"İşimizi neden riske atalım? Bebek çok sağlıklı ve ben sağlının kötüye gitmesini istemiyorum."

Kollarını kendimden ayırıp ona döndüm hızla. Niye saçma sapan konuşuyordu? Doktor bile izin veriyordu ona ne oluyordu ki.

"Ben istiyor muyum Jungkook? Sadece bir kere evleneceğim için düğünümde güzel görünmek istedim, tek dileğim buydu. Merak etme, bebeğin sağlığı için boyatmayacağım. Rahatlayabilirsin."

Bana seslenişlerini umursamadan merdivenleri inip vestiyerin üstünden çantamı alarak koşarak çıktım evden. Ayakkabılarımı bile düzgün giyememiştim. Dolu gözlerim buğulanmaya başladığı için adımlarını yavaşlatmıştım. Arabanın ön koltuğuna oturup sessizce gelmesini bekledim.

Göz yaşlarım sanki dışarı çıkmak için gözlerimi bıçaklıyordı. Ağlamak istiyordum ama ağlak imajı da yaratmak istemiyordum. Okulda bununla sürekli dalga geçiyorlardı zaten. Jungkook söylemese bile düşünmesini dahi istemiyordum.

Ne olur ne olmaz diye çantama koyduğum sudan birkaç yudum içerek boğazıma oturan yumruyu gidermeye çalıştım. Jungkook'un evin kapısını kilitleyip arabaya doğru geldiğini görünce başımı cama çevirdim. Soğumaya başlayan havalar yüzünden üşüyordum. Hırkamın düğmelerini ilikleyerek ısınmaya çalıştım.

Jungkook arabaya bindiğinde bana olan bakışlarını üzerimde hissetmeme rağmen hiç tepki vermeden dışarı seyretmeye başladım. Konuşmayacaktım işte.

....

Jungkook'un konuşma çabalarına rağmen tek kelime etmeden bitirdiğimiz yolculuğun bitiminde klinik gözüme çarpınca kemerimi çıkardım. Araba durduğunda beklemeden inip kliniğe doğru yürüdüm. Her seferinde arkamdan gelip beni tutmasını bekliyordum, şimdi yapmayınca anlardı belki. Gıcık şey.

Girişte görevli olan sekreter kız artık beni tanıdığı için direkt odayı göstermişti. Randevumuz olduğu için her seferinde kayıt yaptırmak zorunda değildik.

"Hasta yok Bay Kim."

"Teşekkürler Mina. "

Samimi bir gülümseme sunup Yoongi'nin odasına ilerledim. Arkamdan Jungkook'un sesini işitebiliyordum. Ne çabuk gelmişti o?

Kapı tıklatıp cevap beklemeden içeri girdim. Fakat normalde Jungkook'un oturduğu koltukta karnı burnunda bir adam oturuyordu. Yoongi de ortalıkta görünmüyordu. Bir iki adım gerileyip, sırtım sert bir şeye çarpınca durdum.

"Özür dilerim bayım. Ben hasta yok sanıyordum."

Aynı anda ikisinin de güldüğünü görünce kaşlarımı çattım. Yanlış bir şey dememiştim, neye gülüyordu bunlar? Jungkook beni sırtımdan destekleyip odaya girmemi sağladıktan sonra kapıyı kapattı.

Hamile adam kalkıp sevecen şekilde elini uzattı bana. "Merhaba Taehyung. İsmim Hoseok, Yoongi'nin eşiyim."

Gözlerim saniyesinde kızıla boyanmış saçlarına çıktığında burukça gülümseyip memnun olduğumu belirttim. Jungkook benim aksime, ona sıkıca sarılıp onu özlediğini belirtti. Bana bile sarılmıyordu ki, başkalarına neden sarılıyordu?

Sarılmasını bitirip bana döndü. Onu gördüğüne gerçekten çok sevinmiş gibiydi. Bana yaptıklarının aksine gamzeleri en belirgin halindeydi gülümserken.

"Hoseok ablasının düğünü için başka şehirdeydi. Yoongi işlerinden dolayı gitmemişti."

"Anladım... Memnun oldum tekrardan."

İkisi gülüşerek sohbet ederken arada tebessüm ederek katıldım aralarına. Bebeğimi görünce moralim düzelir sanmıştım ama daha da bozulmuştu. Bugün kötü günümdeydim sanırım.

My fault | TaekookWhere stories live. Discover now