Ne yapacağını bilememek

333 26 8
                                    

Duyduğum sesle şok oldum. Karlos yerden sinirle kalkıp Murata bi yumruk geçirdi. Murat da ona karşılık verdi. Hemen koştum oraya.
"Karlos! Dur!"
"Yaren senin ne işin var burda!?"
"Takip ettim seni hadi şimdi eve gidiyoruz."
Karlos hala Murata kötü kötü bakıyodu. O yüzden kolundan çekiştirmek zorunda kaldım. Eve doğru yürüyoduk. İkimizden de çıt çıkmıyodu. İkimizin de kafası çok karışıktı. Karlos onun annesini öldürmüş olamazdı. Zaten Karlos doğum günü için çağırmış. O da acil bi şey diye düşünüp hızla gelirken annesine çarpmıştı. Yani bunda Karlosun hiç bi suçu yoktu. Ama o Murat olcak herif suçlayacak başka birisi bulamadığı için onu suçladı. Manyak.
"Evdekilerin bundan haberi olmıycak." dedi Karlos buz gibi sesiyle.
"Neden?"
"Evde şimdi yaygara çıkmasın." hala sesi buz gibiydi.
"Ben mi seni üzdüm?" diye sordum. Bu buz gibi sesin nedeni ben miydim?
"Hayır." kısa kısa cevaplar verme lan bana ben üzülüyom.
Eve geldik. Ferdiyle Derya bi şeyler olduğunu anladılar ama uzatmadılar. Herkes yatmaya gittiğinde Karlos ve ben hala sessiz bi şekilde oturuyoduk.
"Karlos o gün bana nolduğunu anlatır mısın?"
Karlos derin nefes aldı. Konuşacakken sustu. Tekrar konuşmaya karar verip tekrar vazgeçti. Kendi içinde savaşıyodu herhalde. Gerçi ben de olayları az çok biliyodum. Kavga ederken anlatmıştı olayı. O yüzden uzatmaya gerek yok.
"Neyse tamam. Konuşmak istemiyosan konuşma. Kendinle iç savaşını bitirdiğin zaman konuşursun." dedim en şefkatli sesimle gulumseyerek.
"Peki." dedi sadece ben de odama geçtim. Kendi kendime düşünmeye başladım. Manyak Murat suçlayacak birini bulamadığı için böyle. Kendisinin çarparak öldürdüğünü kabullenemiyo. Kendisi de yanlışlıkla çarpmış. Peki neden uzatıyo bu kadar? Daha önce nerdeydi? Neden şimdi çıktı? Bunların cevabını kendi kendime veremem. Uyuyim bari.
Sabah uyandığım da Derya da yeni kalkmıştı.
"Günaydın Yaren" dedi
"Günaydın kuzum."
"Hadi hazırlanalım. Daha kahvaltıyı hazırlıycaz."
"Tamam." hazırlanıp kahvaltıyı hazırlamak üzere mutfağa doğru geçtik. Kahvaltıyı hazırladık. Herkes sofradaydi ama Karlos yoktu.
"Karlos nerde çocuklar?" diye sordu Kandemir abi.
"Bildiğimiz Karlos abi işte. Ben uyandırıp geliyim." dedim Karlosların odasına geçtim.
"Karlosum?"
Ses yok.
"Karloos."
Yine ses yok.
"Karlos hadi kalk herkes sofrada seni bekliyo."
"Ben daha yeni uyudum. Biraz daha uyuyim."
"Karlos hadiii."
"Tamam kalktım." Karlos kalktığında gözleri kan çanağı gibiydi galiba gerçekten daha yeni uyumuş.
"Hadi sen elini yüzünü yıka. Kendine gel." ben de tekrar sofraya geçtim.
"Geliyo abi." Karlos geldikten sonra sofrada sadece çay karıştırma sesleri. Çatal bıçak sesleri geliyodu. Abi sofrada bi tek ikimiz mi konuşuyomuşuz? Bu ne?
"Karlos sen ne zamandır uyuyosun? Bu gözler ne böyle?" diye sordu Kandemir abi.
"Uyku tutmadı abi. Ben de daha yeni yattım."
"Peki. Öyle olsun bakalım." kahvaltı yaptıktan sonra dükkâna geldik. Bu gün diğer günlere göre çok az müşteri gelmişti. Ben de mutfakta oturuyodum. Masanın üstüne bırakılan fıstıklı çikolata ve yanıma oturan Derya.
"Fıstıklı çikolata. Sen seversin diye düşündüm. Hem çikolata bu hep bana mutluluk verir. Nolduğunu bilmiyorum ama sizin bu buz gibi sesinizle hic karşılaşmadım. Demek ki çok üzülmüşsünüz. Eğer anlatmak istersen içini dökmek istersen ben hep yanındayım tamam mı?"
"Derya bayılırım fıstıklı çikolataya. Çok sağol be Derya sen de olmasan napardım ben bilmiyorum. Şu an en çok istediğim şey sana içimi dökmek ama biliyorsun bu konu benim konum değil. Öyle olsaydı hemen anlatırdım."
"Peki." Kandemir abi bizi eve göndermişti. Az çok tahmin ediyorum. Karlosun kan çanağına dönmüş gözleri. Ama beni niye gönderdi onu bilmiyorum. Karlos yine kolunu omzuma attı.
"Karlos?"
