1.5

33.6K 1.9K 269
                                    

Medya : Katil :)

Yazar

"Sokaklarda it gibi gezmeyi kes ve işini bitir artık deniz! Senin götünü toplamaktan sıkıldım, eğer bir derdin varsa patronla hallet!" Derya sinirle çıktı depo tarzı odadan. Günlerdir kendisine verilen görevi yapmayan adam artık iyice sinirlerini bozmaya başlamıştı. İnatçı, burnu havada, dik başlı ve korkunç derecede hasta olan bu adamdan nefret ediyordu.

Harabenin en azılı katili olabilirdi Deniz. Et doğar gibi adam doğruyor, şişe patlatır gibi kurbanlarının beynini dağıtıyordu. İğrenç bir herifti ona göre, yaşamayı bile hak etmiyordu ama patronun en iyi adamı olduğu için sesini çıkartırsa başı yanardı.

Onun aksine Deniz, umursamazca silkti kollarını. Aklında hala o minik mavi gözler vardı. O dokunmaya bile kıyamadığı ipek gibi saçları hala parmak uçlarını karıncalandırıyordu.

Onu gördüğünden beridir çıkmıyordu aklından. O masumluğu nedensizce kalbine sıcak bir şeylerin akmasına sebep oluyordu. Duygularını kontrol edebilen bir adamdı ama nedensizce bu kıza karşı içinde ölmüş merhameti tekrar can buluyordu.

(YN- Yanlış anlaşılma olmasın diye ufak bir not, katilin böyle düşenmesini pedofilik olarak algılamayın. En nefret ettiğim şeydir:)

Deminden beri başına papağan gibi öten kadını şuracıkta öldürebilirdi. Bunu Derya da biliyordu ama adamın sessizliğinden aldığı cesaretle bağırmaya başlamıştı. Daha sonra yaptığı hatayı fark etmesini, onun kurbanlarından biri olmaması için dışarıya çıkmasına müsaade etmişti Deniz.

Harabeye zerre üzülmüyordu. Gerçi pek üzülebileceği tarzda insan yoktu burada. Herkesin canını zevkle tek tek alabilirdi. Önünde engel yoktu ama kendine engel saymak istediği bir kız çocuğu vardı. O olmasaydı burayı kan gölüne çevirip terk edebilirdi. Fakat o küçük kızın haberini aldığından beridir peşinde olan adamlar, elini çektiği anda kızı öldüreceklerdi.

Patron denilen kişinin her yerde adamı vardı. Hiç biri Deniz kadar çevik ve güçlü değildi ama tek kişiye karşı binlerce kişi elini kolunu bağlıyordu. Burada patronu öldürse, ufak kıza yetişemez ve onu da öldürürlerdi.

Başını ellerine yasladı. Oturduğu kırık sandalye onu zorla taşımaya devam ediyordu. Ne yapması gerektiğini tıpkı önceki günler yaptığı gibi tek tek hesaplamaya çalıştı. Fakat bu gün ayrı bir sinir bozucuydu onun için, düşünemiyor ne karar vermesi gerektiğine emin olamıyordu.

Ya kızı umursamayacak parasını alıp yoluna bakacaktı, ya da ömrü boyunca korumak zorunda kalacaktı.

"Bu duyduklarım doğru mu deniz!?" içeriye deli danalar gibi dalan patron dedikleri kişi gözlerindeki kini saklamadı. Direkt olarak katilin gözlerinin içine bakıyordu. "Ne duymuşsun?" rahat tavrını koruyan Deniz, ellerini başından çekip aynı rahatlıkla koltuğa yaşlandı.

"Derya söyledi, kızı öldürmemişsin hala!" o sinsi şeytan kadın yine yapmıştı yapacağını. Ağzını bağlayamamış, gidip her şeyi ötmüştü. "Parayı alamıyorum senin yüzünden, önümüze taş koymaktan ne zaman vaz geçeceksin??"

Tabi ya dedi içinden. Tek dertleri paraydı. Bu yüzden günlerce acele ettiriyorlardı ona. "Zaman ihtiyacım var patron!" Deniz umursamazca gözlerini devirdi. Zamana falan ihtiyacı yoktu, istediği zaman öldürür istediği zaman gömerdi. "Zaman ha! Sana daha ne kadar zaman vereceğim Deniz! Hem senin zaman hiç ihtiyacın olmadı, sen kurbanlarını emir aldığın gibi yok eden birisin. Beni iyi dinle, ya kızı yarın öldürürsün ya da ben Behrama söylerim o öldürür!"

BalınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin