Günahkarlara Kaldırılan Kadehler.

140 22 10
                                    

Vaazler bittiğinde, nefesini verdi.

Ne kadar daraldığını anlatamazdı bile, satırlar, tavırlar yeterli gelmiyordu artık. İhtiyacı olan şeyin ise adını koyamamıştı bir türlü, belki de koymak istememişti.

Kaşlarına kadar gelen dağınık kahve saçlarını bile düzeltmeden gelmişti, üstüne özenmeden, hâlini önemsemeden; Taehyung'un acınasılığını anlatmak için daha çok cümle kurulurdu elbette fakat lüzumsuz uzatmalara gerek yoktu zîrâ yeterli zamana sahip olduğunu düşünmüyordu.

Kiliseye gelirken soğuktan kupkuru olmuştu dudakları, elleri morarmış ve gözleri acımıştı biraz da. Ki İncil'den okunan hiçbir söz içini ısıtmayı bırakın, aklında bile kalmamıştı, yüreğine işlememiş veyâhut gözlerini yaşartmamıştı. Galiba gerçekten de hissiz bir orospu çocuğu idi. Bu onun geldiği sokaklarda bir iltifat, lütuftu adeta ve ironiktir ki, şayet Taehyung oturduğu rahatsız edici tahta koltuktan kalkıp gözlerinden dökülen inciler ile dua eden bir zata bu sıfatı yapıştırsaydı, şu an yerde kırık bir burun ile yatıyor olabilirdi ya da bilirsiniz işte, tüm bu insanların iğneleyici bakışları altında aşağılayıcı sözlere vurulurdu.

Sınıflar gerçekten her şeyi değiştiriyordu.

Kusursuzca, izleyen herkesi etkileyen bir orkestrada bir anda yanlış notayı çalmış olan o kişi gibi hissediyordu, sahtekar ve dolandırıcı gibi fakat daha açık olmak gerekirse meleklerin arasındaki şeytan gibi.

Ki bunu hissetmek için de haklı sebeplere sahipti kendisi, günahları, yaptıklarından, yapmak zorunda olduklarından, yaşamından oluşuyordu yani kendisi olduğu için, "bu" olduğu için şeytan ile işbirliği yapmış oluyordu.

Fakat yine de aynaya bakabiliyordu, mahcup hissetmiyordu, özür dilemek istemiyordu, kendisinden hazetmiyor da değildi; aksine Taehyung hayatınızda göreceğiniz, kendisi ile en barışık insanlardan birisiydi.

Sonunda oturduğu yerden kalktı, gözleri kısık kısık insanları izlemeye devam etti. Burası fazla beyazdı, fazla temizdi.

İnsanların gülüşleri ve tebessüm dolu çehreleri ister istemez başını döndürdü kendisinin, sonrasında ise az önce kiliseye kayıt olmak için konuşmuş olduğu rahibin kendisine uzaktan verdiği küçük baş hareketine karşılık vermek zorunda kalmış ve üstüne de yanına gelen bir kilise üyesi ile kısa bir sohbet yapmak zorunda kalmıştı.

Oldukça koyu kahve olan yıpranmış omuz çantasını ellerine almış, yavaş adımlar ile dizilmiş koltukların en ortasındaki geniş boşluktan yürümeye başlamıştı. Bastığı kırmızı halı bile çok gelmişti ona. Bir anlığına durma dürtüsüne karşı koyamayıp arkasını döndü, az önce vaazlerin okunduğu kürsüye ve kürsünün arkasında kalan duvarda bulunan renkli camlara baktı. Az önce kiliseye doğru yol alırken bulutlu ve yağmurlu, kasvetli o havanın aksine açan güneşin, camlardan içeri girerken oluşturduğu görüntüye hayran kaldı.

Hayatta güzellikler de vardı fakat bunlar insanların kontrolünde olanlardan değildi, kimse güneşi kontrol edemediği için bu kadar güzeldi güneş.

Geceler ve yıldızlar, her şey beterken bile çok güzel ve ilham verici idi, ne kadar gözyaşları yüzünden bulanık görse de çevresini.

Göreceği daha nice güzellikler, nice acılar olacaktı lâkin burada kalmanın bir yolunu bulacaktı. Bir eli çantasını tutarken, bir elini de paltosunun cebine sokmuştu soğuktan bir nebze korunmak için, dışarıdaki güneşe aldanmamak gerekirdi buralarda, soğuk her zaman vardı. Sonrasında eldivenlerini hatırlamıştı, kafası bir karış hava idi yine. Giydiği örgü beyaz eldivenler tekrardan ellerini hissetmesini sağlamıştı bir nebze ve iyi gelmişti. Siyah beresini de takıp saçının önlerini geriye atarak yürümeye devam etmişti.

Düz bir ifade ile çıkış kapısına yaklaşırken birinin omzuna çarpmış ve ister istemez duraksamıştı.

"Hey!"

Karşısındaki hanımefendi kesinlikle sinirli çıkan sesi ile kendisinin göz devirmesine sebep olmuştu, çehresini dönmeye bile tenezzül etmeden kısa kesmek istemişti.

"Pardon."

"Konuşurken insanların yüzüne bakılması gerektiğini de mi bilmezsiniz siz?"

Arkasını döndüğünde çekik kahve gözlerinin güzelliğini değiştirmeyecek kadar hoş duran çatık kaşları ile kendisine bakan ve kahverengi dalgalı saçları omuzlarını biraz geçmiş olan kızı gördü. Kırmızı dudakları ile somurtmuş, kollarını ise göğsünde birleştirmişti. Bir omzuna asılı ve fermuarı tam kapanmamış sırt çantasından görünen rahibe kıyafetleri ile ister istemez rahatsızlık hissetti Taehyung; ne yani o bir rahibe miydi? Bu kadar kaba ve hoşgörüsüz birisi nasıl bir rahibe olurdu ki, saçmalıktı resmen, hatta o kadar saçmaydı ki çocuk bir an kendisini vaaz veren bir rahip olarak görüntüledi zihninde ve hemen ardından çıkışın yanındaki çöp kutusuna kusmak istedi.

Taehyung umuyordu ki, bu kız sadece arkadaki giyinme odasında kuyafetlerini almayı bekleyen arkadaşı için buraya gelmiş ve ona sırt çantasını verdikten sonra buradan çekip gidecekti arkasına bile bakmadan.

Neden umuyordu ki, haddine bile değil idi.

Fakat en azından her şey zihnindeydi.

"Bilirim bilmesine fakat lüzum olduğunu düşünmedim hanımefendi."

Kızın gözleri ile kendisini süzmesinden sonra konuşmanın daha fazla ilerlemeyeceğini anladı çocuk ve nedensizce dudakları aralandı, neden, niçin bilemedi, umursamadı.

"Peki ya sizin çantanızdaki rahibe kıyafetlerine ne demeli? İnsanlara biraz bile hoşgörü göstermesini de mi bilmezsiniz siz?"

Gözlerini kıstı, öne doğru adım attı, Taehyung ile aralarındaki mesafeyi daha da azalttı ve sadece ikisinin duyabileceği sesine, bir sürü zehirli duygu sığdırarak sözlerini döktü kız.

"Sizin aştığınız haddinizi konuşmalıyız en önce, siz böyle bir tavır ile konuşurken benim hoşgörüm sizin hak ettiğiniz bir şey mi ki, böylesine rahatça sorabiliyorsunuz?"

Dişe diş, göze göz, kana kan birisini bulmuştu.

Bu Taehyung'a küçük bir sırıtış vermiş ve kızın yüzüne eğilerek bulundukları duruma olan hoşnutluğunu göstermek istemişti.

"Etkilendim, biliyor musunuz?"

"Ne..?"

"Sonunda buradaki birileri, dükkân camının arkasındaki plastik bebekler gibi davranmıyor, ne hoş, ne zarif, kibarlığı ile boynuma oldukça keskin bıçak tutuyor ve istemediğim nefeslerimi kesiyor. Ah, evet, heyecan verici. Tanıştığıma memnun oldum rahibe hanım, iyi günler dilerim."

Arkasını dönüp kilisenin kapısından çıkarken kızın yüzünde bıraktığı hin sırıtışı hiç görememişti Kim Taehyung fakat ziyanı yoktu, daha çok zamanı olacak gibiydi buna.
_______________________________

Yana Yana, Yan Yana.Onde histórias criam vida. Descubra agora