"Yarenim?"
"Neden bu kadar moralini bozuyosun ki? Sonuçta senin suçun değildi."
Karlos önce dertli dertli iç çekti. Sonra konuşmaya başladı.
"Koyuyo be Yarenim. Çok koyuyo. Birisinin gözünde onun annesinin ölüm sebebi olmak insana koyuyo."
"Peki sen napıcaksın?"
"Bilmiyorum."
"Üzülme sen tamam mı? Ben hep arkandayim."
"Biliyorum." dedi ve gülümsedi. Gülümsedi. GÜLÜMSEDİ. Çok şükür sonunda gülümsedi.
"Sen hep gül tamam mı somurtunca çok çirkin oluyosun."
"Hahahyt ben mi çirkin oluyorum?"
"Evet."
"Ben ve çirkin olmak çok ayrı konular Yarenim."
"Sonunda geri geldin be Karlos."
"Sonunda."
*Deryanın ağzından*
Kandemir Abi Karlos ve Yareni eve gönderdi. Bizimle bi konu konuşacakmış. Şimdi Ferdiyle onun yanina gidiyoruz. Odaya girdik.
"Abi?"
"Hah gelin çocuklar oturun şöyle."
"Noldu abi bi sorun mu var?" dedim.
"Evet." dedi ve derin bi nefes aldı. Devam etti.
"Yarenle Karlos... Bi şey var. Siz biliyo musunuz. İkisinin de yüzünden düşen bin parça."
"Biz de sorduk. Ama çok kötülerdi. Daha fazla üstüne gitmedik."
"Peki çocuklar. Hadi gidelim. Zaten bugün dükkân bomboş.
"Peki abi." montumu ve çantamı alıp giderken Ferdi geldi.
"Naber güzellik?"
"Nasıl olsun işte. Sıkıcı."
"Sorma. Evin neşeleri sustular."
"Aynen. Neyse hadi Kandemir abi bekliyo." dedik ve dükkândan çıktık.
*Karlosun ağzından"
Eve yine yürüyerek gidiyoruz. Yaren yine gülümsemeye başladı. O gülümseyince benim de gülesim geliyo.
"Senin sesin o ilk gece buz gibiydi ya." dedi kadife gibi sesiyle içimi ısıtırken.
"Ee?"
"İşte ben o zaman çok üzülmüştüm. Zaten soğuktan nefret ederim. Senin de sesin buz gibi olunca çok kötü olmuştum."
Soğuk esen rüzgar Yarenin dokunmaya bile kiyamadigim saçlarını savururken ben de konuştum.
"Ben de çok kötü olmuştum. Biliyosun sinirlendiğim de gözüm hic bi şeyi görmez. En iyisi konusmamakti. Kimsenin kalbini kırmamak."
"Rüzgar çok soğuk esiyo." derken çantasından eldivenlerini çıkardı. Oha eldivenlerini çıkardı. Bu ayda?
"Yaren bu ne?"
"Eldiveeen."
"Şaka yapıyosun! Onu mu soruyom ne işi var cantanda?"
"Dedim ya soğuğu hic sevmem diye. Çantam da hep eldiven olur."
"Vay be."
Yaren gülümsedi sadece o gulumsedikçe benim içim ısındı. Soğuk rüzgar bile umrumda değildi. Sonra içimi saran pişmanlık duygusu. Yaptıklarım çok kötü şeyler değildi. Ama Yarenin en çok nefret ettiği şeylerdi. Yarenden bi şeyler saklamak. Murat o kaza olduktan sonra hapiste yattı. Ondan sonra kimseyle görüşmedi. Beni bulduğunda eve süpriiiz yazılı bi not bırakıp gitmişti. O günden beri her gece onunla konuşmaya çalıştıkça beni dinlemedi. Şimdi Yarenle de tanışıyo. Yarenin telefonumu karıştırıp arkasını havalı bi şekilde dönüp bi şeyler söylerken de oradaydım. Ama Muratla o gece kavga ederken Yarenin benim peşinden geldiğini fark etmemiştim. Her şeyi duydu. Bana inanıyo ama yine de içinde bi şüphe var. Gerçi benim de var. Kolumdan çekilince kendime geldim.
"Olum evi geçtik nereye gidiyon?"
"Ha tamam."
Eve geçince Yaren yemek hazırlamaya başladı. Yaren ne kadar beni teselli etse de içimde bi huzursuzluk var. Ama Yarene mutlu görünmek zorundayım.
"Ne yapıyon kadınım bana?"
"Bilmiyom bey napıyım sana?"
Of zor bi soru.
"Hmm bi düşünelim hanım. Çorba yap."
"Peki bey." dedi ve kıkırdadı. Onu izlemek dünyadaki en güzel şey. Ömrüm boyunca onu izleyebilirim.
"Olum bakma lan öyle nazar deydircen."
"Tamam bakmıyom."
Derken kapı çaldı. Kapıyı açtığımda Kandemri abiler gelmişti. Oturup yemek yedikten sonra yattık.
*Yarenin ağzından*
Yatakta dönüp durduktan sonra arkamda beni dürten Muratla karşılaştım. Küçük bi çığlık attıktan sonra eliyle ağzımı kapattı.
"Şştt evdekilerin uyanmasını istemeyiz di mi?"
"Yaren noluyo ya?" dedi Derya uykulu uykulu. Sonra Murati gördü. Görmesiyle Murat ona eteri dayadı. Sonra bana...

KARLOS YAREN AŞKIWhere stories live. Discover now