Ters bakışlarını atmamak için kendiyle savaş veriyordu resmen. Hemşirenin arada bir Eray beye baktığını görünce iyice sinirleniyordu. Normalde insanlara çok sıcak kanlı yaklaşırdı ama bu hemşireye bir türlü ısınası gelmemişti. Hemşire kızın kıvır kıvır saçlarını elleriyle sevip ardından topladı. Başına mavi bonelerden birini geçirip tatlılığına dayanamadığı için iki yanağına öpücük kondurdu.

Sinir krizi geçirmek üzere olan kızı görünce hızla kucağına aldı Eray bey. Yanaklarından öpülmekten hoşlanmadığını biliyordu. "Hadi babacım gidelim." çaktırmadan masanın üstünde duran ıslak mendillerden birini alarak Balının eline bıraktı. Minik kız kıpkırmızı olmuştu birden bire. Çıktıkları an Eray beyin eline tutuşturduğu ıslak mendili alarak yüzünü silmeye başladı. "Babacım sil diye verdim, yüzünü niye kazıyorsun?" dedi Eray bey gülerek. Saçlarını öptü derince.

Koridorda ilerlerken Eray beyin gözlerine dağılmış haliyle odadan çıkan Bade hanım çarptı. Yıkılmış haldeydi. Dakika başı sinir krizi geçirmekten yorgun düşen vücudu, bir kaç adım attıktan sonra yere yığıldı. Dudaklarını ucunda oğlununda adı vardı sadece. Eray bey hızla minik kızı yere indirip Bade hanıma koştu. Yerde yatan kadını kucağına alıp geri odaya soktu.

Dışarıda şaşkınca olduğu yere çakılan Balın, Eray beyin son anda onu fark etmesiyle yanına yaklaştı. "Güzelim, git abilerinin yanına. Aliye söyle hemşire çağırsın Bade annenin odasına. Tamam mı çiçeğim?" Balın başını aşağı yukarı sallayarak, elindeki mendille düğünden kaçmış halay başı gibi koştur koştur koridorun sonuna ulaştı nefes nefese. Kısa bacakları beş dakikalık mesafeyi 15 dakikaya çıkarıyordu neredeyse.

Heyecanla Aliye doğru koştu. Ali Yiğide değilde kendisine koşan kızla ne yapacağını şaşırdı. Geri dönüp kaçacaktı ki bacaklarına yapışan kızla olduğu yerde durmak zorunda kaldı. "Babam diyol ki, Bade anneye hemşire!" bağırarak ve soluk soluğa konuşan Balınla eğilerek kafasını salladı. "Nefes al küçük asker, boğulacaksın birazdan."

Balının bacaklarından ayrılmasıyla anın şaşkınlığını üstünden atıp hızla Hemşire aramaya çıktı. "Güzelim ne hemşiresi? Bade anneye bir şey mi oldu?" dedi Yiğit. Alışması ve anlayabilmesi için Bade anne diyordu herkes. Telaşla kızın yanına yaklaşıp önünde diz çöktü. Kantine inmiş Şahin ve Atakan ortalıkta gözükmüyordu. "Bade anne uf oymuş." dedi heyecanla.

Yiğit annesinin yine kriz geçirdiğini anlayarak başını salladı. Küçük kızı kucağına alarak sağ yanağının biraz üzerine derin bir öpücük kondurdu.

"Baba gelemiyorsa, abi gelir. Üstümü giyineyim beraber girelim odaya tamam mı çiçeğim?" Balın kocaman gülümseyerek kafasını salladı. Ellerini Yiğidin omuzlarına koyarak yanağından öptü çekingence. Daha sonra utançla başını omuzdan gömdü. Yiğit kendini öpen kızla tatlı tatlı kıkırdayarak daha da sıkı sarıldı. "Bizim minik utanır mıydı ya?"

🛐

Yazar

Yiğit kapının önünde başını kaşındırdığı için durmadan şikayet eden küçük kızla son kahkahasını atarak Balını yere indirdi. "Heyecanlı mısın yer mantarı?" küçük kızın kendisine seslenme şekli yüzünden daha da çatılan kaşlarını eğilerek elleriyle düzeltmeye çalıştı. Geriye kaçan Balının kahkahası koridorda yankı yaparken, odada asker olduğu için hafif uykusunda yatan Göktuğ, kaşlarını çatarak uyandı.

Duyduğu melodik kahkaha içini gıdıkladı. Yüzünde ister istemez oluşan ufak gülümsemeye engel olmazken ne yaptığını fark ederek hemen sildi yüzünden. Fazla merak ettiği kızın birazdan içeriye girip kendisiyle tanışacağından bir haber merakını içine gömmeye çalıştı.

BalınWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu