7- Koğuşta Kriz

Start from the beginning
                                    

Dinlemeden, konuşmadan infaz etmiştik onu. Ölürse ne yapacaktım? Vicdan azabından yaşayamazdım.

Devrim ve Kemal abi plastik sandalyelerde oturmuş öylece duruyorlardı. Onlara abi demek bile gelmedi içimden. Bir anlığına gözlerimi kararttım ve dudaklarımı araladım.

"Mutlu musunuz şimdi?" dedim kısıkça. Tüm bakışlar bana döndü. "Anlamadan dinlemeden..."

"Ne diyorsun lan? Neyini oturup dinleyeceğim o solcu katilinin?" dedi Devrim abi kaşlarını çatarak. Oturduğum yerden kalktım öfkeyle.

"Ne biliyorsunuz ne olduğunu? O Ercan denilen herifin lafına inandınız körü körüne! Ölü gibiydi adam, kafasında kanlı çuval..." duraksadım ve acıyla gözlerimi kapattım. O hali gözümün önünden gitmiyordu.

Tek suçlular Devrim, Kemal ve Kartal değildi. Koğuşun yarısı tekme tokat girişmişti ona. Bir de Ercan'ın söylediklerinden sonra kendini bilmez bir kaç şuursuz onları gazlayınca tamamen çileden çıkmışlardı.

"Katili mi savunuyorsun bize Gökay?" dedi Kemal sakince. Güldüm kendi kendime.

"Ben de hırsızlık yaptım" dedim öfkeyle. "Birisini yaraladım hatta, ölüyordu herif. Beni de dövseydiniz ölümüne, neden yapmadınız!"

Kartal boğumları kanlanmış yumruğunu sıkmış, ifadesizce karşısındaki duvarı izliyor ve tek kelime etmiyordu.

"Aynı şey mi lan!" diye bağırdı Mustafa abi öfkeyle, Kartal abiyi manipüle edip gazlayanların başını çekiyordu kendisi.

"Değil abi, çünkü beni oturdunuz dinlediniz!" diye bağırdım. "Kardeşimin kalbi öldüğü için gidip soydum o kuyumcuyu, para lazımdı çünkü bana. Elimde silah var daha nasıl çalışılır hale getirilir onu bilmiyorum, bastım tetiğe korkup, adam sağ baldırından vuruldu" dedim, ağlamaya başlamıştım yine. Duygusallığımdan nefret ediyordum.

"Gökay..." dedi Devrim abi yavaşça ayağa kalkarken, konuşmaya devam ettim.

"Gittim internetten araştırdım, ikizler ikizlerine kalbini verebilir mi, uyumlumudur diye. Uyumlu olsaydı kendi canıma kıyacaktım, kalbimi kardeşime takacaktım" dedim ağlayarak. Devrim abi yüzünü buruşturdu ağlamamla, kafasını yana doğru yatırdı yüzüme bakarken.

"Belki o da kendini korumak istedi" dedim kısıkça. "Belki başka çaresi kalmamıştı"

Kartal birden öfkeyle ayaklandı. "Cesedi neden kayıp lan o zaman!" diye bağırdı kalın sesiyle.

Beni değil de kendini ikna etmek istiyordu sanki o ülkücünün katil olduğuna ve sırf solcu olduğu için gemcecik bir adamı öldürerek cinayet işlediğine.

Devrim yanıma gelip bir kolunu omuzuma atarak bedenimi kardeşi dediği adamın bağırmasına karşı sarmaladı. Kartal abi kontrolünü yitirmiş gibiydi, duygu durumu hep çok karışıktı. Bir dingindi, bir öfkeliydi. Bu normaldi ama bu duygular arasındaki değişimi saniyeler sürüyordu bazen. Günlerce öfkeli de gezebiliyordu, şen şakrakta.

Arkasını dönüp elleriyle saçlarını çekiştirdi, nefesi hızlanmıştı yine. "Sakin ol" dedi Kemal, temkinliydi.

Birden hücrenin kapısı açıldı ve Alpay gardiyan çağırdı beni. Sevdiğim bir abimdi, hiçbirinin suratına bakmadan çıktım hücreden. Görüş günüydü, gidip annemle görüştüm. Kalp hastası ikizim ile ilgili konuştum, sıkı sıkı sarıldım ona. Ruhsuzluğumu fark etti ama benden bir cevap alamadı.

Koğuşa geri dönerken Alpay abiye döndüm. "Kunt abi ile ilgili bir haber var mı?" diye sorduğumda sıkıntıyla derin bir nefes aldı. Diğer gardiyanlara sorsam takmazlardı.

"Ölmemiş dimi Alpay abi?" dedim korkuyla.

Alpay abi kafasını olumsuz anlamda salladığında gözlerimi kapatıp derin bir nefes verdim. Yaşıyordu.

"Toparlansın bir" dedi sıkıntıyla. "Gelecek Allahın izniyle sapasağlam"

İçimdeki vicdan azabı biraz da olsa azalırken koğuşun kapısını açtı ve beni içeri gönderdi. Bunlara bir ders verecektim, minik bir oyun oynayacaktım.

İçeri girdiğimde herkesin durgun bakışları beni buldu. Dolu gözlerimle baktım hepsine.

"Kunt abi" dedim kırık bir sesle bana baktılar. "Ölmüş" dediğimde yüzlerindeki ifade öyle bir sarsıldı ki koğuşta duyulan nefes sesleri dahi kesildi.

"Ne?" dedi güçsüzce Kartal. Ardındaki yatağa oturdu ve demirlerine tutundu.

"Hassiktir ya" dedi Devrim abi, beyaz suratı iyice bembeyaz kesildi. "Siktir siktir... öldü mü amına koyayım?" dedi kendi kendine sayıklayarak.

"İyi bok yediniz!" diye bağırdı Ramazan abi öfkeyle. "Gencecik çocuk öldü lan!"

"Sikeyim ya.." diye mırıldandığını duydum Devrim'in, avuç içlerini suratına vurdu. Abbas abi sessizce zemine bakıyordu.

"Ne sandınız ki?" dedim dişlerimi sıkarak. "Niye feveran ediyorsunuz şimdi, acımadan hortumla sırtına vururken umursadınız mı? Ne kadar canı yanmıştır" dediğimde Mustafa abi bakışlarını kaçırdı.

Hortumla sırtını perişan eden kişi Mustafaydı.

Koğuşun içinde o an bir öksürük ve hızla nefes alıp verme sesleri duyulduğunda suratı kızarmaya başlamış Kartala baktım. Elleriyle yanında duran çekmeceyi karıştırıyordu, Kemal abi hızla kalkıp yanına gitse de Kartal abi ilacını bulup çıkartmıştı.

Bu hali yutkunmamı sağlarken o ilacı ağzına alıp defalarca sıktı, tekrar nefes almaya başladı.

Bu korku onlara yeterdi.

Abbas abinin yanına doğru gittim ve çökmüş bedeninin arkasına saklandım. Yiyebileceğim dayağı göze alarak dudaklarımı araladım.

"Şaka yaptım, hayati tehlikeyi atlatmış" dediğimde herkes duraksadı ve bana baktı, Abbas abi elini sertçe enseme getirdiğinde acıyla inledim. Ama bir bakış içlerinde en farklısıydı.

Kartal abi bana öyle bir baktı ki bir tur da nefessiz kalana kadar beni döveceğini anladım.

Sizce Kunt ve Solcu komünitesinin arası nasıl olacak? Affedebilecekler mi birbirlerini?

yara izi tacirleriWhere stories live. Discover now