two

93 16 14
                                    

BURASI ÖNEMLİ

Öncelikle selamlar!
Bu yazıyı yazmam ve açıklama yapmam gerektiğini düşündüm çünkü eee... yoksa bolca linç yiyecekmişim gibi geliyor dlyzşwmfşx

Ben tam bir winx aşığı bir kız olarak büyüdüm. Yatak örtülerim, çantalarım, kıyafetlerim, güneş gözlüğümden tutun bardağıma kadar hepsi winx temalıydı (bardağı ve yatak örtüsünü hâlâ kullanıyorum) ve 'winxcilik' oynamayı çok severdim. Hani şu hangi peri olacağınız için kavgalar ettiğini oyunlardan.

Arada sırada rastgele bölümler açıp izlesem de, Valtor ile ilgili bir CDye sahip olsam bile, konular hatıralarımda çok net değil. Bu yüzden izledikten sonra devam etmek istiyordum ama 11.sınıf öğrencisi olarak bu tarz şeylere pek vaktim yok.

O yüzden çoğu şeyi bozmamaya çalışsam da, elbette farklı şeyler olacak maalesef. Bu yazıyı bunun fanfic olması rahatlığıyla yazıyorum. Umarım anlarsınız ve sadece okuduklarınızın keyfini çıkarırsınız<3

Bi de keşke yorum gelse :"








Perilerin renkli kanatlarından düşen parlak simler, her zaman büyüleyiciydi. Onları daha da güzelleştirip, güçlendirirken aynı zamanda doğaüstü havalarını ayrı bir seviyeye taşıyordu. Gördüklerinizin gerçekliğini size sorgulatıyor ve belki de bu sayede yüzyıllardır varlıklarını gizlemelerine olanak sağlıyordu.

Valtor, bu parıltılara kandı. Gözlerinin oyun oynadığını, gözetlemek için yaptığı sihrin bu sefer fazla ileri gittiğini düşündü. Ama hiçbir olasılık, Bloom'un kendi isteğiyle yanına geleceği sonucuna getirmiyordu onu.

Dudaklarına o çok bilmiş gülümsemesi yerleşti. Büyünün etkisindeyken hiçbir anıya sahip olmayan biri gelmezdi belki ama ya...

Kaşlarını çatmış, önünde dikilen Bloom'a daha iyi baktı. Kaşları havaya kalkarken Valtor da oturduğu sandalyeden kalkarak aradaki masayı aştı ve Bloom'un karşısına dikilmeden hemen önce konuşmaya başladı:

"Bakın burada kim varmış? Ne oldu Küçük Peri, beni mi özledin?"

Kalçasının iki yanında kalan yumrukları parlamaya başlarken, Bloom mümkünmüş gibi daha da çattı kaşlarını. "Bana ne yaptın?"

Valtor yarım ağız güldü. "Her zamanki gibi çabucak alevleniyorsun."

Parlak ateş topları, küçük bir katlanılamazlık nidası ile atıldığında, ikisini de bunların Valtor için fazla zayıf olduklarını biliyordu.

"Eğlenmeyi bırak! Bana ne yaptığını soruyorum!"

Bloom ateş toplarından ufak hamlelerle kaçarak kendisinden uzaklaşan Valtor'a baktı. Mavi göz bebekleri titriyordu. Her zamanki giysileri üstünde olan büyücünün tek eksiği; o uzun, büyük, bordo ceketiydi. Yine aynı şeyleri hissetmeye başladı, onu düşündüğünde hissettiği şeyleri...

"Ben sana hiçbir şey yapmadım, Bloom. Büyüden kurtuldun, üzerinde hiçbir hakimiyetim yok."

Biraz ciddi bir sesle dile getirdi her şeyi, Valtor. Onunla eğleniyor olsa bile genç perinin ne söylediğini merak etmişti.

"Ondan bahsetmiyorum." dedi Bloom toparlanarak. "Düşüncelerime, hislerime, bana yaptığından..."

Bir anda parladı. "Aklıma ve kalbime!"

Aralarında sessizlik oldu. İçine boşluğu sığdırabileceğiniz türden bir boşluktu bu. Her iki tarafta birbirlerini, şaşkınlıklarını ve olayı anlama çabalarını görebiliyordu ama çıt yoktu. Sanki sessiz bir filmin ortasına düşmüş gibi bir anda her şey sessizleşmişti.

"Kalbine?"

Tek kelime bir ateş gibi yandı koca karanlıkta. Sanki gaz dolu bir odada çakmak çakmışsınız da, renkler ve sesler büyük bir patlamayla hayatınıza dahil olmuş ve onu çalmaya gelmiş gibilerdi.

"Ben ruh çalarım." dedi Valtor, bu sefer büyük bir ciddiyetle. "Bedenleri değiştiririm, akıllarla oynarım, büyüleri emerim ama-"

Doğrudan Bloom'a baktı. Titreyen, parlak mavi gözlerden içeri, ruha odaklanmaya çalışıyor gibiydi. "Bir kalbe dokunamam."

Turuncu alevler geri çekildi. Yutkunuşu, sanki büyük bir okyanusu içmeye çalışır gibi zorladı onu. Kalbinin atışı daha da bir acıttı canını. Hiç bu cevabı düşünmemişti, o kadar emindi ki tüm sorunlarının sebebinin o olduğuna...

Eğer Valtor değilse ona bunu yapan, o zaman kimdi?

Bloom'un kendine gelme çabalarıyla gardını indirdiğini gören Valtor, yaklaştı yeniden. Botlarının zeminde çıkardı ses, beyinleri içinde yankılanıyor gibiydi. Çilek sarısı parlayan saçları, turuncu tutamlara karıştı. Alınları birbirine çok yakınken, gri gözler kararlılıkla mavi gözlere bakıyordu.

"Aklını ve kalbini karıştıran ben değilim."

Bir kez daha yüzüne çarpan bu gerçek, Bloom'u yeniden sarstı. Gerçeği öğrenmek demek, kaybetmek demekti. Kaçtığı olasılıklar tarafından yakalanmak ve istemediği diğer gerçekleri fark etmek demekti.

Hızla geri çekilerek son defa Valtor'un suratına baktı. Karmaşık duygularla adeta fırtınayı içinde taşıyan gözleri, Valtor'a yeterince şey anlatmıştı. Çırptığı kanatları ayaklarını yerden keserken, camdan uçup gitmeden hemen önce bağırdı.

"Sana güvenmiyorum Valtor. Bana ne yaptığını bulacağım!"

Ve uçup, gitti.
Belki de kaçtı.
Kendinden ve olacaklardan.

Valtor ise arkasından baktı.
İntikam duygusuna ağır basan şeyleri duydu.
Sırtını döndü.















AY YAZABİLİYOR MUYUM HİÇ BİLMİYORUM ÇOK GERİCİ RPXUWPFMŞXJWŞD

Bu arada hikaye hızlı ilerliyor diye düşünmeyin daha geçmişleri var bunların ayol

Bölümler kısa biliyorum ama kusura bakmayın lütfen :"""


Beğendiniz miii

Umarım sevmişsinizdir


İyi zamanlar♡

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Oct 12, 2022 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

irresistible -vb-Where stories live. Discover now