acht

515 71 77
                                    

Kocaman elin arasında küçücük kalan Felix'in eli, öyle sıkı tutuyordu ki Hyunjin'in elini, uzun olan dursa bile Felix onu yerde sürükleyip peşinden ilerletirdi. Küçük adımlarla büyük kayaya doğru koşarken gülümsüyordu.

Kayanın arkasına geldiklerinde, buranın yıllardır keşfedilmemiş olması iyi hissettiriyordu onları. İkisine özeldi burası hala. Hyunjin kendini kumlara bırakıp sırtını kayaya yasladıktan sonra Felix de onun bir bacağına, yüzü ona dönük olacak şekilde oturdu.

Hyunjin'in eli hemen Felix'in belindeki yerinin aldı. Felix'in kafası, güzel kokan boyna düşmüş derin bir nefes almıştı orada. Bir elini de uzun saçlının yanağına çıkarıp gezdirdi orada. "Bebeğim,"

Bulundukları durumda Felix'in, Hyunjin'e bebeğim demesi biraz ironikti. Kucakta olan, kafasını gömmüş, küçülmüş olan Felix'ti çünkü.

"Yanına ilk geldiğim günü hatırlıyor musun?" Başını boyundan girintisinden kaldırıp karşısındaki gözlere baktı soruyu sorarken.

Onun bu haline gülümseyip, belindeki eli bulunduğu yeri okşadı. Felix'in belinden huylandığını biliyordu. "Bu cevap vermem gereken bir soru muydu bilmiyorum ama nasıl unutabilirim sence?"

Felix hem aldığı cevaba hem de belindeki hareketliliğe kıkırdarken tamamen Hyunjin'in kucağına oturup bacaklarını iki yana açtı. "Seni ilk defa o gün görmemiştim. İlk defa o gün yanına geldim ama seni ilk görüşüm değildi o."

Hyunjin bunu ilk kez duyuyordu. Kaşlarını kaldırıp merakla devam etmesini bekledi. "Seni yine bu kumsalda görmüştüm, hiçbir şey yapmıyordun, denizi izliyordun ama o kadar güzeldin ki Hyunjin. O gün yanına gelmek istemiştim ama yalnız kalmaya ihtiyacın var gibiydi."

"Bazen etrafa bakıp biri olmadığına emin oluyor, öyle gözyaşlarının düşmesine izin veriyordun. Yalnız kalmanın senin tercihin olduğunu düşünüyordum o ana kadar."

Hyunjin yutkundu, Felix onun yutkunduğunda hareket eden adem elmasını öptü yavaşça. Onun konuşmasına izin vermeden yine kendisi devam etti. "Sadece görünüşün beni etkilemiş ve sonra yanına gelmiş olmak istemedim. Yalnızdın ve sırf böyle düşündüğünden yanına gelemeden tamamen uzaklaşabilirdin benden."

"Sonra bir gün yine geldim buraya. Burada senin gibi yalnız kalıp kendi doğum günümü kutlamak istedim. Hava soğuktu, sonra tam buradan bi ses geldi. Geldiğimde uyuyordun. Gözlerin sımsıkı kapalıydı ama biri dokunsa anında kalkıp karşısına geçebilirmiş gibiydin."

"Çok güçlü geldin o gün gözüme ama bir o kadar da birine ihtiyacın var gibiydi. O ihtiyacın olan kişi olmak istedim. Seninle olmak istedim."

Felix durdu, eğildi ve Hyunjin'in ağlamamak için sıkıca birbirine bastırdığı dudaklarının üstüne koydu dudaklarını. Gözlerini kapattı ikisi de o buluşmayla. Hararetli bir öpüşme değildi yaptıkları, hırçın ya da hızlı da değildi.

Yavaş ve hareketsiz bir dokunuştu bu dudakları için. Geri çekildi Felix yavaşça. Bu sefer dudaklarını Hyunjin'in gözlerine bastırdı. "Ağlama, ağla diye anlatmadım bunları. Sen her şeyimsin benim."

Hyunjin ellerini Felix'in yanaklarına koyup karşısına getirdi. "İyi ki yanıma geldin Felix. İyi ki benimle oldun. Sen hayatıma girmemiş olsan ne yapardım bilmiyorum. Burada ne kadar kalabilirdim, nasıl hayatıma devam edebilirdim bilmiyorum. Sen olmadan bu kadar yaşayabilir miydim onu bile bilmiyorum ben."

"Hyun.. Söyleme böyle şeyler. Bana minnet duyuyor gibi konuşuyorsun, yapma. Borçlu hissediyormuşsun gibi hissediyorum. Eğer sen bizi kabul etmeseydin ben ne yapardım asıl? Annem ile Avustralya'ya mı gitmiş olurdum bilmiyorum. Peşini bırakmazdım senin ama zorlamak istemezdim de, gizli gizli buraya gelir seni izlerdim yine herhalde."

slump, hyunlixWhere stories live. Discover now