Andrea Wilson

1K 50 10
                                    

uzay dudağımdan öptüğünde kaçışım olmadığını anladım.
utangaçlığı boşverip karşılık verdim.
gece yeni mi başlıyor? sanırım evet.

....
sabah gözlerimi açtığımda uzayın kollarındaydım.
her sabah uyandığımda bu manzara ile karşılaşacağım artık.
yerimden hafif doğrulup uzaya baktım.
hala uyuyor mu? saat çok geç olmuş olmalı nasıl bu kadar uyudu? kaşlarımı çatarak sessizce yataktan kalkıp banyoya girdim.

banyodan çıktıktan sonra üstümü değiştirdiğimde uzay da gözlerini açtı.
"günaydınnn." dudaklarını yana kıvırdı.
"her sabah uyandığımda bu manzara ile karşılayacaksan daha sık uyuyabilirim." neredeyse başıma vuracaktım.
çocuğun karşısında gömleğini iç çamaşırı ile duruyorsun.
hemen elimde ki tişörtü üstüme geçirip dolaptan başka bir kıyafeti de uzayın üstüne attım.

"sapıksın gerçekten sapık." uzay kahkaha attı.
bu gülüşü kaydedip tekrar tekrar izleyemem mi? onunla birlikte bende güldüm.
yatağa ilerleyip komidinin üzerinde ki telefonumu aldım.
"hadi kalk sende işin gücün var." beni kolumdan tutup yatağa çekti.
ufak bir çığlık atarak göğsüne düştüm.

kalkmaya çalıştım fakat kolları sımsıkı tutuyordu.
"uzay ne yapıyorsun?" bir tutam saçımı alıp kulağımın arkasına sürükledi.
"benim senden başka işim yok." yüzümde gülümseme oluştu.
hadi ama çocuk sana a dese mutluluktan uçacaksın.
iç sesim resmen beni rezil ediyorsun.

konuşacağım sırada kapıdan gelen bağırış sesleri susmama neden oldu.
ayşe? hatanı anlayarak dönmeni isterdim ama bağırış sesleri hiç de hatanı anlamış gibi değil.
"diğerleri halleder." onun umursamaz tavrına neredeyse göz devirecektim.

deli midir nedir? ne bu normal karşılama be.
"deli demek." dudağımı ısırarak gözlerimi kapattım.
"düşüncelerimi okumak zorunda mısın?" özel mözel kalmadı arkadaş.
"kendime engel olamıyorum." ona dil çıkartıp üstünden kalktım.
kendime çeki düzen verip odadan çıktım ve seslerden ayşe'nin ne dediğini anlamaya çalıştım.

"size söylüyorum gerçekten hayatımız tehlikede." aykut bu cümleyi duyar duymaz kapıyı açtı.
karışmak istemediğim için mutfağa girip kendime klasik olarak kan aldım ve hızlıca bitirdim.
"o herkesi öldürdü, kurtların bölgesinin hepsini katletti." mutfaktan çıkıp içeri girdim.

uzayda hazırlanmış çıkmıştı.
"hangi bölge?" atakan bunu korkarak sordu.
"kuzey bölgesinde köy gibi bir yerdi." atakanın elinde tuttuğu bardak yere düştü.
sorun ne? yakınları mı orada acaba?
atakan evden hızla çıkıp giderken aykut ve bartu da peşinden gitti.
"neyi var?" uzay bileğinde ki düğmeleri ilikleyerek yanıma geldi.
"babası orada yaşıyordu." ağzım şaşkınlıkla açılırken gözüm ayşe'ye kaydı.

yüzünde sinsi bir gülümseme vardı.
"uzay peşlerinden gider misin?" içim rahat etmedi.
ayşe'nin gülüşü ise bu işin içinde bir iş olduğunu gösteriyordu.
uzay birşey demeden arkalarından giderken ayşe'ye döndüm.
"ne işler çeviriyorsun?" gülüşü anında sollarken içeri arkadaşı afrodit girdi.

eylül onlara ters bir bakış atarak bahçeye çıkarken elena da yanıma geldi.
"hayırdır iyice toplandınız ikiniz?" ayşe güldü.
hala odasında duran ray dışında sadece kızlar vardı evde.
"burası bizimde evimiz elinde sonunda tekrar döneceğiz." bunu aykuttan güç alarak söylediğini tahmin ediyorum.

"yüzünde ki sinsi sırıtışın nedeni peki?" gizli saklı işlerden doğrusu çok sıkıldım.
"seni ne ilgilendiriyor?" afroditin verdiği cevapla elena elini omzuma atıp tek kaşını kaldırdı.
"kimin evinde olduğunu unutma üslubuna da çeki düzen ver." tam bir abla hissini veriyor.
"bana ba-" elena ses tonunu yükseltti.
"eh yeter bu kadar sirk şimdi bana neden böyle bir plan kurdunuz anlatıyorsunuz." blöf yapıyordu biraz.

Vampirin Gölgesinde Where stories live. Discover now