Yanında oturmak istesem de şimdilik bu garip hissettireceği için onun karşısında yerimi almış ve "Hoş buldum." diye mırıldanmıştım.

Gözlerinin üzerimde gezindiğinin farkındaydım fakat beni buraya çağıran kendisiydi ve en azından konuşmaya onun başlaması gerekirdi.

"Potayı kafana attı-pardon, pardon." diye düzeltmek istercesine ellerini iki yana salladı fakat o bile bu durumda gülümsemesini zar zor tutarken ben kıkırdamadan edemedim ve Jungkook'un kafama pota attığı senaryoları zihnimden uzaklaştırmaya çalıştım.

"Topu kafana attığım için özür dilerim diyecektim. Bunu bile beceremedim. Tanrım..." dedi elleri ile yüzünü kapatıp kafasını eğerken, "...çok utanıyorum." diye de ekledi.

Gülümserken kafamı iki yana sallamadan edemedim. Rezil olduğunu düşünüyordu. Belki de eve gittiğinde bu anı defalarca düşünerek yatağında yüzünü buruşturup duracak, ben ne yaptım diye söylenip duracaktı. En azından ben rezil olduğumu düşündüğüm anlarda böyle yapıyordum.

Aramızdaki masaya rağmen yüzüne kapattığı ellerini açmak için eğildim ve ona gülümsedim.

Hadi ama ellerini yüzüne kapatırsa yüzünü nasıl görecektim.

Elleri ellerimin arasındayken geri arkama yaslandım ve "Sorun değil. Çok tatlıydın." dedim bir anda nereden geldiğini bilmediğim bir cesaretle. Öyle ki masada tek şaşıran karşımda ki beden olmamıştı.

"Teşekkür ederim. Sende çok tatlısın."

"Ben mi?"

"Evet, sen."

Şaşkınlığımı gizlemek istercesine yüzümü ifadesiz tutmaya çalıştım ama böylesine bir iltifat almak sanırım beni de utandırdığından yanak içlerimi ısırsam dahi tebessümümü engelleyemedim.

Genelde böyle şeyler söylemezlerdi benim hakkımda. Sanırım insanlar benim sırf boksör olmamdan dolayı her durumda sinirli ve asabi olduğumu düşünüyor ve benden uzak duruyorlardı. Halbuki hayatımın hiçbir yerinde gereksiz şiddete başvuracak biri olarak yetiştirilmemiştim.

"Tanışmadan önce. Burası çok güzel donat yapar, limon soslu olanı denemelisin." dedi telefonda ki menüden bir kaç donat çeşidi gösterirken.

"Ekşi şeyleri yiyemiyorum, dişlerim kamaşıyor." dedim üzgünce. Önerdiği limon soslu donatın tadını çok merak etsem dahi yiyebileceğimi düşünmüyordum.

Dudakları büzülse de "Olsun. Sen de lotuslu olandan yersin." dedi bir süre menüde ekşi olmana seçeneklere bakarken.

Bir süre onun yanımıza gelen kişiye sipariş vermesini ve kıpır kıpır bir şekilde bana bakmasını izledim.

Jungkook çok güzel bir çocuktu ve eminimki bunu fark eden yalnızca ben değildim.

"Jungkook?" dedim sorarcasına. Pencereden dışarı bakan gözleri beni buldu ve gülümsedi devam etmem için. "Az ileride bir park gördüm gelirken. Orada oturmak istesem rahatsız olur musun?" gözleri parıldadı sanki en başından beklediği buymuş gibi.

"Taehyungie...neden bu kadar kibarsın?" bundan rahatsız oluyormuş gibi değilde tam tersi hoşuna gidiyormuş gibi mırıldandı. O böyle her şeyi kısık sesi ile mırıldandığında bir kedi gibi gözüküyordu ve Tanrı aşkına ben bu yaşıma kadar her zaman köpekleri daha çok seven taraftım.

"Kibar olmak için çaba harcamıyorum ki..." dedim.

Sana bakarken incinmemesi gereken küçük bir papatya görüyorum diyemedim.

My Next Mistake | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin