Bölüm: 24

7 3 0
                                    

   Karşımda takım elbisesiyle dikilen Batu'ya baktım. Elinde bir paketle ve yüzünde garip bir gülümsemeyle bana bakıyordu.

"Şey... Yanlış bir zamanda mı geldim?" 

"Evet." dedim hızlıca ayakkabılarımı giyerek. Ben de çıkmak üzereydim."

"Neye gideceksin, seni bırakabilirim." dedi arkasındaki arabayı göstererek.

"Ha-hayır, buna hiç gerek yok ancak... Bu çevrede bir taksi durağı biliyor musunuz?" Düşünmek için çenesini işaret parmağı ve baş parmağıyla ovuşturdu:

"Hmmm... Buraya yaklaşık 15 dakika mesafede olması gerek. Seni götürmemi ister misin?"

"Yapar mısınız?"

"Elbette!" Arabasına doğru ilerleyerek kapıyı benim için açtı. "Atla!" 

Hızlıca arabasına bindim. Arabasının motorunu çalıştırıp bir süre gözlerini yüzümde gezdirdi. Rahatsız olarak başımı çevirmemden anlamış olacak ki kendini açıklama gereği duydu:

"Çok korkmuş ve afallamış görünüyorsun." 

"Ah, hayır hayır... Korkmuş değilim. Sadece afallamış durumdayım. Arkadaşlarıma onlarla buluşacağıma dair söz vermiştim ancak o günün bugün olduğunu unuttum sadece."

"Şaşırdım..." 

"Neden?"

"Çünkü ev kedisine benzer bir halin var. Evden dışarıya pek çıkıyormuşsun gibi gelmiyor."

   Açıkçası dediği şey oldukça doğruydu. Günümün çoğunu o eski evde geçiriyordum ancak sıkılıyor falan değildim. Evde olmak ve Emir'i beklemek eğlenceliydi. O yokken onun kokusunun sindiği çarşaflarda şekerleme yapmak, kütüphanede vakit geçirmek ve bahçedeki o büyük ağacın gölgesinde kahve içmek iyi hissettiriyordu. Emir'in artık benden ev işi beklediği falan da yoktu ancak arada canım istediğinde temizlik ve yemek yapıyordum. Mutfak eski olsa da orada vakit geçirmek ve yemek yapmak beni mutlu ediyordu. Ancak temizlik yapmak bir noktaya kadar güzel oluyordu. Çünkü ne zaman ki, bodrum katına inen kapının içinde bulunduğu o dolabın önünden geçsem, daha önceden yaşadıklarım aklıma gelerek beni nefessiz bırakıyordu. 

"Haklısınız aslında." dedim. İlerideki sarı taksi durağı gözüme çarptı. Yaklaşmıştık. Ben de başladığım cümleyi bitirdim: "Evde durmayı dışarıda olmaktan daha çok seviyorum ancak insanın sosyalleşmesi de gerek, değil mi?" Batu arabayı durağa yaklaşınca durdurup, başını hafifçe yana eğip ona gülümseyen bana baktı. Gülümsememe hafif bir tebessümle karşılık vererek konuştu:

"Doğru..."

"Getirdiğiniz için teşekkür ederim." diyerek arabadan indim. Arkamdan:

"Ne demek... Dikkatli ol." diye seslenişine yalnızca el sallayarak karşılık verdim ve taksi durağına doğru yürümeye devam ettim. 

"Abi, hangisi sıradaki?" Durağın önünde oturup çay içen yaşlıca bir adamın gösterdiği arabaya bindim. O da sürücü koltuğuna binerek sordu:

"Nereye götüreyim?"

"Güney tarafındaki ormana."

"Şu dağcıların gittiği yer mi?"

"Evet. Tam olarak orası ancak ara sokaklara sapa sapa gidebilir misiniz? Trafikte bekleyerek vakit kaybetmek istemiyorum."

   Adam başını sallayarak taksimetreyi çalıştırdı ve arabayı sürmeye başladı. Bir yandan da muhabbet açmaya çalışıyordu:

"Neden oraya gidiyorsunuz?"

"Canım temiz hava almak istedi, o yüzden."

"Ancak bir başınıza..." Dikiz aynasından bana baktı: "Gencecik kızsınız, başınıza bir şey gelmesin. Hava da kararmaya başladı."

KELEBEKWo Geschichten leben. Entdecke jetzt