Aşk Nedir?

2 0 0
                                    

                                                                           BÖLÜM 1

Alarm sesinin kafamda yankılanmasıyla uyandım. Anında telefona uzanıp alarmı kapattım ve gördüğüm harika rüyayı böldüğü için alarma küfrederek artık hatırlamadığım rüyayı anımsamaya çalıştım. Uzun süre devam eden başarısız rüya hatırlama seansından sonra yorganı tekmeleyerek yataktan kalktım. Hızlıca okul üniformamı giyip yerde duran buruşmuş sırt çantasını aldım kafamı çevirip saate baktığımda rüya hatırlama seansının düşündüğümden uzun sürdüğünü fark ettim. Hızlıca odamdan dışarı fırlayıp kapıya yöneldim. Arkamdan babam "Derin, kahvaltı yapmadın" diye seslendi. "Önemli değil yoldan simit alırım ,görüşürüz" dedikten sonra dönüp ona sarıldım ve koşarak evden çıktım. Okula geldikten sonra öğretmenin daha derse gelmediğini anlayıp rahatladım. Sakince arka taraftaki sıraya ilerledim ve yerime oturdum. Daha sonra çantamdan yeni aldığım kitabı çıkardım. Bu yeni gözbebeğim olan kitabı dördüncü kez okuyuşum çünkü romantik bir kitapta aradığım bütün gereksinimleri  karşılıyor. yakışıklı ve havalı erkek başrol ,asi ve inatçı kız ve onları bir araya getiren kader .İnsan romantik bir kitaptan daha ne isteyebilir ki? Kitabın otuz ikinci sayfasını açıp ilk kez karşılaştıkları yeri tekrardan okumaya başlamıştım ki sıramın üstüne bir gölge düştü. Kafamı kaldırdığımda kim olduğunu görünce bir an nefesim kesildi. Kalbim aşırı hızlı atmaya başladı .Ege bana günaydın Derin diye seslendikten sonra çantasından kalem çıkardı ve geçen verdiğin kalem için sağ ol diyerek kalemi bana uzattı. o an aklımdan geçen ne kadar yakışıklı olduğu ve bana adımla seslendiğiydi ve ona vermek istediğim cevap ne demek bebiş kalemlerim sana feda olsun demek olsa da sakince önemli değil diye cevap verdim ve kalemi aldım. Ege yerine geçerken aklımdan geçen bu kalemi hangi renk çerçeve ile çerçeveletsem güzel olur idi. Kendimi sakinleştirmekle uğraşırken içeri Türkçe öğretmeni girdi. Öğretmenin arkasından da her şartta geç kalmayı başaran en yakın arkadaşım  Sude sınıfa girdi. Öğretmenden özür dileyerek hızlıca yanıma oturdu. öğretmen geç kalmakla ilgili vaaz vermeye başlarken Sude sanki geç kalan o değilmiş gibi sakince çantasından iki simit çıkardı ve birini bana uzattı. Daha günaydın bile demeden " Kanka çok acil bilmen gereken bir olay var." diye fısıldadı. Kafamı ona doğru eğip "anlat " diye fısıldadım. "hazır mısın bir arkana falan yaslan önce sen bence" dedi. "kızım çatlatma meraktan ne oldu?" "Ege ve İrem çıkmaya başlamışlar oh söyledim gitti" kafam verilen bilgiyi işlemeye çalışırken aşkımın daha başlamadan bitmesini kabullenemeyen kalbim sızlamaya başladı. "nasıl yani emin misin, kesin bilgi mi?" diye sordum. Sude "İrem internete  beraber fotoğraf atmış hemen, herkes bunu konuşuyor" diye yanıtladı. Cevap veremeden öğretmen "ne o kızlar öyle fısır fısır konuşup duruyorsunuz hadi bize de anlatın bizde bilelim "diye seslendi. Sude sakince öğretmene dönerek "geçen ders nerede kaldığımızı soruyordum hocam kusura bakmayın." diye yanıtladı. Öğretmen bize bakış attıktan sonra Sude'nin mazeretini mantıklı bulmuş olacak ki "Sayfa 132 de kaldık orayı açıp okuyun." Diyerek sınıfa duyurduktan sonra yoklama kağıdını doldurmak için masasına oturdu.  Elimde simit, kalbimde aşk acısıyla önümdeki kitabı açtım ve okumaya başladım. Beynimin algılama kapasitesinde bir sıkıntı olduğunu düşünerek aynı satır 12. Kez okurken Sude beni dürttü ve Ege'nin oturduğu yönü işaret etti. İrem Ege'nin yanına oturmuş sıra altından el ele tutuşuyorlar ve kitabı okuyormuş gibi davranıyorlardı. Sanırım o ana kadar gerçekleri tam olarak algılayamayan ben, bunu görünce kalbim parçalara ayrılıyormuş gibi hissettim. İçimden kendimi yere atıp ağlamak gelse de sakince Sude'ye dönerek: İyi umarım mutlu olurlar." dedikten sonra önüme döndüm .Yan taraftan Sude'nin endişeli bakışlarını hissedebiliyordum. Ona kalsa dünyadaki hiçbir erkek benim için yeterince iyi değildi ve özellikle aşkımdan bihaber olan salak Ege'yi niye sevdiğimi anlamıyordu. Kafamı çevirmeden Sude'ye fısıldayarak "önemli değil, umursamıyorum sende salla gitsin sonsuza kadar bekar kalacak değildi zaten." Dedim. Evet sonsuza kadar bekar kalmayacaktı ve zaten ona ondan hoşlandığımı söylemeyi de planlamadığıma göre kaçınılmaz sona ulaşmıştık. Onu sevdiğimden bile haberdar olmayan bir çocuktan beklentim olacak değildi herhalde. Kendi içimde kendimi avutmaya çalışırken zil çaldı, ders çoktan bitmişti. Herkes diğer derse hazırlanırken hep yaptığım şeyi yaptım ve kendi kendimi ikna ettim. Sude'ye söylediğim sözlerin gerçek duygularım olduğuna ikna oldum. onu umursamıyordum normal bir çocuğun tekiydi zaten çokta önemli değildi. Ona deli divane aşık olacak halim yoktu. Evet bunlar benim duygularımdı ve duygularımı nasıl tanımlayacağım bana kalmıştı. kendini ikna etmenin ilk aşamasını tamamladıktan sonra sıra ikinci aşamadaydı: Görmezden gelme. Sakince favori romantik kitabımı çıkardım ve ona bir can simidiymişçesine sarılarak en sevdiğim bölümü okumaya başladım. Kitabın tek dokunaklı yeri olan itiraf sahnesi.

Gökkuşağının AltındaWhere stories live. Discover now