Ansızın Gelen Sen / 11. Bölüm

24.7K 1.1K 60
                                    

Multimedia'da Beyza'dan gelen tatlı bir Nazlı-Selim çalışması var. Keyifli okumalar herkese! :)

●• 11. BÖLÜM •●

Günlerdir gelmekle gelmemek arasında ciddi ikileme düştüğüm yalının önündeydim. Doğru olanın bu olduğuna karar vermiştim. İhtiyacım olan şeyin, derin bir nefes almak olduğunu fısıldayan iç sesime kulak verdim. Suna Hanım'la konuşacağımı düşündükçe geriliyordum. Ancak böyle devam edemezdi. Melis ne kadar mutlu olduğunu söylese de bir yanı annesini özlüyordu, biliyordum. Annesinden bir adım beklediğini bildiğim gibi.

Hem bir anne ile evlat bu kadar uzun süre küs kalmamalıydı. Sonuçta ömür dediğimiz şey neydi ki? Göz açıp kapayıncaya kadar geçip gidiyordu. Kelebeklerin üç günlük ömrünü kısa bulan bizler, kendi ömrümüzün de bir o kadar hızlı geçip bittiğini bir türlü kabullenemiyorduk. Belki de kabullenmek istemiyor ve mutlu mesut yaşamak yerine ceviz kabuğunu doldurmayan sebeplerle birbirimizi üzmekten psikopatça bir zevk alıyorduk...

Düşüncelerimin önünü kestiğimde zili çaldım. Gülsüm teyze beni gördüğü için şaşırmış görünüyordu. "Nazlı? Her şey yolunda, değil mi kızım? Melis de Yiğit de iyi, değil mi?"

Bu saf, içten sevgisine karşın gülümsedim ve "Keşke Suna Hanım da sevgisini böyle gösterebilseydi." diye düşünmekten alıkoyamadım. "Endişelenme Gülsüm teyze. İkisi de çok iyi. Suna Hanım'la konuşmaya geldim ben."

Bakışlarından şaşkınlık geçse de çok geçmeden silindi. "Tamam kızım, çağırayım o halde?"

"Zahmet olmazsa? Çok teşekkür ederim Gülsüm teyze."

"Senin yaptığının yanında lafı bile olmaz. Melis'e göz kulak olup, onunla bir abla gibi ilgileniyorsun ya, Allah senden razı olsun."

Uzanıp elimi avuçlarının arasına aldığında ve minnetle bakan gözlerini gözlerimle buluşturduğunda, ağlayasım geldi. Bu sıralar duygusal yanım çok mu aktif durumdaydı ne?

Gülsüm teyze merdivenlere yönelecekken Suna Hanım'ın bize doğru geldiğini görmesiyle duraksadı. Böylelikle araya girdim. "Tamam, Gülsüm teyze. Gerisini halledebilirim sanırım."

Bana tebessüm edip, bizi Suna Hanım'la baş başa bıraktı. Gerilimi bütün vücudumda hissediyordum. "Merhaba Suna Hanım."

"Bir sorun yoktur umarım?"

"Hayır, yok. Sizinle konuşmaya gelmiştim."

"Melis hakkında mı?"

"Aslında daha çok sizin hakkınızda." Gözlerinin kısıldığını gördüm ama aldırmadan devam ettim. "Rahat konuşabileceğimiz bir yere geçmemiz mümkün mü?"

Boğaza bakan bu devasa salonun çaprazındaki odaya girdik. Suna Hanım çok kısa bir süre içerisinde pencerenin önündeki koltuğa kuruldu. Omuzları her zamanki gibi dikti. Hakkını yememek lazım, asil bir kadındı. Ama gereğinden fazla otoriterdi. Bunun doğal bir getirisi olarak felaket derecede soğuktu. Boğazını temizledikten sonra, "Evet?" dedi. "Ziyaretini neye borçluyuz?"

"Açık konuşacağım. Buraya gelmekle iyi mi yoksa kötü mü ettim, bilmiyorum. Ama bu duruma bir son vermeniz gerektiğini düşündüğüm için buradayım."

Susup, verdiği tepkiyi inceledim. Kaşları çatılmıştı. Devam ettim. "Çocuklarınıza olan tavırlarınız..." dedim ve derin bir nefes aldım. "Geçmişte ne yaşadınız, bilmiyorum. Size akıl verecek yaşta da değilim. Öyle bir niyetim de yok zaten. Ama ömür çok kısa, Suna Hanım. Keşkelere, pişmanlıklara yer bırakmayacak kadar kısa. Affınıza sığınarak söylüyorum ki, yaşınız benden büyük de olsa, bunu benden daha iyi bildiğinizi sanmıyorum."

ANSIZIN Serisi (KİTAP)Where stories live. Discover now