"Sınır.."

1.4K 96 50
                                    

Çağan Emreye bir yumruk attı ve yanındaki ağaçtan kalın bir dal kopardı. O dalı Emre'nin kalbine saplayıp onu öldürecekti.

Aklıma gelen şeyle gülümsedim. Ben vampir değildim. Yani benim peşime düşmezlerdi. Hemen sınırdan içeri girdim ve Emreyle Çağanın kavga ettiği yere doğru koşuyordum.

Çağan Emre'nin olduğu yere elindeki dalla birlikte koşuyordu. Çağan Emre'ye o dalı saplamadan bir şeyler yapmam gerekiyordu. Ben de aklıma gelen ilk şeyi yaptım.

Emre'nin önüne geçtim.

Çağanla Emrenin arasında otuz santimetre kalmıştı ki Çağan bir anda durdu. Elindeki dalı sıkmaya başladı. Neredeyse dal kırılacaktı.

Gözlerimin içine bakıyordu. Ama garip bakıyordu. Dalı birden yere fırlatıp sınırdan çıktı. Yağız ve batu çağanla beraber giderken benimle bir tek Leya kalmıştı.

Emre'ye sinirli bir bakış atıp yağmurun yerde yarattığı çamura bata bata sınırdan çıkıp Leyanın yanına gittim.

"Biz eve nasıl gideceğiz?" Leyaya sorduğum soruyla Emre "ben bırakırım," dedi.

Leya Emre'ye "gerek yok yağız bizi almaya gelecek," dedi. Leya bunu dedikten sonra bir arabanın korna sesi geldi. O tarafa baktığımızda Yağız gelmişti.

Leyayla birlikte arabaya bindik yağız orman yolundan ilerlemeye başladı. Emre'ye son bir bakış attım. O da bana bakıyordu.

"Tuana şu boynunu bir şeyle kapatsan. Çünkü zor duruyorum." Yağızın dediği şeyle boynumdaki yara aklıma geldi.

"Yağız saçmalama." Leya yağızı uyarıp arabanın kaputundan kullanılmamış bir toz bezi verdi.

"Al tuana bunu boynuna bastır. Eve gidincede sana pansuman yaparım bir kaç güne iyileşir," Leyanın dediği şeyle ona gülümsedim.

Oraya gitmek istemiyordum ama boynumun acısı galip geliyordu. 

Yaklaşık beş dakika sonra leyaların evine gelmiştik. boynumdan o kadar çok kan akmıştı ki artık arada bir gözüm kararıyordu. zar zor arabadan indim ve birlikte eve girdik.

leya beni kolumdan tutup odasına götürdü ve odadaki çekmecesinden bir kaç ilk yardım malzemesi çıkardı. bezi boynumdan çektim ve leyanın pansuman yapmasına izin verdim. yaklaşık on dakika sonra leya pansumanı bitirmişti. yaranın olduğu yerede beyaz bir yara bandı yapıştırdı.

"daha iyi misin?" leyanın sorusuna başımı sallayarak cevap verdim. "ama artık gitsem iyi olacak. sana da zahmet çıkardım." leya dudaklarını büzerek "bari akşam yemeğine kalsaydın," dedi.

"yok boşver, zaten bugün yorucu bir gündü. biraz uyumam lazım." yataktan kalktığım gibi baş dönmem reklam arası gibi ortaya çıktı. ellerimle tutunacak bir yer aradım, bulamayıncada oturur pozisyonda yatağın üzerine düştüm.

leya hemen koluma girip "çok kan kaybettiğin için kan şekerin düştü herhalde, bekle ben yağızı çağırayım o bıraksın seni," dedi ve benim cevabımı bile dinlemeden odadan çıktı.

aradan beş dakika geçmişti ama leya daha gelmemişti. yavaşça yataktan kalkıp kapıya ilerledim. ben kendi tarafımdan kapı kolunu indirdiğimde diğer taraftanda kapı açılmıştı. ben leya diye düşünürken karşımda yeni duş almış ıslak ve anlına düşmüş saçlarıyla çağanı görmeyi beklemiyordum.

onu görünce içime bir titreme geldi. iki adım geri gidip ondan uzaklaştım. gözlerini gözlerimden ayırmıyordu. ben kafamı başka tarafa döndürüp ondan gözlerimi kaçırdım ve hızlı adımlarla yatağa gittim. daha doğrusu gitmeye çalıştım, başımı çok hızlı döndürdüğüm için olsa gerek başım döndü. yerle birleşmek üzereydim ki çağan beni kolumdan ve belimden tuttu.

tam teşekkür edecektim ki onun yüzünden böyle başımın döndüğünü hatırladım. hemen ondan uzaklaştım. "haberin olsun ben senin yüzünden bu haldeyim. beni tuttuğunda beni düşmekten kurtarmış olmuyorsun! belki de bu boynumda ki yara izi sonsuza kadar kalacak!"

çağan hiçbir şey söylemeden leyanın masasındaki makası alıp bileğini kesti.

çağanın intihar ettiğini düşünerek hemen onun yanına gidip "napıyorsun ya! salak mısın sen!?" dedim ve bileğini elime aldım.

o sadece "iç," dedi.

"ne?"

"kanımı iç, o zaman yaran iyileşir ve iz kalmaz."

VAMPİR DÜNYASIWhere stories live. Discover now