Ve...

Halimi hatrımı sormamıştı, direkt derse girmişti.

"Ya..." elimi telefonun ses yerine koyup Kaan'a baktım. "Sınav sonucum babama gitmiş?" Soru sorar gibi söylemiştim çünkü bundan haberim yoktu. Büyük ihtimalle Kaan yapmıştı bunu. En azından netlerimi söylese babama hazırlıklı olurdum.

"Evet. 107 net, tyt yaptın." Hemen telefonu kulağıma koyup ormanlık alana doğru yürüdüm. "Tebrik ederim, birinci olmuşsun."

"Teşekkür ederim."

"Kamp nasıl gidiyor?" Sırtımı rasgele bir ağaca yaslayıp Kaan'a baktım. Yanıma gelmek yerine orada durmuş göle bakıyordu. "Güzel gidiyor. Sürekli ders halindeyiz, kafamızı kaldırmamıza izin vermiyorlar."

"Ee, benim ders programıma hasret mi kaldın?"

Hayır.

"Evet." Babamın hoşuna gitmişti. Güldü. "Bensiz ev nasıl?"

"Sıradan. Fark yok zaten. Evde de olduğunda odandaydın şimdi de odandaymışsın gibi hissediyoruz." Başımı eğip çimlere baktım. Yokluğumun hissedilmeyeceğini biliyordum ama yüzüme söylemezler diye düşünmüştüm.

"İyiymiş."

"Zaten seneye üniversiteye gideceksin. Fragman gibi."

"Belki İzmir'de bir üniversite okurum." Aramızda garip bir sessizlik oldu. Ben bunu şakasına demiştim ama ciddiyet ikimiz arasında cirit atıyordu. "Cerrahpaşa İstanbul'da, Mirza."

Ne?

Harika. Artık bölüm değil üniversite de babamın istediği olacaktı.

İçime bir sıkıntı çöktüğü için saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırıp, "Doğru, kapatmam gerek baba. Birazdan etüt başlayacak." Dedim.

"Tamam, görüşürüz." Babam telefonu kapatınca ilk başta etrafa bakıp derin bir nefes aldım ardından yavaşça Kaan'a doğru adımladım. İçimde fırtınalar koparken dışarıya ilkbahar olmaktan çok yorulmuştum.

"Demek 107 net yapmışım." Hiçbir şey olmamış gibi Kaan'ın yanına doğru adımladım. "Kim girdi benim yerime?"

"Senin yerine giden biri. Senin ismini kodladı sınavda." Dudaklarımı yalayıp telefonu kenara koydum ve ellerimi Kaan'ın boynuna dolayıp ona arkadan sarıldım. "Bana neden bakmıyorsun?"

Başını çevirip bana baktı. "Oldu mu?"

"Kaan..." Ondan uzaklaşıp etrafında yürüdüm ve önünde durup ona baktım. "Bakma öyle anlatmak istediğim çok farklı şeydi."

Göz göze geldik.

"Kızma bana."

"Kızamam sana." Elimi çenesine koydum ardından dudaklarına çok kısa bir buse kondurup boynuna sarıldım. "Bugün ne yapacağız?" Ellerini belime koyup beni kucağına aldı. "Bilmem."

"Küçük sandalınız vardı. Açılalım mı?"

"Sen ne istersin?"

"Çok isterim." Kaan istediğimi onaylayınca ıslak tişörtüne bakıp omzuna vurdum. "Kalk üzerini değiştir hadi. Hasta olacaksın."

"Benimle gel."

Kaşlarımı çattım. Utanmasak birlikte banyoya girecektik artık yeterdi bence. Uyumlu olmaya çalışyordum, güzel bir sevgili olmak istiyordum ama benlik şeyler değildi.

"Sen iyice seni abime ispiyonlamamı istiyorsun?"

"Yani?"

"Abim cidden kızar..." Kaan düşünür gibi baktı ardından elimi tutup beni ayağa kaldırdı. "Sen de üzerini değiştir dedim."

Gözlerimi devirerek onun peşinden evin içine girdim. Evin hemen dibinde bambu ağaçları vardı. Bu ağacı görünce aklıma sürekli pandalar gelirdi.

"Biliyor musun çoğu insan pandaların nesillerinin yemek kaynakları kısıtlı olduğu için tükeneceğini düşünürmüş ama araştırmalara göre pandaların yüzde atmış beşi yuvarlandıkları an kafalarını bir yere vurup beyin kanaması geçirdiği sırada ölürmüş. Bundan bir otuz yıl sonra nesillerinin tükeneceğini düşünüyormuş uzmanlar. Gerçekten üzücü Kaan..."

Kaan'la birlikte merdivenlerden çıkarken Kaan bana bakıp sırıttı. "Bakma öyle,boş bilgiler okumayı seviyorum." Kaan tuttuğu elimi okşayıp bana baktı. "Ne zaman okudun bu bilgiyi?"

"Dört yıl önce. Hala aklımda kelimesi kelimesine. Mucize gibi gerçekten." Odamıza geçtiğimiz an Kaan ıslak tişörtünü çıkarıp kenara attı ve valizten kendine bir tişört çıkardı. "Akıllı sevgilim."

"Yaa..." Omuzları çok genişti. Özellikle çıplakken bu daha belirginleşiyordu.

İki kere onu üstü çıplak görmüştüm. Katlanacak gibi değildi. Çok güzeldi. Kaan bana baktığı an hemen başka yere bakıp elimi yanımda duran yere koydum. "Giyin hadi ben bakmıyorum. Bu oda neden böyle? Sıcak bastı bana." Elimle yüzüme hava yapıp arkama döndüm.

Dönerken yanında duran parfümü yere düşürdüm.

"Kahretsin!" Hemen eğilecekken Kaan beni durdurdu. "Bekle hareket etme, ayağına cam batar."

"Özür dilerim."

"Hareket etme, sakar kız."

"Sensin o." Elimi göğsüne koyup ona baktım. Çıplak üstüne. "Gargamel."

Kaan.

Sevgilim.

Bana üç gündür bebekmişim gibi davranıyordu. Beni el üstünde tutuyordu.

Eve gitmek istemiyordum. Ondan ayrılmak istemiyordum.

28.BÖLÜM SONU

Solitude | TextingWhere stories live. Discover now