XLIX- "ETKİSİZ ELEMAN"

En başından başla
                                    

"Soğuk değil sen üşüyorsun." Ben fark etmeden parmağına tutunmuştum o ise elimi baştan aşağı sardı. Konuşmadan önce avuç içimi bastırdı dudaklarına. "Ilık bir duş alman lazım, düşsün ateşin ısınacaksın. Hadi Efsun, çok tutmayacağım söz."

Elimi son ana kadar bırakmadı atletimi çıkardı üstümden. Titrememek için taş kesilmek istercesine sıktım kendimi, gözlerimi yumdum. Bir an önce bitsin istiyordum. Bitsin ve kalın kalın yorganların altına gireyim, evdeki tüm her şey üzerime örtülsün. Öyle ısınacak gibiydim. Kotumu çıkarmak için eli göbeğime temas ettiği an karnımı içime çektim istemsizce. Gözlerim hâlâ kapalıydı. Açmamak şu an için en iyisiydi. Fetih'e bakmak saniyeleri ağırlaştırıyordu.

Onun belimden yakalamasıyla yerimden biraz doğruldum ve kot kalçamdan sıyrıldı. Ama devamı o kadar kolay olmadı. Kanayan yerler kumaşa yapışmıştı. Bazen birbirinden ayrıldığını  hissediyordum ama temizlenmediği için yine yapışıyordu. Saatler önce Fetih üzerimi değiştirmek istese de izin vermemiştim, hâlâ aynı kıyafetler vardı üzerimde.

Nerde ne olduğunu bilmediğinden dümdüz çıkarmak istedi ama aniden yanan dizimle ağzımdan bir nida koptu ellerini komple çekti bedenimden. Gözlerimi daha çok sıktım, yutkundum.

"Özür dilerim." dedi kısık sesle, öylece ve çaresizce. Yüzünü görmüyordum ama dizlerime diktiğini biliyordum gözlerini. Yüzü aynı acıyı çekiyor gibi buruşmuştu belki. "Buralara da krem süreceğiz, iyileşecek." dedi sonra. Çok daha yavaş hareketlerle sıyırıyordu artık. Ağrısa da sesim çıkmadı bu kez. "Özür dilerim." diye tekrar etti.

Sadece iç çamaşırlarımla kaldığımda tekrardan kucakladım ve iki adım uzağımızda kalan küvetin içine her ne kadar yavaşça da bırakılmış olsam sudan çıkarılmış bir balık gibi çırpındım. Su o kadar soğuk geldi ki tamamen ıslanmamam bile yetti tüm vücudumun buza basılmış gibi donmasına. Gözlerim attığım çığlıkla eş zamanlı açıldı, küvetin kenarlarına tutunarak çıkmaya çalıştım ama karnıma bastırdı elini izin vermedi.

"Tamam alışacaksın." dedi önce.

Ağzımı defalarca açtım, çok soğuk olduğunu söyleyecektim, donduğumu, dayanamayacağımı... Ama dilim tutmuyordu, birbirine çarpan dişlerim kelimelerimi bölüyordu. Az önceye kadar ağlayışımdan akan yaşlar gözyaşına dönüştü. Fetih'in üstü dahil çoğu yer benim çırpınışlarımla ıslandı.

Elleri bir yerden sonra daha da sertleşti, yüzümden yakaladı. İki kaşının ortası kazılmıştı, yüzü ağrılıydı. "Hissettiğin kadar soğuk değil yemin ederim." durmam için yalvarıyordu bakışları. Ya çırpınmayı bıraktım ya da vücudum titremekten başka bir şey yapamıyordu artık. Gözyaşlarım artık sesli de akmaya başladı sanırım ben sadece üşüdüğümü hissediyorken "Ağlama." dedi titrek bir sesle. Bunu söylediği an iç çekiyordum. Gözlerimi kaçırdım yine iç geçirdim. Kirpiklerimde titriyordu onunkiler gibi
"Gözünde yaş kalmadı, ne olur ağlama artık." o bana ağlama dedikçe dudaklarım aşağı doğru bükülüyordu. Küçük bir çocuk gibi elinin altında ağlamaya başladım yine birkaç saniye sonra eğildi alnımdan öptü sadece.

"Hızlıca yıkayacağım seni, söz durularken biraz daha sıcak ayarlayacağım suyu. Tamam mı Efsun?"

Dudakları alnımdayken söyledi bunları ama cevap vermeyeceğimi biliyordu. Başı bana her bu kadar yakın olduğunda saçlarımı çenesine sürterdim, yapmadım. Yapmak istemedim. Öylece durdum.

Geri çekildi, bacaklarımı kendime çektim, kollarımı sardım. Bir an önce durulanma kısmına geçmeliydi, o havale geçireceğimi sanıyordu ama hipotermi geçirecektim. Saçlarımı ıslattı önce, daha sıcak ama asla gerçekten sıcak olmayan bir suyla. Gözlerimi yumdum, soğuğu düşünmemeye çalıştım sadece. Ayak parmaklarımı küvetin zeminine bastırıyor sonra içe doğru katlıyordum. Şampuanın kokusunu aldım biraz. Parmak uçları biraz biraz başımda dolanıyorken bir yerde durdu. Biraz dokundu sonra bu dokunuş daha çok büyüdü, kontrole dönüştü.

SERÇEYİ ÖLDÜRMEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin