2.8 (m)

2K 137 193
                                    

bölümde bir yerden sonra smut bulunuyor. rahatsız olanlar için isaret koyucam o yere dek okursunuz siz de artık..

önce medyayı izleyin bence!
iyi okumalar ♡︎

.︎✞︎.

Düşünüyordu Minho.

Son günlerde sıkça olduğu gibi bu gün de kafası epey doluydu. Hatta bu dalgın hâlleri yüzünden başına sürekli dert açsa, kendini yaralasa bile bir türlü akıllanmıyordu.

Şu anda ise kırılan -kendisinin kırdığı- bardak yüzünden kesilmiş parmağına sevgilisi dikkatli bir şekilde yara bandını yapıştırıyorken Minho yine başka yerlere dalmış kendini soyutlamış gibiydi.

"...ne dersin Min?"

"Efendim? Duymamışım."

"Kafan burada değil ki, nasıl duyasın? Son günlerde hep bedenen bulunduğun yerden farklı olarak ruhen astral seyahat yapıyor gibisin. Korkutuyorsun beni."

"Üzgünüm, sadece düşünüyordum."

"Neyi?"

"Her şeyi.." Bakışlarını önünden çekip kirpikleri altından Hyunjin'e baktı ve 'sorun yok' dercesine gülümsedi Minho. Çok düşünmeyi bırakması gerekiyordu, kafasını bir şekilde dağıtması, karma karışık zihnini boşaltması gerekiyordu. Bunalmıştı tüm bu ihtimalleri kafasının içinde tartmaktan.. bıkmıştı.

Yaralı parmağını okşayan eli avuçlarıyla sardı ve aklına gelen en iyi fikri dile getirdi. "Hyunjin.. saat geç biliyorum ama bu duvarlar arasında bunalmış hissediyorum. Dışarı çıksak biraz, elma bahçesine gitsek hm~?" Minho'nun şu ana dek yaptığı en içten aegyosuydu bu. Zira istediğinin zor olduğunu bildiğinden sevgilisinin zaafını kullanmakta sakınca bulmamıştı. Sevimli Minho'yu yani.

"Saat epey geç biliyorsun."

"Lütfen.." Oturdukları yerden kalkıp yüzüne biraz daha yaklaşan ve büyüttüğü kedi gözleriyle kendisine bakan sevgilisi kalbinin ritmini değiştirirken daha fazla dayanamayıp başını olumlu anlamda salladı Hyunjin.

Saat 23.30 civarı olduğundan evdeki herkes uyuduğu için ikili adım seslerine dikkat edip çıktılar lüks evden. Biraz tempolu yürüyüşün ve sessiz fısıldaşmaların arasında ise dakikalar sonra nihayet ikisi için özel anlamlar taşıyan o bahçeye varabilmişlerdi. İçeri girdikleri gibi adımları onları her zaman oturup saatlerini harcadıkları o nehrin tam karşısındaki büyük ağaca götürdü.

Şimdiyse ikili çimlerin üzerine sırt üstü uzanmış sessizliğin ve huzurun tadını çıkarıyordu.

Dakikalar akıp geçerken bu sessizliği bozan ilk kişi kahverengi saçlı olmuştu. "Sıkıldım."

Hyunjin, yüzünü izlediği gökyüzünden çekip soluna döndürdüğünde sevgilisiyle göz göze geldi. "Eve mi gitmek istiyorsun?"

"Hayır, sadece sıkıldığımı söyledim."

"Yani..?"

"Bekle, düşüneceğim."

Minho uzandığı yerde oturur pozisyona geldi ve biraz zihnini kurcaladı. Saniyeler sonra aklına gelen şeyle ise gözlerinde biraz tehlikeli pırıltılar belirmişti. "Buldum!"

"Neyi?"

"Hani bugün teneffüste doğruluk - cesaretlik oynurduk ya. Hatta şişe ikimize dönmüştü ve sen cesaretlik demiştin. Ama sana görevini veremeden ders zili çalmıştı."

blue neighbourhoodWhere stories live. Discover now