•Sensiz Geçmeyen Dakikalar•

1.8K 75 3
                                    

•Sensiz Geçmeyen Dakikalar•
-Bölüm 5-

Bu sıralar fazla mesai yaptığım için bugün iznim var. Açıkçası izin günümde Afrodit'i görmek istiyorum. Ama bende numarası falan yok. Belki o, geçen onu gördüğüm kafededir. Kader yine buluşturur mu bizi? En iyisi şansımı deneyeyim. Üstüme bir şeyler giyindim ve kafeye doğru yol aldım.

Kafeye girer girmez gözlerim gözlerini buldu. Beni görünce yüzünde bir gülümseme belirdi ve beni yanına çağırdı. Yanına gittim ve teklif etmesini beklemeden oturdum. "Demek iznin var, doktor?"

"Evet ama çokta izin denemez. Çalışmaya devam ediyorum evden."

"Çalışkan bir doktorsun yani? Severim çalışkanları." eee, sen bana bildiğin daha çok çalış diyorsun.

"Her çalışkanı sever misin?"

"Sadece esmer ve doktor olanları." dedi muzip bir şekilde.

"Anlıyorum."

"Anlıyor musun gerçekten?"

Sakin ol, Rüzgar. Sakin. Nasıl sakin olabilirim! Şu an bildiğin sesi beni çıldırtıyor. Dekoltesi bana bakıyor. Gözleri var. Ayrıca o dolgun dudakları... Rüzgar sus. Ayrıca mini elbisesi... tam bir model bacağı var. Acaba uzun süredir ilişkiye girmediğim için mi bunların hepsi? Rüzgar, sapıklaşma. Konuyu değiştirmek için, "O zaman hadi bir şeyler söyleyelim." dedim. Yine geçenki gibi kahve söyledik.

"Biliyorsun değil mi?" diye sordu.

"Neyi?"

"Annemin öldüğünü." buz kestim. Bir anda bu konuyu açması beni şaşırttı.

"Ben... araştırırken. Seni. Rastladım." dedim mahçup sesle.

"Annem çok güzel bir kadındı. O da modeldi benim gibi. Bir süre önce cilt kanserinden öldü. Çok geç fark edildi. Yani her ne kadar kocan Dünya'nın en iyi doktoru olsa bile aşk bazı şeyleri görmemizi körleştiriyor." derince yutkundum. Zordu. Çok zordu. "Annem bana çok benzerdi. Abla kardeş zannederlerdi hatta bizi. Saçlarımız, çillerimiz, gözlerimiz, tenlerimiz. Neredeyse aynıydık işte. Ama annemin gözlerinde sadece şu fark vardı. Onun gözleri yeşildi ve yeşilin içinde kahvelikler vardı."

"Teşekkür ederim." dedim minnetle. "Benimle paylaştığın için teşekkür ederim. Bu çünkü gerçekten büyük bir şey. Ve sen benimle bunu her ayrıntısına kadar paylaştın. Gerçekten mahçup hissettim sana karşı. Ben senin hakkında onca şey biliyorken sen benim hakkımda hiçbir şey bilmiyorsun."

"Öyle deme, Doktor. Her şey zamanla. Daha çok zamanımız var değil mi?"

"Var."

Telefonunun hatırlatıcısı ötmeye başlayınca gözleri telefonuna döndü. Hatırlatıcıyı kapatıp bana baktı. "Benim kalkmam gerekiyor kusura bakmazsın değil mi? Yapmam gereken işler var da." dedi.

"Ne kusura bakacağım? İş iştir." dedim ve hesabı istedim.

Garson, hesabı getirdiğinde kartımı çıkarıyordum ki Afrodit, "Ne demiştik, Asil? Kimin masasıysa o öder." dedi.

"Böyle olmaz ki. Sürekli sen ödüyorsun."

"Olmaz, değil mi? Bence de telafi etmelisin." dedi ve hesabı ödedi. O, ayaklandığında bende ayaklandım.

"O zaman şöyle telafi edeyim. Yarın akşam saat yedide seni yemeğe çıkarayım?"

"Hmm olabilir. Sevdim bu fikri. Nerede yiyeceğiz peki? Ona göre giyinmem gerekiyor." dedi ve devam etti. "Biliyorsun, ben bir modelim." dedi alayla.

Sana DairWhere stories live. Discover now