3

9 2 0
                                    

2 Ay sonra

Gece kendini yine sokağa atmıştı saat gece yarısıydı yine dışarıda sabahlayacaktı. Elindeki defteri sıkı sıkı tutup sokağa ilk adımını attı, kulağında en sevdiği şarkı çalarken ufak ufak mırıldandı onu. Bir gölge gibi geçti sokak lambasının aydınlattığı sokağından. İlk istikameti belliydi ezbere bildiği caddeden geçip kalbinin yönlendirdiği sokağa girdi gözü tek bir camı aradı. Perde yarım kapalıydı odanın ışığı yanıyordu oturdu bir kaldırım kenarına saatlerce camı izledi bir ara hareketlilik oldu camda ve sevdiği kadının saçlarını görmüştü. Kalbi sıkıştı bir an sakinleşmeyi bekledi ve kalktı yerinden. Adım adım uzaklaştı mahalleden, her gün buradaydı kaldırımda açan çiçeğe kadar ezberlemişti artık. Kalbini sevdiği kadının evinin önünde bırakmış gidiyordu yine. Adımları hızlandı bu kez sahil kenarına gidip içindeki zehri akıtmalıydı çünkü. Dakikalarca yürüdü yürüdü... Sonunda evimdeyim diye düşünüp oturdu yere. Denizin dalgaları kayalıklara bir tokat gibi vuruyordu. Sırtındaki çantadan birasını ve sigarasını çıkardı elinde sıkı sıkı tuttuğu defteri açtı tarih attı ve yazmaya başladı.

"Sensizlik sandığın kadar kolay değilmiş sevgilim, biliyorum sen beni düşünmeden hareket ettin ve aldattın beni üstüme bıraktığın yükü yaradan bile bildi de senin ruhun bile duymadı. Söylenecek çok şey var yine ama kırdığın gönlüm suskun. Unutmak kolay aslında bana koyan senin beni çoktan unutmuş olman. Bari rüyalarıma gelme canım daha fazla yanmasın, biliyorum sen bana acımazsın ama en azından içimde yana yana büyüyen çocuğa acı. İşin sonunda seninle beraber sensizliği de öğrendim. Geceler artık aklımı çeliyor sen bensiz yeni bir sabahı daha bulasın. Beni mazur gör aklımda dönen birkaç soru var söylemesem içimde kalır. Bir kez olsun benimle ağladığına değmedi mi? Gittin ilk fırsatta başkasının oldun. Çok zorluklara beraber göğüs gerdik ya da ben öyle sandım bilemiyorum sadece merak ediyorum bana neden yalan söyledin? Neden kandırmaya çalıştın? Belki güldün arkamdan, salak dedin belki, peki hiç mi miden bulanmadı sevmediğin birini öperken sarılırken? Vicdanını yok sayıp beni öldürdüğün günden beri yerine başkasını sevmedim hiç, yazık benimle mutluluğunu da göremedim hiç. Sanmak ne kötü bir şeymiş sevgilim, en çokta senin beni sevdiğini sanmak. Adını artık anmıyorum diye unuttuğumu sanma, yarından tezi yok artık gölümden de gitmelisin. İhanetini taşıyacak gücüm kalmadı git o yüzden sana iyi yolculuklar..."

Genç adam durdu bir sigara yaktı ardından birasından bir yudum aldı. Âşık olduğu kadına hep sevgisini yazamıyordu bir yandan da nefretini kusuyordu çünkü biliyordu sindirirse bu ihaneti, zehirlenirdi. Dakikalar içinde sigarasını bitirdi biradan bir yudum daha alıp yazmaya başladı yeniden.

"Ben senin yalanlarınla, ihanetinle yüzleşirim. Aldığım onca darbede bile ayakta kalmaya çalışırım olurda günün birinde yenilirsem kimse suçu bende aramasın. Ne içimde bir heves bıraktınız ne yaşamak için bir amaç. Buraya gelmeme sebep olan herkese çok teşekkür ederim en çokta sana sevgilim. Ama en çok profesyonel bir yalancı olduğun için teşekkür ederim. Namusuna laf etmeyeceğim sadece şunu istiyorum senden günün birinde biri sana ihanet ederse veya yalan söylerse aklına ben geleyim. Sonra şöyle de kendi kendine kimseye gücü yetmeyen yorgun bir adam vardı, bana yetmek için her şeyi göze aldı ama bende ona yetecek yürek de cesarette yoktu ve bende kolay yolu buldum kaçtım. Günün birinde helallik için karşıma çıkacaksın ya bu dünyada ya öteki dünyada o zaman vereceğim cevabın az buçuk farkına varmışsındır. Hayatında başarılar diliyorum yalanlarınla insanları kandırmaya devam et hepsi ben gibi inanır mı bilemem. Çünkü kimse seni benim kadar sevmeyecek. Belki bana yaptığın gibi yalan bir oyunun parçası olup heba olur gidersin sonuçta herkes kalbinin ekmeğini yer."

Genç adam deftere yazdığı yazıyı gözden geçirdi birasını yudumlarken. Sonra teker teker yırttı yazdığı sayfaları hepsini bir elinde toplayıp çakmağı çaktı tutuşan kâğıtları yere koydu paketinden bir sigara çıkartıp bu ateşte yaktı ve denizi izlemeye devam etti. Sinirden çenesi kasılmış bir yandan da gözleri dolmuştu. Gelin Geceyi karanlığın şerrinde bir başına bırakalım. Adin o saatlerde sakinliğin keyfini sürüyordu bir çatıda oturmuş yıldızları izliyordu elini uzatsa ulaşacakmış gibi olduğu o yıldızlara, bu günü dünyada geçirmek istemişti kendince. Bir süredir onun için her şey iyiye gidiyordu ölü bedenler görmemiş hayatına ortak olduğu herkesi kurtarmıştı. Güneş doğana kadar Ağustos böceklerinin seslerini dinleyerek sabah etmişti. Gece ise deniz kenarında sızıp kalmıştı sabah hava aydınlanır aydınlanmaz yattığı yerden kalktı hala sersem gibiydi. Yollar neredeyse sakindi, Gece ağrıyan başını sıvazladı cebinden bir sigara çıkartıp yaktı. Yere bakarak yürüyordu nedensizce kafasını kaldırırsa takılıp düşecekmiş hissine kapılmıştı. Üzülerek geldiği yolu her sabah hissiz olarak geri dönüyordu sonunda evine yaklaştığında onu gördü, sevdiği kadını. Binanın önünde onu bekliyordu yine rüyada mıyım diye düşündü ağır adımlarla binaya yaklaşırken. Uzaktan inceledi karşısındaki kadını soğuk hava yüzünden giydiği ve gecenin ona çok yakıştırdığı kırmızı kabanını giymişti kahverengi saçlarını kapatan siyah bir kasket şapka takmıştı Gece giderek yaklaştı kadına ve tam karşısında durdu sevdiği kadının.

Üç Perdede ÖlümWhere stories live. Discover now