"Susanoo'yla. Dün gece köyü uçarak araştırdım." dedi Sasuke, detaylı bir şekilde. Sakura şaşkınlığını atmaya çalışarak dinledi Sasuke'yi. Sonunda minik bir gülümseme sunabildi sadece.

Bakışlarını çam ağacına çevirdi ve elini Sasuke'nin bankta duran eline götürdü.

"Sana güveniyorum, Sasuke-kun." dedi Sakura, sakin bir şekilde. "Ve inanıyorum."

Bu sefer Sasuke bakışlarını Sakura'ya çevirdi. Böylelikle Sakura'nın yan profilini görebiliyordu.

"Sana inanıyorum ki, gelecekte bir zamanda da çocuğumuzu buraya getirip bu çam ağacının altında oynadığını da görebileceğiz. Bir gün, yaşlandığımızda, bu yaşlı ağacın altında da onunla birlikte piknik yapabileceğiz."

Sakura gözlerinin dolmasını engelleyemedi, bu yüzden biraz da kendine sinirlenerek gözyaşlarını silmeye çalıştı.

"Bu hamilelik bana hiç yaramadı, Shannaro!"

Sasuke kafasını tekrar çam ağacına çevirdi ve Sakura'nın tekrar banka koyduğu elini tuttu. Bu Sakura için yeterliydi. Bir şey demesine gerek kalmamıştı çünkü Sakura onu çok iyi anlamıştı. Bunun anlamı, "Gelecekte, elbet bir gün." demekti. Ve bu bile, Sakura için yeterliydi.

2

Hazırlanan Sakura, zorlukla kendini dışarı atabilmişti. Hamileliğin en zor aylarına girmiş bulunmaktaydı. Artık bebek içerde durmuyor, anneyi tekmeliyordu. Bazen minik sancılar kasılmasına sebep oluyordu. Hareketli bir bebek olacağından emindi.

Bu sırada Sasuke onu dışarda bekliyordu. Acıkması ihtimaline karşı minik bir yiyecek sepeti de almışlardı. Bu süreçte daha çok içerde kalmayı tercih etse de, daha birçok yer görmek isteyen Sakura; sabit bir yerde kalmayı imtinayla reddediyordu. Daha çok gezmek, daha çok görmek istiyordu. Sasuke, Sakura'yı anlıyordu. Fakat o kadar yıllık bir seyahatten sonra, dünyanın çok da görülebilecek bir şeyi olmadığını nihayet çözmüştü, Sasuke. Asıl görülecek şeyler, aslında evinde başlıyordu.

Sakura da geldiğinde, nihayet sokaklara karışabilmiştiler. Birçok türden insan vardı burada. Hediyelik eşya dükkanları daha revaçta olsa da, geleneksel ve daha modern olsun birçok restoran da vardı.

Sakura, hamilelikten dolayı yürümekte zorlandığı için yürürken Sasuke'den destek alıyordu.

"Sasuke-kun, buraya girelim lütfen." dedi Sakura bir anda durarak. Sasuke de ona destek olduğu için durmuştu istemsizce. Durdurduğu bir hediyelik eşya dükkanıydı.

"Bak şu düş kapanları çok da güzel durmuyor mu?" dedi eliyle göstererek. Pembe tüylerden yapılmış ve kanaviçesindeki işlemeler beyaz olan bir düşkapanıydı gösterdiği. Biraz daha yaklaşınca yanlarına bir kadın geldi.

"Çok iyi bir seçim, bayan." dedi gülümseyerek, kadın. Bal Köyünde düşkapanlarının bizim için özel bir anlamı vardır. Bunlar aynı zamanda sevgilini rüyanda görmek istediğini temsil eder. Ve sizin pembe saçlarınız tam da bu düşkapanı için yaratılmış. Kocanız buna baktığında hemen sizi hatırlayacaktır eminim ki."

Sakura, kızarsa da Sasuke'ye baktı. Daha sonra farketti orada duran küçük taşları da.

"Bak, Sasuke-kun, bu düşkapanına benzer minik bir kolye de yapmışlar."

Sakura kolyeyi eline alarak inceledi detaylıca. Bir düşkapanına, bir de onun minik imitasyonu olan kolyeye bakıp detayları tespit etmeye çalışıyordu.

"Gerçekten kusursuz tamamlanmış minik bir versiyona benziyor. Ne dersin, Sasuke-kun?"

Sasuke, ifadesiz bakışlarını karısına çevirdi.

旅 | JourneyWhere stories live. Discover now