02

201 35 3
                                    

"merhaba, hotel california'ya hoşgeldiniz."

_________________

"merhaba." dedi chae yüzündeki saçma gülümsemeyi sildikten sonra yerine hoş bir ifade takınıp.

"bana giriş ve çıkış tarihlerinizi söylerseniz size yardımcı olabilirim."

sahi.. çıkış tarihi ne zaman olacaktı? bunu hiç düşünmemişti ki. temelli burada mı kalacaktı, peki ya burayı sevmezse? cevap vermesi gerekiyordu, karşısındaki kadın chae'nin gözlerinin içine bakıyordu vereceği cevabı beklerken.

"bilmiyorum." diyiverdi aniden. sonrasında ise salak gibi göründüğünü düşünüp içinden kendi kendine kızdı.

resepsiyonist nazikçe güldüğünde chae başını kaldırdı ve yaka kartından isminin mina olduğunu öğrendi. çoğu kişi isminin "renkli çiçek yaprakları" anlamına gelmesini büyük bir arzuyla isteyebilirdi fakat chaeyoung isminden ölesiye nefret ederdi. belki anlamından dolayı değildi de o ismi kendisine annesinin bahşetmiş olmasından ötürüydü bu nefret.

"o zaman şöyle yapalım. ben bir haftalık olarak alayım sizi, eğer uzatmak isterseniz yeniden bir hafta daha ekleriz üstüne. size uyar mı?"

"olur tabii, memnun olurum."

mina otel odalarının anahtarlarından birine uzanıp müşterisine verdi.

"otelin en güzel odasıdır keyfini çıkarın." anahtarı ince uzun parmaklı, kemikli elleriyle uzatırken cümlesini bitirdiğinde göz kırptı gülümsemesi yüzünden düşmemişken. sonra yeniden bakışlarını chae'nin gözlerine çıkarıp konuşmaya devam etti. "bir de özel olmayacaksa bir soru sorabilir miyim?"

genç kadının dudakları yukarı kıvrıldı, ağzının bu istemsiz hareketi üzerine dudağının hemen altındaki beni de dudak uçlarına bir iple bağlıymışçasına yukarıya doğru uzandı. anahtarı, kadının ellerini ufak bir bakışla inceledikten sonra alırken mina'nın yönelttiği soruyla başını yukarı aşağı salladı evet dercesine.

"japon musunuz acaba? buraya ülkemden insanlar pek uğramaz da, ülkemden birini ağırlamak hoş olurdu."

"koreliyim.."

"ah.. olsun." birden konuşma dilini ingilizce'den korece'ye çevirdi. "2014 yılında japonya'dan kore'ye taşındım ve uzun yıllar boyu orda kaldım o yüzden yarı koreli sayılabilirim."

chae karşısındaki uzun boylu, oldukça zayıf, dokunsan kırılacakmış gibi duran, ten rengi kar beyazına yakın, burnunun yanında ufak bir beni olan, özenle sarıya boyanmış, uzun, hafif dalgalı saçlara sahip, on adım öteden bile deniz tuzuyla karışık narenciye kokusuyla burnun iki kanadına da bir tür şenlik yaşatan kadının japon olduğunu daha girişte tahmin etmişti. ona boşuna insan sarrafı demiyorlardı, gözlerinin kahverengisine biraz daha bakabilme fırsatı elde etse kim bilir daha neler söyleyecekti hayatı hakkında.

"sevindim öyleyse."

"belki bu evinizde gibi hissetmenize yardımcı olur.. en azından öyle umuyorum."

chae donuk bir suratla japonca cevap verdi güzel kadına.

"inan bana, isteyeceğim en son şey bu olurdu."

hotel california • michaengWhere stories live. Discover now