2- Hesaplaşma

242 22 4
                                    

Ferit neler olacağını kestiremeden yola çıkmaya karar verir. İlk önce mutfağa yönelir, annesinin az önce kullanmış olduğu siyah saplı, büyük bıçağı hızla alıp odasına girer. Bıçağı saklamak için türlü yollar düşünmeye başlar. Saat geç olsa da hava bugün, kışın ortasına rağmen ılıktır. Ferit hızlı düşünür, siyah kot ceketini alıp onun iç cebine yerleştirir kirlenmiş bıçağı. Annesi yemeği yaptıktan sonra odasına çekilmiş, abisi henüz televizyon başındaki uyuklama sürecini sonlandırmamıştır. 

Dışarı çıkacağı esnada annesi odasından çıktı. 

''Ne yapıyorsun sen? Nereye?''

''Ne anne?''

''Nereye diyorum sana!''

''Bir yere yok, hava alcam biraz.''

''Hava mı alacaksın? Yeni yeni icatlar çıkarma başıma, odana geç, yat zıbar, yarın işe gitcen.''

''Tamam yatarız acelesi yok.''

''Bana bak düzgün konuş benimle.''

''Ya anne tamam, kapının önünde soluklanayım bi. Gelcem.''

''Offf ne yaparsan yap!'' Annesi kolay teslim olduğu için şükrediyordu ki abisi seslendi:

''Lan Ferit nereye!'' 

''Yav abi işim var.''

''Gel buraya!''

''Ne?''

''Gel lan bi.''

Ferit televizyon karşısında pinekleyen abisine nefretle baktı.

''Ne oldu?'

''Nereye gidiyon lan?''

''Ya kapının önüne çıkacam, bunaldım.''

''Tamam çık, çık da yarın işe gidecez bak saat kaç oldu.''

''Tamam da gelcem diyorum birazdan, ne oluyor size ya.'' Bir an televizyondan bir ses gelmişti. Abisi televizyona döndü, Ferit'i unutmuştu. Ferit de bu umursamazlığa kızdı ilk önce, sonra kapıya ilerledi. Annesi de odasından çıkmış, mutfakta temizlik yapıyordu. Bir an Ferit ona dalıp gitti. Annesi fırını temizleyip tezgahın üstüne elini attı, sonra alt tezgaha baktı. Bir şeyi arıyordu, bıçağı arıyordu, Ferit hemen çıktı.

Ferit hem korkmakta hem de heyecanlanmaktadır. Bununla beraber tuhaf bir kararsızlık içinde yola koyulur. İçeriden bakıldığında sıcak gözüken hava o kadar da sıcak değildir. Ama ilerledikçe bıçağı düşüreceğini hisseder ve korkusu artar. Normalde geceleri dışarı çıkmayı tercih etmezdi Ferit, bu yüzden dışarıda karşısına nadiren de olsa çıkan tiplerden korkar, ne yapacağını şaşırırdı. Bu akşam da öyle hissetti. Yanından geçen bir ailenin, birkaç serseri kılıklı adamın ve birkaç çocuğun kendisine baktığını hissetti. Sanki ceketinin iç cebine bıçak sallarken hepsi görmüştü. Sanki bugün Halil'le buluşacaklarını ve ona bıçak çekerek korkutup kolyesini almaya çalışacağını tüm insanlar biliyordu. Yürüyüp insanları arkasında bıraktıkça bunları düşündü ama arkasına birkaç kaçamak bakış attıktan sonra kimsenin umrunda olmadığını anlayıp rahatladı. 

Gideceği yer çok uzak değildi. Birkaç siteyi de geçtikten sonra oraya varacaktı. Siteleri hızlı hızlı geçti, bir an koşmaya başladı ve birden ''Ne yapıyorum ben ya'' diyerek yavaşladı, durdu, sonra tekrar yürüdü. Halil'in kendisine 10-15 metrelik bir mesafeden sırıttığını gördü ve plan yapmaya başladı. Bıçağı hemen mi çekecekti? Bıçak çekmek de neydi? Eline meyve doğramak için bile bıçak almamıştı şimdiye kadar. Belki de vazgeçmeliydi, gerisingeri kaçıp gitmeliydi. Ya da bıçağı ceketinin cebinde tutup sadece konuşmalı, sonra dayağını yiyip cebindekini de kuruşuna kadar Halil'e teslim edip evine dönmeliydi. Düşünmekten yorulmuştu.

Kanıt OyunlarıWhere stories live. Discover now