1.2°•☆

18 4 22
                                    

1970- Busan
16 Ekim
Pusan National University

"Yoongi lütfen bu çekimden sonra oraya gidelim lütfen lütfen. Geleceğime ve kaderime engel oluyorsun resmen."
Son bir saattir Yoongi'yi Taehyung'un fakültesine gitmeye ikna etmeye çalışıyordum. Lâkin adam inat ettiğinde bir katıra dönüşüyordu.
"Senin bu çenen yüzünden fotoğraf çekimleri yarım saat uzadı Jungkook farkında mısın? Sus ve işini yap vakit kalırsa gideriz. Ayrıca böyle cümleleri sesli kurma. Seni okuldan hatta Kore'den bile atabilirler. Burası homofobik bir ülke. O yüzden sus, işimiz biterse gideriz." İstediğini almış çocuklar gibi işimin başına döndüm. Ah Kim Taehyung...
Gördüğüm günden beri aklımdan çıkmıyordu. Yüzünü ne zaman düşünsem kalbim hızlanıyor ve nefesim kesiliyordu. Belki adımdan haberi yoktu, belki varlığımı dahi bilmiyordu ama ben her cuma o güzel yüzünü izlemeye fakültesine gidiyordum.

"Bari gitmişken fotoğraf teslim yapalım konservatuardakilere. Hepsini çıkardın değil mi?" Ensemden gelen Yoongi'nin sesi ile irkildim. "Hazır hazır, senin motorun arkaya attım tüm fotoğrafları." O bana gidip al demeden ben ayaklandım bile. Benim çekimim için sırada bekleyenleri Yoongi'ye yönlendirip çekim salonundan çıktım. Havalar giderek soğuyordu ve üniversite asla ısınmıyordu. Kendi sağlığına pek dikkat eden biri değildim doğru ama üşümeyi de sevmezdim. Ceketimi sıkıca kavradım ve kendime bastırdım, bir umut beni ısıtır gibi geldi. Bahçeye çıktığım an rüzgar tüm açıklıklarımdan girdi, her şeye rağmen içim dondu.

Motora yaklaştıkça içten içe bir durumun farkına varıyordum. Fotoğrafları vereceksek elimde ona dair kalan tek şey de gitmiş olacaktı. Yoongi'nin elektrikli motorunun arkasında duran küçük gözü açtım. Ellerim fotoğraflara bir türlü gitmiyordu. Sanki fotoğrafı elimden giderse ona asla ulaşamayacakmışım hissi içimi kapladı. Bu zamana kadar hiç yapmadığım bir şeyi yapmaya doğru sürükleniyordum.

Bahçede kimse olmadığından emin olunca fotoğrafların en üstünde duran güzel yüzünü şöyle bir parmağımla sevip sonrasında ceketimin cebine attım. Kalbim deli gibi atıyordu. Bu hırsızlığa girer miydi? Daha önce hiçbir şey çalmamıştım, ilk çaldığım şey bir fotoğraf mı olacaktı cidden? Kalan fotoğrafları elime alıp yeniden içeri döndüm. Kalbimden gelen bir ses 'sen ona çok daha fazlasını çekersin ileride' dese bile emin olamıyordum.
Bu vicdan azabına son vermek adına aklıma gelen ilk fikri uygulamaya karar verdim. Üzerine düşünürsem hareket bile edemezdim biliyorum. Kapının ilerisinde oturan bir nöbetçi görevli bulunca kendisinden makas istedim. Bu yoldan artık geri dönüş yoktu.

~~~~

"Jungkook biraz sakin olur musun lütfen? Tamam sen aşıksın lakin çocuk seni tanımıyor bile. Alt tarafı sınıfına gireceksin." Yoongi sürekli olarak sakinleştirmek istese bile ben geldiğimiz sınıf kapısında kasılıp kaldım. Elimde öğrenci fotoğrafları yüzüm kapıya dönük öylece duruyordum. Ya birden karşıma çıkarsa ve ben en gülünç halimle öylece duruyor olursam? Ya bana sadece gülüp geçerse? Ya bugün okulda yoksa?

Daha düşüncelerim bitmeden Yoongi aniden kapıyı açtı ve beni en hazırlıksız halimle sınıfa itti. İçeri giren bir yabancı ile çoğu kişi bana bakmaya başladı. Tanrıya şükür arkamdan hemen Yoongi geldi. "Evet, Müzik 201'B sınıfı! Yıllık çekimlerinden fotoğraflarınız burada gelip alın lütfen."
Sınıf hızla önümüzde birikse bile ben görmem gereken kişiyi çoktan göz takibine aldım. Tüm zarifliği ile orada duruyordu. Beyaz bir gömlek giymişti, tek çizgili kumaş pantolonu ile o kadar iyi duruyordu ki düşüp bayılacak gibi hissettim. Elleri narince okuduğu kitabı bıraktı ve bakışlarını direkt olarak bana çevirdi. Doğal olarak ellerinde fotoğraflar ile öylece dikilen adama bakıyordu.
Gözlerimiz bir araya geldiğinde keşke tüm dünya dursaydı, keşke bir daha nefes almasaydım ve hep gözlerine baksaydım diye düşünmeden edemedim.

Soleil°•☆ ~ tkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin