2.9✴Gerçeklerin Zehirli İğnesi...

Start from the beginning
                                    

Gölgeleri duyuyordu.

Eve onların o tırmalayıcı sesini adeta teninde hissediyordu sanki. Hislerini gizlemeyi hep çok iyi başarmıştı. Bir kişi haricinde... Ve de bir konu... O kahrolası konuyu da aynı kişi biliyordu ve bunu ona karşı kullanmaktan çekinmemişti. Bir keresinde ona şöyle demişti...

Senin sırrını sana karşı kullandım. Özür dileyeceğin tek kişi kendinsin o yüzden. Yanlış kişiye güvendin.

Onun sırlarını ona karşı kullanmıştı. Bunun için sadece kendisini suçlaması gerektiğini ise ona çok daha öncesinde söylemişti. Belki de onu bir şekilde uyarmıştı. Sana söylemiştim aptal. Aklından geçenler belki de tam olarak bunlar olmuştu.

Yine de, nerede ve ne şekilde olduğunu unuttuğu o anda, aklına kardeşi geldi. Axel'ın onları kurtarmak için girdiği çaba acı çektirmek ister gibi gözlerinin önünden geçti. Axel daha on iki yaşında falan olmalıydı ama o lanet olası Tarikat üyelerini adeta kendi kanında boğmuştu ama geç kalmıştı. Çok geç...

Kardeşinin onun kollarında ölüşünü izlemişti Eve. Sadece birkaç Tarikat ucubesi biraz eğlence arıyor diye ölen kardeşini izlemişti. Tenindeki buz yanıklarının acısıyla son nefeslerini dinlemişti. Ona uzanamamıştı bile. Ölürken elini tutamamıştı. Ona dokunamamıştı. Sadece yalvarmıştı.

Kurtar onu! Yalvarırım kurtar!

Kurtaramamıştı. Kardeşi Axel Ryder'ın kollarında ölen ilk kişiydi.

O zamanlar bir deli olduğunu sanıyordu ama sonrasında bunu düşünecek çok zamanı olmuştu. Belki de sadece bir kişi için, iğrenç bir bozuk kan değil bir asil kan olmak istemişti. Kardeşi için... O zaman kardeşinin sonu olan Tarikat üyeleriyle savaşabilirdi, kardeşini kurtarabilirdi.

Şimdi ise başka bir kişi için bunu istiyordu. Arven için...

Kardeşini kurtaramamıştı ama onu kurtaracaktı. Onu yaşamasına sebep olan o adamdan kurtaracaktı. Bunu bir bozuk kan olarak yapacaktı, lanet olası bir Asil değil.

Axel'a nasıl kanmıştı ki zaten? Kardeşinin intikamını alacağını söylediğinde mi ona güvenmişti? Yoksa Tarikat ve Teşkilat'ı yok edeceğini anlattığında mı? Ya da sırf kardeşi, Elenor, keman çalıyor diye Axel ona keman çalmayı öğrettiğinde mi?

Belki de bunların hiçbiri değildi. Belki de ayaklarının önüne o mide bulandırıcı adamı serdiğinde güvenmişti. Öldür ya da ben öldüreyim, dediğinde güvenmişti. Senin için bunu yapmamı istiyorsan yaparım, dediğinde güvenmişti. Yeter ki kahrolası hayatını daha fazla tehlikeye atma, dediğinde güvenmişti.

Bilmiyordu. Aslında ona hiçbir zaman tam olarak güvendiğinden bile emin değildi. Bu belki de içini o ana kadar rahatlatan tek şeydi. Kimse kan bağı olmaksızın birine Axel'ın ona yaptığı fedakarlıkları yapmazdı, kimse o kadar iyi değildi. Olamazdı. Hepsi... Hepsi iğrenç birer varlıktı. Hatta Bars bile... Hepsi!

"Güvendesin," diyen yumuşak ses irkilmesine neden oldu.

Bu sesi tanıyordu. Göz kapakları sonunda zorlukla havalandı. Siyah bir duman gibi gökyüzünü saran havaya gözlerini açtı. Hayır, burada gökyüzü yoktu. Burası Diyardı. Gölgeler Diyarı...

Kuzgunlar havada bir girdap gibi dönüyordu. Ruhların büyük bir kısmı ise siyah dumanlı bir pelerin gibi havada süzülüyordu. Öylesine ürperdi ki buzlu soğuk zeminde ellerini yere dayayıp kendini geriye itti. Omuzlarına soğuk eller dokunduğunda yine irkildi ama buz yanıkları gelmedi. Gözleri hızla hastalıklı yeşil gözlerle buluştu. Rahatlamış bir nefes verdi. "Alessi!"

REVOLVERWhere stories live. Discover now