Eski Aşk Filmlerindekiler.

54 9 73
                                    

Tamino - Indigo Night.

Son, bu şarkı ile gelecek.
_______________________________
Dudakları kıvrıldı.

Bu hanımefendinin onu bekleyişi, ondan beklentileri oluşu fakat en önemlisi ona kırılışı ve bunu dürüstçe dile getirişi, Tanrı bu sefer sağ gösterip sol vurmamıştı bu günahkara anlaşılan.

"Özür dilerim güzel hanımefendi."

Arkasını döndü, dalgalı saçları rüzgâra yenik düşmüş, siyahlar içindeki güzel çehrenin aldığı tüm ifade ve duygu değişimleri görebilmek; biraz da bunun tadını çıkarabilmek için lâkin daha da ilginç bir şey gerçekleşti.

"Özrünüz kabul edilmiştir huysuz beyefendi. Kendinizi şanslı saymalısınız aslında, ilgimi çektiniz yoksa hâşâ yüzünüze bakmazdım."

Kızın şaşkınlığını izleyecek olan oğlanın, kocaman açılan gözleri ile kıkırdadı genç rahibe. Zarif adımlar ile indi merdiven basamaklarını, susup onu izleyen Taehyung'un yanına oturdu, kahvelerini onu kahvelerinden bir anlığına bile ayırmaktan korkarcasına hem de. Bir şeyler titriyordu, onlar titriyordu, hayır, bu rüzgâr değildi, mermer merdiven basamaklarının soğukluğu veyâhut tüm bu kalabalığın gürültüsü de değildi; bu ikisinin içi idi, içi, en içi hem de.

"Şu 'kibar' rahibeye de bakın siz, şeref duyayım o zaman efendim. Ne âlâ ki, yüzüme bakıyorsunuz..."

Oğlanın serzeniş şeklindeki dönütüyle hafifletmeye çalıştığı ortam aksine daha da ağırlaşmıştı, omuzlarında hissediyordu Taehyung artık ağırlığı.

Yanan içleri, kıvrılan dudakları, ayrılmaya korkan gözleri.

Her şey fazla büyüleci idi.

Ve de her şeyi daha da büyüleyici yapan kızın bir sonraki çekingen sözleri idi.

"Jennie."

Dudaklarını ıslattı oğlan.

"Taehyung..."

Kıvrılan dudakları ile çekik kahve gözleri daha da kısıldı ve oğlan emindi ki bu tekrarını arzu ettiği tek manzaraydı.

Ah hayır, bu aşk ile ilgili değildi, henüz. Bu kendine denk birisini bulmak idi aslında, onunla eşleşmenin verdiği bir duygu yanılmasıydı. İkisi de yanılgılar içindelerdi, âşık olmadıklarını umarak konuşmak adına cümleleri toparlamaya çalışıyorlardı. Âşık olma düşüncesinin, bu kadar basite indirgenmesi saçma olurdu.

"Soyadınız, Kim idi? Kilisenin sahibi size seslenirken kulak misafiri oldum."

Jennie hafifçe gülümsedi.

"Kulak misafiri? Hah! Hiç inanmıyorum Bayan Jennie. Evet, soyadım Kim."

"Hoş, benim de."

Oğlan düşüncelerinin saptığı yerden biraz gerildi lâkin bunu belli etmeyecek şekilde gülümsedi, biraz hin bir gülümseme bile olsa kızın hoşuna gitmişti.

"İşimiz kolay olacak desenize."

Kaşlarını çattı kız ve böylece dudaklarını dişledi oğlan.

"Hm? Hangi iş?"

"Soyad alma işi tabiî ki, ne olacak?"

Taehyung kahkahalar atmaya başladığında, Jennie sağ kaşını havaya kaldırarak iğrenmiş bir şekilde ona bakıyordu; bunu istemediğinden değildi bu bakışlar, bunun olmaması gerektiğini bildiği içindi.

"Mühim bir şeyi unutuyorsunuz, ben-"

"Siz bir rahibesiniz, biliyorum efendim."

Oğlan başını gökyüzüne çevirdi, kız ise kendinden hiç ödün vermeden onu izledi.

"Fakat siz hiç hayal kurmaz mısınız? Olmayacağını bile bile, yine de hiç kurmaz mısınız yani..?"

"Kurarım elbette... Lâkin daha dün tanıştığım birisi ile evlenmeyi, hele hele dün tanıştığım bir rahibe ile evlenmeyi hâşâ kurmam. Hem o ne öyle, eski aşk film karakteri miyiz biz yâhu?"

"Öyle olalım."

"Ne?"

"Sanki sadece âşık olmak için varolmuşuz gibi davranalım, aynı onlar gibi. Belirsiz bir yarın ve bu salak insanların tutamadığı çeneleri yokmuş gibi davranalım hem de. İlk görüşte âşık olduğumuza inanalım, bunun uğruna da dünyayı yakalım gerekirse."

Taehyung'un hafifçe kıvrılan dudakları ile Jennie'nin de dudaklarını kıvrılmış, gözleri değmiyor olsa bile hafifçe başını sallamıştı lâkin bakışları yere dönmüştü, oğlan ise ona bakmış ve gelecek sözlerin hiç hoş olmayacağını bilerek kendini hazırlamıştı.

"Sonra da kavuşamayalım..."

Kızın hüzün dolu sesi, oğlanı gerçek ile yüzleşmesi adına kendine getirmişti, daha değil dedi oğlan fakat nafile idi. Yine de vazgeçmedi.

"Neden? Güzel son ile bitmez miydi o filmler?"

"Sona yetişemezdik."

"Yetişebilirdik. Yetişebiliriz."

Kahve saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdı Jennie, kafasını iki yana salladı. Kafasını yana çevirdi hemen ardından.

"Denizi görüyor musunuz Taehyung?"

Oğlan dönüt vermedi, küçük bir çocuk gibi kırıldığı için sustu. Devamını duymak istemiyordu.

"Bizim aramızdaki göremediğiniz engel ne ise, bu deniz de o."

Soğuk artık can yakmaya başlamıştı.

"Sizin için soyut bu engeli somutlaştıracağım efendim. Şayet gün gelir de, kavuşamama sebebimizi, görmek isterseniz denize bakın. Siz şehirdeki sokak çocuğu ve ben kilisedeki rahibe, aramızda denizler."

Kız buruklaşmış gülümsemesi ile ayağa kalktı, vaaz vakti geliyordu. Oğlanı istemiyor değildi elbette, sadece onun da başını belaya sokamazdı. Sırf kendisi için onun canını yakamazdı, günahlara tutulmasına izin veremezdi. Zaten bir rahibe olarak, bir oğlan ile konuşması bile cezaya çarptırılmasına ve Taehyung'un kiliseden atılmasına sebep olabilirdi.

"Yüzyıllardır denizleri aşıyor âşıklar."

Durdu rahibe.

"Birazcık bile boğulacağım korkusu bulundurmadan hem de."

Arkasını döndü, oğlana baktı.

"Filmlerde değil sadece, yaşadığımız bu sefil hayatlarda da."

Gözleri doldu kızın, görüşü bulanıklaştı.

"Neden biliyor musunuz? Zîrâ onları bekleyen birisi var orada. Siz beni bekleyecekseniz, ne diye aşmayayım bu denizi ben?"

Oğlan da ona döndü, gülümsedi.

"Vaaz vakti geliyor, sizi daha tutmayayım rahibe."

Kilisenin kapısı kapandı, aynı oda içinde, kalabalıklar arasında bir kere bile değmedi gözleri, çekindiler, korktular. Âşık olmak isteme düşüncesi, tuhaf bile olsa, hayalini kurmak, bir umut ve bir lütuftu ikisine. Aynı zamanda ağaçtaki elma, yasak ve günah.

Adem ve Havva.

Fakat ne Jennie ne de Taehyung cennete değillerdi, o zaman o elmayı almamaları için onları tutan ne kalmıştı ki?

Tekneleri beklerken iyice düşündü oğlan, âşık olmak aslında bir tabu idi onun için. Şayet âşık olursa özgür olacağını düşünüyordu, biliyordu olmayacaktı, ziyanı yoktu da, bir şekilde akan suyun yolunu bulmasını diledi yıldızlardan.

Pencereden bakarken sakince düşündü kız, bu tabuyu yıkarsa ne olacağının bilinçsizliği korkutuyordu elbette gözünü, heyecan ile doluyordu içi, oğlanın gözleri ona döndüğü zamanki kadar değildi yine de, ne utandırıcı.

Denize baktı oğlan, denize ağladı kız.
_______________________________
Şayet kötü oldu ise üzgünüm efendiler.

Yana Yana, Yan Yana.Where stories live. Discover now