♠ 1 ♠

47.2K 1.6K 1.4K
                                    

Bu kadar geçe kalmam, Harry ve Ron kütüphaneden gittiğinde onlarla gitmemem benim suçumdu. Çok lazımmış gibi, ödevlerimi yarın bitiremiyormuşum gibi bu gün hepsini bitirmek ve kurtulmak istemiştim. Ama Hogwarts'ın ürkütücü, soğuk ve bir o kadar da büyük koridorları, tüylerimin hep ürpermesini sağlardı. Yanımda birileri varken bile buralardan geç saatte geçmek yeterince korkutucuyken, şu anda ki hislerimi tarif etmemin bir imkanının olmadığını düşünüyordum. Elimde ki kitaplara biraz daha sarıldıktan sonra, kendime kuleye az kaldığına dair temenniler veriyordum. Buradan sağa dönecektim, ardından bir kat merdivenlerden inmem gerekiyordu ki, Gryffindor kulesine giden merdivenlere ulaşabileyim. Bir kat aşağı indikten sonra, sola dönmeli ve biraz yürümeliydim. Ardından karşıma çıkan merdivenlerden tırmanmalı ve tırmandıktan hemen sonra sağ ve sonra biraz yürüyüp sol yapmalıydım. O zaman şu anda hasretini çektiğim portreyi görebilecektim.

Yürüdüğüm koridorda çıkan patlama sesi üzerine ağzımdan küçük bir çığlık kaçtı. Bir elimi ağzıma götürüp bastırdıktan sonra derin bir nefes aldım ve hemen ardından asama sarıldım. Derin nefesler alırken, adımlarım küçülmüş ve gözlerim her tarafı arıyordu. Kesinlikle korktuğum başıma gelecekti. Koskoca Hogwarts Savaşı'nda ölmeyip, Hogwarts'ın koridorlarından birinde ölecektim. Aman ne harika bir son.


"Kim var orada?" dedim titreyen sesimle. Adım seslerim ve nefes seslerimden başka bir ses duyulmazken, bir anda elinde asası ile beliren biri üzerine ağzımdan tekrar bir çığlık kopmuştu. Altın sarı saçlar, büyük ve şaşkınca bakan mavi-gri gözler, keskin bir çene. Draco Malfoy. Elinde ki asasını boğazıma bastırmıştı ve hayretle bana bakıyordu. Ben de aynı şekilde ona bakmaya devam ederken kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum. O eski Draco Malfoy değildi. Hogwarts savaşından önce nasıl davranırsa davransın, o değişmişti. Eh, tabii ki aynı kibirini ve burnu büyüklüğünü bıraktığını söyleyemeyecektim. Ama en azından artık beni gördüğünde yüzünü buruşturmuyordu. Tabii, bu benden nefret etmiyor demek değildi ama bilirsiniz, en azından biraz da olsa saygı görüyordum.


"Beni korkuttun, Granger."


"Sende beni, Malfoy." dedim onun gibi. Asasını tekrar cübbesinin içine koyarken, bende asamı yavaşça aşağıya indirmiştim.


"Burada ne arıyorsun?" dedi etrafa bakarak. "Yanında ki iki korumanı da göremiyorum."


Ama alayından hiçbir şey kaybetmemişti. Ve hala Harry ile arkadaş olduğumuz için bize bayıldığı söylenemezdi. En azından bu sene tekrar Hogwarts'a dönmeyeceğini düşünüyordum. Rahat ve Malfoy'suz bir sene yaşayacağımızı ummuştum. Ama tabii ki bu güzel düşüncelerim, ortak salonda onu, Pansy'i ve Blaise'i görene kadar sürmüştü.


"Yanımda ki iki korumam benden bir kaç saat önce kütüphaneden ayrıldılar."


"Ve sende, ah hiç şaşırmadığımı söylemeliyim, kütüphane kapanana kadar kütüphanede ders çalışmaya devam ettin."


"Bazılarının aksine derslerime önem veriyorum." diye mırıldandım.


"Burda bana mı laf çarptın, yoksa iki korumana mı?" dedi gözlerini kısıp dikkatle bana bakarken. Cevap vermek yerine gözlerimi devirdim.


"Gitsem iyi olacak Malfoy, yeterince seni dinledim ve yeterince geç kaldım."


Tam ağzını açmış bir şey söyleyecekken, diğer taraftan gelen Blaise Zabini sözünün kesilmesine neden olmuştu.


"Draco nerede kaldı- Granger." dedi Zabini gözlerini bana çevirerek.


"Zabini."


"Evet bence de git artık, Granger." dedi derin bir nefes alıp sakin kalmaya çalışarak. Gözlerimi onlardan çekip Draco'nun geldiği yöne baktıtkan sonra kaşlarımı çattım.


"Sizin İhtiyaç Odası'nda ne işiniz var?"


"Bu seni ilgilendiriyor, çünkü?"


"Bir patlama sesi duydum ve bu saatte duyduğum patlama sesinin pekte iyi bir şeyle sonuçlanacağını düşünmüyorum. Özellikle siz ikiniz bu işin içindeyken."

Draco'nun yumruğunu sıktığını fark ettiğimde istemsizce bir iki adım geri çekilmiş ve yüzüne dikkatle bakmaya devam etmiştim.


"Yaptığımız kötü bir şey değil, Granger. Burnunu sokmayı ya da her hangi başka bir şeyi aklından bile geçirme. Ne yaptığımız ya da be yapacağımız seni ilgilendirmez."


"Okulumu tehlikeye atacak bir şeyse, karışım."

"Bir şeyi tehlikeye atacaksa, o şey ben olurum. Bir şeyden o uzun burnunu uzak tut ve yoluna devam et." dedi yavaşça kenara çekilip önümü açarken.

O sırada bir patlama daha duyuldu ve ben tekrar yerimden sıçradım. Ama bu sefer söylediğini yaptım ve boşverdim. Şimdilik olsa bile boşverdim. Sonuçta, yakında kokusu çıkardı.


"Seni kuleye bırakayım." dedi Draco ondan beklemeyeceğim incelikle. Kaşlarımı çatıp bir müddet yüzünü incelesem de sonunda kabul etmiştim. Bir elini beni yönlendirmek amaçlı belime koyduğunda, Zabini'ye dönüp bir şeyler fısıldamış ve beni ittirerek yürümemi sağlamıştı. Bense ona ayak uydurmuş ve yürümüştüm. Ama bu işin peşini bırakmak gibi bir niyetim yoktu. İkisinin içinde bulunduğu iş ve üstüne bir de gizlice yapılan bu iş, temiz olmazdı.


-


ilk bölüm olduğu için bu kadar kısa

öptüm


'till the end // dramioneWhere stories live. Discover now