Pelin ve Derin ikiz kardeşti.
Furkan, Bengisu'nun sevgilisiydi.

Yatakta doğrulup telefonu tekrardan elime aldım ve mesaj yazdım.

Siz : Günaydın. (08:40)

Siz : Yılbaşında ben olmayacağım size iyi eğlenceler. (08:40)

Siz : Ayrıca Bengisu, sevgilinin ikinci sınıf mekanında kıytırık bir eğlenceden sonra Uludağ'da yeni yıla girmek gerçekten yapabileceğin en kötü plan olmuş. Eğer ben katılacak olsaydım dediğin gibi beğenmeyip, kabul etmezdim. Neyse ki yokum. (08:40)

Yazıp gönderdikten sonra yataktan istemeye istemeye kalktım. İki gün iznin üzerine işe gitmek hiç istemiyordum.

Ayrıca şuan Bengisu'nun iğrenç yılbaşı planına bile tamam diyebilirim.

Kısa bir aynadan kendime baktım.

"Abartma Ahsen." Dedim kendi kendime. Uludağ'da yeni yıla girmektense bu geceyi evde geçirmek çok daha iyi bir plan olurdu.

Yatak odasından çıkıp banyoya girdim ve hızlıca elimi yüzümü yıkadım. Yüzümü kuruladıktan sonra aynadan kendime baktım. Elim, kabaran saçlarıma gitti. En kısa zamanda kuaföre gitmem gerekiyordu.

Oflayarak saçlarımı taradım ve güzel bir topuz yaptım. Daha sonra yatak odasına geri dönüp, yatağımı topladım.

Dolapta ki elbiselerime kısa bir bakış attıktan sonra yine yüksek bel kot pantolonlarımdan bir tanesini aldım. Elbise giymeyi çok özlemiştim ama bu soğukta giymeye cesaret edemiyordum. En azından şimdilik. Belki mevsime uygun bir kaç elbise alırsam -tabii bu soğuğa uygun varsa- giyebilirdim.

Üzerime giydiğim beyaz gömleğin uçlarını pantolonumun belinden içine soktum. Pantolonumun siyah kemerini de taktıktan sonra açık kahverengi süveterimi üzerime geçirdim.

Makyaj masama geçip, önce makyaj yaptım daha sonra da yüzük ve kolye taktım.

İşim bitince yatak odasından çıkmış ve mutfağa gelmiştim. Kendime bir şeyler hazırlamaya çalışırken zil çaldı.

Kısa bir duraksadım.

Kaşlarım çatıldı.

Kim gelmişti olabilir diye düşünerek kapıya geldim ve açtım.

Bu saatte kapımı kim çalabilirdi? Tabii ki çok sevgili (!) komşum.

Dün gece kavga etmemiş miydik biz? Yine neden sabahın köründe kapıma dayanmıştı çok merak ediyorum.

"Buyrun Cahit bey?" Dedim imayla.

"Günaydın." Dedi benim aksime samimi bir ses tonuyla. Samimi dediğimde onun için samimi. Yoksa ses tonunda ki soğukluk göz ardı edilemezdi. Sadece kötününü iyisi diyebilirdik. Yani en azından çaba vardı.

"Günaydın." Dedim ve hemen ardından ekledim, "Ne vardı?"

"Bir şey rica edecektim senden." Deyince ister istemez omuzlarımı dikleştirdim.

"Hangi konuda?" Diye sordum şaşkınlığımı belli etmemeye çalışarak.

Şaşkındım çünkü bir şeyler rica etmek bu diktatör yüzbaşının tarzı değildi. O genelde direkt söylüyordu. Mesleği gereği emrediyordu.

Zemheri | TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin