Küçük kız dudağını büzdü. Ardından gülerek "Anlamadım ki." dedi.

"Sonra anlarsın."

Küçük kız omzunu silkip Pelinsu'nun yoğurtlu tantunisine baktı. Çatalı alıp bir dilimi aldı ve hemen kaçtı. Babasının kucağına kaçtığında Savaş elindeki çatalı almaya çalıştı. Kızı ise onunla inatlaşıp başını eğiyordu. Çatalın dibine geldiğinde ağzını açtı ve dilimi küçük ağzına aldı. Gülümserken her tarafı yoğurt olmuştu.

Melis kaşığı alıp Pelinsu'ya uzattı. "Kusura bakma Su. Çocuk işte." dediğinde Pelinsu tebessümle aldı. "Ne önemi var? Çocuk bırak yesin."

Polat iki kadının nasıl anlaştığına baktı. Kadınlar bazen gerçekten de çok anlayışlıydı. Sonra Savaş'ın kucağındaki kıza baktı. Tek özendiği özelliği kız babası olmasıydı. Polat da kız babası olmak istiyordu. Pelinsu ise çok farklı şeyler düşünüyordu.

Yemekler yenirken herkes sohbete dalmıştı. Savaş kucağında uyuya kalan kızına baktı. Sanki az önce yemek kaçıran o değilmiş gibi uyumuştu.

Polat ve Pelinsu sessizce yemeğini yiyordu. Ta ki Melike'nin son anda ağzından kaçırdığı şeye kadar... "Hatırlıyor musunuz? 6 Mayıs 2015. Ne gündü be!"

Melike herkesin birden durmasıyla dediği şeyi fark etti. "Oh. Kusura bakmayın, ben ağzımdan kaçırdım."

Pelinsu başına gelecek olanı çok iyi bildiğinden çatalını bıraktı ve arkasına yaslandı. Şimdi her şey daha da berbat olacaktı. O gün olanlar mahallenin gençlerinin yasaklı günüydü.

"Ne oldu ki o günde?" dedi Polat. Pelinsu'nun eski hatıralarından sürekli bir olay çıkmasından sıkılmıştı. Ama merak da ediyordu.

"Önemli bir şey değil. Savaş kaza yapmıştı." dedi Serdar.

"Öyle mi hayatım? Hani şu hafızanı kaybettiğin kaza mı?" dedi Melis. Melis'in dediği ile Pelinsu ve Savaş gözünü kapattı. İkisi de içinden 'İşte başlıyoruz.' dedi. Pelinsu Polat'ın vereceği tepkiden dolayı, Savaş ise oluşacak kavgadan dolayı...

"Maalesef öyle sevgilim." dedi Savaş. Polat Pelinsu'ya baktı. Kazadan sonra ayrıldıklarını söylemişti. O yüzden miydi bu durgunluk?

"Ee nasıl oldu anlatsanıza?" dedi Polat. "Öğrenelim hepinizi üzen gün ne olduğunu."

6 Mayıs 2015

On altı yaşındaki genç kız evinden mutlu mutlu ayrıldı. Her zamanki parkta toplanacaklardı arkadaşlarıyla. Caddede yürürken omzunda hissettiği kolla yanına baktı. Sevgilisi Savaş gülerek ona bakıyordu.

"Bize hiç pas vermiyorsun fıstığım. Hayırdır?"

"Görmemişim Savaş."

"Öyle olsun." deyip Pelinsu'nun saçlarını arkaya atmıştı. Sevgilisinin saçlarıyla oynamayı çok seviyordu.

On dakika kadar sonra parka gittiklerinde herkesin toplandığını gördü. Hemen sohbete dalmışlardı. Sonrasında ise önceki günlerde kavga ettikleri kişiler geldi. Erkekler kızları arkalarına alırken Serdar öne çıktı. "Niye geldiniz?"

"Sizinle yarım kalan bir işimiz vardı. Unuttunuz mu?" dedi ortalarındaki erkek. "Ama bu sefer kavgaya gelmedik. Sizi motor yarışına davet ediyoruz. Eğer korkak değilseniz gelirsiniz."

Savaş Serdar'ın yanına gidip "Motor yarışına ben katılırım." dedi.

"Kimse katılmayacak!"

"Ben katılırım! Bunlar vazgeçmeyecek baksana." dediğinde Serdar'ın bir şey demesine izin vermeden "Kabul!" dedi.

"Savaş hayır!" diyen Pelinsu'ya göz ucuyla bakıp karşısındakilere döndü. Motor yarışına başladıklarında ise olan olmuştu. Karşı taraf gaza bastığı anda Savaş da gazı körüklemişti. Dört yolda gelen arabanın kendisine çarpmasıyla gözünü hastanede açmıştı.

Pelinsu Savaş'ın kaza yaptığını öğrendiği anda soluğu hastanede almıştı. Tüm gençler oradayken doktorun hafızasını kaybettiğini söylediği anda herkes yıkılmıştı. Pelinsu hızla odaya girip "Savaş?" dedi. Sesi titriyordu.

Savaş boş gözlerle karşısındaki kıza baktı. "Çık dışarı! Kimseyi görmek istemiyorum." dediğinde Pelinsu bekleyen gözyaşlarını akıttı.

"Sevgilim, benim Pelinsu. Senşn fıstığın."

"Çık dışarı dedim sana!"

"Sevgilim, niye böyle yapıyorsun? Beni istemiyor musun?"

"İstemiyorum! Çık dışarı." dediği anda her şey bitmişti. Savaş ondan sonra kimseyle konuşmamış, Pelinsu'nun ailesi de taşınmıştı. Pelinsu yeni mahallesinde hiç mutlu olmamıştı. İki yıl kimseyle konuşmamış ve hep tek takılmıştı. Savaş ile ayrılma düşüncesi olsa da iyi anlaşıyorlar ve birbirlerini seviyorlardı.

Pelinsu ve Savaş için hiçbir şey eskisi gibi olmamıştı 6 Mayıstan sonra.

"İşte böyle." diyerek konuşmasını sonlandırdı Serdar. "Savaş'ın dikbaşlılığı hepimizi mahvetti."

"Suç da benim üstüme kaldığına göre bu konuyu kapatabiliriz." dedi Savaş. Pelinsu da ona katılıyordu. Ama dile getirmedi.

Polat derin bir nefes alıp "Geçmiş olsun. Sonradan hatırladın mı peki?" dedi. Savaş kendisine sorulduğunu anladığında "Bir buçuk yıl ailemin ve psikoloğumun sayesinde hatırladım." dedi.

"Sonra?"

"Sonra mı? Bir şey olmadı. Normal hayatıma devam ettim. Okudum, üniversitede Melis ile karşılaştım ve şimdi de buradayım. Dönüm noktam Melis'im oldu."

Melis eşinin elini tuttu. Gülümseyip diğer elini de karnına koydu. Pelinsu, Serdar'ın anlatımında hiç başını kaldırmamıştı. Pişmandı zaten. Sürekli olarak 'Savaş'ın durdurabilirdim. Onu engelleyebilirdim.' diyordu önceden. Ama hayat keşkelere yer vermiyordu. Polat'a döndüğünde onun kendisine baktığını gördü. Polat'ın elini tutup "Biraz dışarıda konuşalım mı?" dedi sessizce. Polat başını sallayıp onayladı. Duyacaklarından korksa da belli etmedi. Dışarıya çıktıklarında ise Pelinsu'nun gergin olduğunu fark etti.

"Polat." dediği anda gözleri dolmuştu.

"Pelinsu, bu zamana kadar-" derken Pelinsu onun sözünü kesti. "Polat, lütfen beni dinle. Ben... Ben beni dinlemeyen, düşüncelerime saygısı olmayan biriyle yapamam."

"Ne? Pelinsu, biz evliyiz."

"Biliyorum," dediğinde gözyaşları akmıştı. "Ama sen Savaş konusunu öğrendiğinden beri çok sinirlisin. Beni dinlemiyorsun. Kendi kendine kararlar alıyorsun. Ben hayatımda böyle birini istemiyorum."

Pelinsu, parmağındaki yüzüğü çevirirken Polat'ın gözü oraya kaydı. "Yani? Ayrılalım mı?"

"Ayrılmak istemiyorum. Ben seni seviyorum Polat. Ama böyle yapamam."

"Az önce, sözümü kesmeseydin seni bu zamana kadar çok üzdüğümü ve seni çok sevdiğimi söyleyecektim. Özür dileyecektim. Ama sen çok farklı şeyler düşünüyormuşsun."

"Hayır Polat. Aynısını düşünüyorum. Hatalısın ve bunu tekrarlıyorsun diyorum."

"Pelinsu," derken Polat'ın da gözleri doldu. "Çok özür dilerim. Seni bu kadar üzdüğümü göremedim. Sanırım ikimiz için de en iyi şey bir süreliğine ayrı kalmak."

"Ne? Ama Polat," derken sustu. Ne diyecekti ki? Bir süre düşünmek en iyisiydi galiba. Başını eğdi ve devam etti. "Haklısın."

"Seni seviyorum."

"Ben de seni."

Polat, Pelinsu'nun alnından öpüp gözyaşlarını sildi. Pelinsu derin bir nefes alıp "Ben, biraz yürüyeceğim galiba. Diğerlerine söylersin." deyip arkasını döndü. Polat arkasından bakarken Pelinsu ağlayarak sokaklara karıştı.

***
Yazara sövmek yasaktır! Savaş ve diğerlerine sövmek yasaktır! Polat'a sövmek serbesttir.

Mahalleler Arası *Yarı Texting* #F#Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin