"Gitmiyorum."

"Ahsen gerçekten sırası değil." Dedi tekrardan. Kedini zor tutuyordu. Farkındaydım ama sakinleşebilirdi. Yani bence sakinleşebilirdi.

"Neyin sırası değil pardon? Bir şey yapmıyorum."

"Yardım etmeye çalışma!"

"Neden? Sen bana etmedin mi?" Diye sordum hızla.

Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. Hah şöyle ya bir sakinleş...

"Bak ben bir karşılık falan beklemiyorum tamam mı? Kendini bana yardım etmek için mecbur hissetme." Dedi sinirle.

"Mecbur falan hissetmiyorum. Yardım etmek istiyorum sadece."

"Etme!" Diye bağırdı birden.

Sanki sesi sert bir rüzgar gibi gelip beni geriye itmiş gibi hissettim.

Böyle bir adama ben ne kadar yardım etmek istersem isteyeyim, ister mecbur hissettiğim için ister içimden geldiği için sebebi hiç fark etmez yardım falan edilmezdi.

Sanki bütün sinirini söylediği tek kelime ile çıkarmış gibi sessizleşti.

"Peki." Dedim ve bir şey söylemesini beklemeden arkamı dönüp hızlı hızlı apartmana girdim.

Sinirlenmiştim çünkü düzgün davranmıyordu. Daha sabah nasıl olduğumu sorarken şimdi gelmiş ona yardım etmek istedim diye bana sinirleniyordu.

Hayır her zaman olduğu gibi atışsak, tartışsak ya da onu sinir edecek bir şey söylesem tamam. Ama hiç bir şey söylememiştim. Apartmanı inletecek kadar bağırmıştı ama ben deli gibi merak etmeme rağmen bir şey söylememiştim. Sadece eline bakması gerektiğini söylemiştim.

Cebimde ki anahtarla kapıyı açıp içeriye girdim.

"Haspam!" Diyerek ayağımda ki spor ayakkabıları fırlattım. Evet tam olarak fırlattım.

Gece gece uykumun bölündüğü yetmezmiş gibi bir de sinirlenmiştim.

Yatağa yattıktan sonra uyumak için gözlerimi kapattım ama uykum kaçmıştı.

Neredeyse bir saat bir oraya bir buraya döndükten sonra uykuya dalabilmiştim.

Sabah uyanınca canım bir şeyler yemek istememişti . Duş alacakken son anda vazgeçmiştim çünkü evden çıkmam gerekiyordu ve saçlarım kurumazdı. Bu soğukta da saçlarım ıslak dışarıya çıkamazdım. O yüzden duşu akşam almaya karar vermiştim.

Yüzümü yıkadıktan sonra yatak odasına geldim.

Açık mavi kot pantolonumu giyip beline kahverengi kemerimi taktım. Üzerine de kalın, düşük omuzlu koyu lacivert bir kazak giydim. Kolyelerimi de taktıktan sonra siyah montumu giyip, çantamı ve telefonumu alıp evden çıktım. 

Ne tesadüf ki karşı dairenin kapısı da aynı anda açıldı. Cahit'e bakmadan tekrar kapıya döndüm ve kapatıp kilitledim. 

"Günaydın." 

Kısa bir bakış atıp önüme döndüm. "Günaydın."

Kapıya yöneldiğim sırada konuştu. "Benimle gel sende."

"Pardon?" Diyerek ona döndüm. İnsan bir istersen gel falan derdi. Ama yok diktatör yüzbaşımız henüz öyle kibarlıklardan haberdar değildi. 

"Yani istersen." Diye ekledi. 

"İstemem."

"Ahsen aynı yere gidiyoruz zaten, gel işte."

"Teşekkür ederim ama istemiyorum."

Zemheri | TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin