"İmdat! Bıraksana saçımı be sarı çıyan! Yardım edin!" kadın ağlak sesiyle Balının eline vurunca sinirlerim tepeme çıktı. Ufacık bir çocuktu Balın daha abartmasa olmuyordu! Hızla Balının elini tutup kafasından ayırdım. Elini çekerken Balının elinde kalmış siyah saçlarını silkeleyerek yere atıp gelmiş asansöre girdim. "Piş kokos! Dokanma ona!" (pis kokoş dokunma ona!) elimi ağızna koyup kendini yerden yere vuran kadına zorla gülümsedim. "Kusura bakmayın, kızım adına özür dilerim."

Çatık kaşlarını daha da çatıp, masmavi gözlerini kadına dikti. Asansörün kapısı kapanana kadar ters ters bakmış, kapı kapanıncada ters bakışlarının bana çevirmişti. Evet pekala, işte şimdi gerçek bir Koroğlu olmaya hak kazandı küçük hanım. Kesinlikle bizim kadar kıskanç ve deli olduğuna artık eminim.

"Güzelim yaptığın çok ayıptı. Bir daha insanlara bu şekilde davranma." dedim nazikçe. Gerçekte bunu beklemiyor olmalıyım ki sesim tuhaf çıkmıştı. "Ama o sana dokandı!" inatla kendi bildiğini savundu. Gerçekten bu ufaklıkla laf dalaşına girilmezdi. "Pekala, her neyse seni kahvaltı yapmaya çok güzel bir yere götüreceğim. Heyecanlı mısın?"

Kafasının aşağı yukarı sallayıp çaktık kaşlarını düzeltti. Kıvır kıvır saçlarını geriye atarak alnına kocaman bir öpücük yerleştirdim. "Kuslalda val mı oyada? Öydek, maytı, miyav!!"
(kuşlarda var mı orada? Ördek, martı, miyav!! ) son kelimesiyle kahkaha atarak duran asansörün kapısından geçtim. Masmavi parıl parıl gözlerini kocaman açıp yüzüme bakmaya başladı. Kafamı aşağı yukarı sallayıp onayladım. Normalde bir restorana gidip yiyecektik ama onu kırmak istemedim.

Beraber kahvaltı bahçesi denilen atların olduğu bir restorana gitsek sorun olmazdı sanırım. "Evet güzelim hatta orada ne var biliyor musun!?" dedim onun heyecanına ortak olarak. Gülümsemesi büyüdü, "Ye vaal?" (ne vaar?) hastanenin çıkışına ulaşınca dönen kapıdan geçtik. "Atlar var!"

Çığlık atarak elini boynuma sardı. "Men hiç at gölmedim biliyo musun?" dedi nazlı nazlı. Onu kollarımda daha da sarıp hastane otoparkına geçiş yaptım. Çok değil bir kaç dakika sonra park ettiğim arabamın yanına gelmiştik bile. "İlk defa benimle görmeye hazır ol güzelim, diğer abilerini çatlatacağız!" elimi yumruk yapıp ona uzattım heyecanla. Uzattığım elimin üzerini öpüp alnına koyunca ne yapacağımızı şaşırdım.

Zerrin kesinlikke çok terbiyeli ama bir o kadar da çirkef büyütmüştü küçük hanımı.

Bu kız cidden beni fazla zorluyordu, eğer hemen yola çıkmazsak oturup yerdim bu kızı burada. "Sende elini böyle yap güzelim, sonra elime vur." bir iki denemeden sonra fazla oyalandığımızı anlayınca arabanın arka kapısını açıp, dün Balın için aldığım çocuk koltuğuna oturttum. Kemerini takınca yanağımı öptü.

Kalbim kıpır kıpır olduğunda, hızla saçlarına bir öpücük kondurup geri çekildim. "Oh çiçek bahçesi resmen!" utanıp ellerini yüzüne koyunca kahkaham tekrar hayat bulmuştu.

Kapıyı ürkmesin diye yavaşça kapatıp, önden dolanarak sürücü koltuğuna oturdum. Hiç beklemeden kemerini takıp arabayı çalıştırdım hızla. Balın merakla camdan dışarıya bakıyor, etraftaki insanları görmeye çalışıyordu. Koltuğu sırf araba yolculuklarında sıkılmasın da camdan baksın diye yüksek almıştım.

"Aa mak hav hav!" dedi camdan merakla bakarken. Dikiz aynasından her halini izliyor gülümseyerek bakıyordum. Bu kız beni hep gülümsetiyordu.

"Mak tayin, hav hav kosuyo!" (bak Şahin köpek koşuyor!) arabaya havlayarak koşan beyaz köpeği görünce yerinde kıpır kıpır olmuştu. Hevesle köpeği biraz daha görmeye çalışıyordu. "Tahin de olduk ya, daha ne isterim!"

🛐

Şahin Koroğlu

"Hayır abicim, yeter abicim, sus abicim, gelmiyorsunuz abicim!" telefonun bir ucunda yalvararak yerimizi öğrenmeye çalışan iki kardeşime ancak babayı alırsınız dedikten sonra telefonu yüzlerine kapatıp geriye yaslandım. Önümdeki manzara o kadar essizdi ki, evlenip çocuk yapasım gelmişti.

"Güzelim çikolata canavarı mısın sen? Resmen çikolata seni yemiş." ufak kıkırdamamla o da gülümsedi. Bir yandan dışarıda koşup duran atlara merakla bakıyor bir yandan da onun için ekstra bol istediğim çikolatayı ekmeğine sürmüş yiyordu. "Tayin mak, at!" çikolatalı parmağını cama sürüp geri çekti. Bunu yapmış olması hiç umurunda değildi. Bende çok sorun etmedim gittikten sonra peçeteyle silerdim nede olsa.

"Yaa at! Ben seni atların yanına getireyim ama sen en çok Yiğit abinin sev!" tripli sesimi duyunca yüzü düştü. Sandalyesinden zor bela inip dolanarak yanıma yaklaştı. Ekindeki çikolatalı ekmeği yüzüme doğru uzatınca merhametli yüreğine bir kez daha hayran kaldım. Bana en çok seni seviyorum demese de olurdu, sonuçta onun için en değerli olan şeyi yememe izin vermişti.

Kol altlarından tutup kucağıma aldım. Ardından elindeki çikolatalı ekmeği tek hamlede ağzıma alıp sıkıca sarıldım minik prensesime. Sanki kaçıp gidecekmiş gibi sarmıştım kollarımı. O da biraz sonra ellerini boynuma sardı ve başını omuzuma yasladı. "Tayin, atları didelim mii??" (Şahin atlara gidelim mi?)

🛐

yazar

Helikoptere bindirilen ağır yaralı üsteğmen, bir ölü gibi yatıyordu. İlk müdahalesi dağ başında yapılmıştı. kanamayı durdurmak için mücadele eden iki, asıl mesleği doktorluk olan askerler büyük bir çaba içerisindeydi.

Üsteğmeni hayatta tutmak için canlarını dişlerine takmışlardı. "Nefes almakta zorlanıyor! Bir şey yapın!" Yüzbaşı sinirle bağırınca, iki asker olduğu yerde titredi. "Emredersiniz Komutanım!" dediler aynı anda. Müdahale devam ederken, saatlerce iyi dayanmış olan üsteğmen artık yok denecek kadar az soluklarıyla umutları yiyip bitiriyordu. Yüzbaşı hırsla askerin üzerine doğru eğilip bağırmaya başladı.

"Eğer ölmeyi düşünüyorsan çok yanılıyorsun üsteğmen! Henüz seninle kapanmamış bir hesabımız var! Beni korumak için kendini feda etmenin hesabını soracağım sana! Hem seninle tanışmayı bekleyen biri var" sonlara doğru sesi kısıldı. Üsteğmenin onu duyduğundan bir haber sesleniyordu kendisine.

On dakikalık bir uçuştan sonra hastanenin çatısına inen helikopterle neredeyse bütün doktorlar oraya toplanmıştı. Üsteğmeni büyük bir zorlukla helikopterden indirip sedyeye yerleştirdiler. Askerlerden her yeri nerdeyse kanla kaplanmış biri çıkıp bekleyen doktorlara dürümü anlatınca, doktorlardan birinin sesi ortalığa bomba etkisi yaratmıştı.

"Asker şehit olmuş, başımız sağ olsun!"

🛐

▪️Ne ara bu kadar büyüdük hiç bir fikrim yok, yaptığınız tatlı yorumlar için çok teşekkür ederim. Ayrıca abi etiketinde birinci olduğumuzu bildirdiği için tatlı bir okurum da teşekkür etmek istiyorum.

▪️Oy vermeyi eksik etmeyin sevgilerle <3

BalınWhere stories live. Discover now