11- Yüzleşmenin İlk Adımları

En başından başla
                                    

"Aklında ne var?" dedim, bir şeyler düşündüğü belliydi.

"Selim babasının otoritesi altında ezilen, istediklerini rahat rahat yaşayamayan bir çocuk. Cenker tam aksi, haşaranın teki. İkisi bu işi beraber planladı, Selim ölecekti ve ölmeden önce büyük bir mevla bilinmeyen bir hesaba atılacaktı. Bu hesap Cenker'in diye düşünüyorum, Selim'in hayaline göre ikisi beraber ülkeden kaçacak ve o parayla hayatlarını rahat rahat yaşayacaklardı."

"Katil para için öldürdü denilecekti böylece" dediğimde kafasını salladı.

"Babası Selim'i öldü sanacaktı ve aramayacaktı, peşine düşmeyecekti yani. Ama Cenker hiçbir zaman bir başkası ile çıkmadı bu yola, tek başınaydı. Bu oyunu sana oynayan Selim değil Cenkerdi. Selim yalnızca ortadan kaybolmak istedi"

"Cenker o kadar zeki bir adam değil" dedim, kafam allak bullaktı ama bazı taşlar yerine oturmaya başlamıştı. "Kamera kayıtlarını sildiremez, eli kolu o kadar uzun değil"

"Kafamın karıştığı yer de burası, birisinin ona yardım ettiğine eminim"

"Selim'i Cenker mi öldürdü?" dediğimde kafasını kaldırıp bana baktı. "Bilmiyorum ama bu oyunda Selim'de yalnızca bir piyondu. Onu öldürecekleri en başından belliydi, parmak izleri kanıtlar her şey hazırdı"

"Abi neden beni seçsin?" dediğimde öfkelendiğine bizzat şahit oldum, alnındaki damar belirginleşti.

"Çünkü onun söylediklerine en rahat uyacak sen vardın. Gel dese gelirdin, buna bir dokun yeni aldım dese dokunur parmak izlerini bırakırdın. Ayrıca Selim ile de kavgalarınız vardı, en rahat senin üzerine atardı ve seni seçti o orospu çocuğu"

Aklıma gelen şeyle gözlerim büyüdü anında. Hızla oturduğum yerden kalkmak istedim ama kelepçenin varlığını unutmuştum. "Baban" dedim korkuyla. "Baban ve Tuncay Kayabey beraber çalışmış uzunca bir süre, bir alakası olabilir mi?"

"Biliyorum" dedi sıkıntıyla. "Babamızla konuşacağım" dedi 'babamız' kelimesinin üzerine basa basa.

"Tamam" dedim ve aynı yorgunlukla kafamı yastığa geri bıraktım. Aynı saniyeler içinde gardiyan içeri girerek abimin çıkması gerektiğini söylediğinde abim bana sıkıca sarıldı, ateşten yanan yanaklarımı öptü ve ayağa kalktı.

"Abi" diye mırıldandığımda içi kızarmış gözlerini bana çevirdi. "Biraz uyu, olur mu?"

"Sonra ne oldu?" ayağımın altında gezinen Kartala ters ters baktım.

"Sonra abim geldi, konuştuk işte"

"Ne konuştunuz?"

"Sanane" dedim koğuşun içini izlerken.

"Çakmadılar yani durumu?" dedi son söylediğimi hiç umursamadan.

"Çakmadılar" dedim soğukça.

Koğuşun yarısı masaya oturmuş kağıtlarla bir şeyler yapıyor bir yandan konuşuyorlardı. Ayrıca hastanede alçımda çıkmış, elimde artık yalnızca bir bandaj sarılıydı. Çok daha rahatlamış hissediyordum.

"Tuvalette antibiyotik gizlediğimi gardiyana söyleyecek misin?"

"Evet"

"Öf ya" diye mırıldanıp önüne döndüğünde dudaklarım istemsizce kıvrıldı.

Yan bir bakışla yüzüne baktım, birden gözüme tatlı geldiğinde kaşlarımı çatıp hızla gözlerimi önüme geri çevirdim.

Kartal bir pezevenk, Kartal, üçkağatçının teki, yalancı, ön yargılı... seni ölümüne dövdü.

yara izi tacirleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin