Atlas'ın annesine doğru bir adım atacakken beni durdurdu. "Yok canım zahmet etme. Ben askıya asarım." Israr etmeden babamları takip ettim. Oturma odasından bahçeye açılan büyük camın önüne masa kurmuştu annem. Bir sürü yemek ve içecek vardı.

Elimde ki telefonu sıkı sıkı tutup Kaan'dan mesaj bekledim.

Sabahtan beri bir sürü mesaj atmıştım ama o yine telefonunu kapatmıştı. Mesajlarımın hiçbiri iletilmedi.

Mirza: Kaan? *iletildi*

Mirza: Bir şey yazar mısın?

Mirza: Sinirleniyorum tamam mı?

Mirza: Çocuk musun sen? Kaçıp gidiyorsun, trip atıyorsun. Sanki ben dedim bize gelin diye.

Kaan: Evinin önündeyim.

Mirza: NE?!

"Mirza, gelsene." Babam beni yanlarına çağırınca telefonu kapatıp onlara doğru ilerledim. Şu an telefonu açsam babam elimden alırdı. En nefret ettiği şeylerden biri misafir gelmişken benim telefona bakmamdı. Asla alakam olmayan misafirler gidene kadar odama bile gidemiyordum.

Hep göz önündeydim çünkü illa ki laf bana da geliyordu ve babam  benim akademik başarımı anlatıp gururlanıyordu.

"Geçelim oturalım hadi." Herkes tek tek masaya oturunca ben de annemin yanına oturup bahçenin orman tarafına doğru baktım. Eminim oraya gelecek ve bize bakacaktı. Masanın altından ona  mesaj attım.

Mirza: Kaan, git. Yakalanacaksın.

Kaan: O herif  bu akşam sana benden çok bakacak. Gitmeyeceğim.

Mirza: Beni zor durumda bırakıyorsun.

Kaan: Arabamı uzağa park ettim beni de bu bahçede göremezler.

Mirza: Kaan dedim.

Kaan: Buradayım.

"Aslında Mirza ile çalışmak zevkli. Bana küçük kısa yollar gösteriyor." Atlas'ın dediğini duyunca telefonu bırakıp onlara baktım. "Abimden aldığım notlar hepsi."

"Keşke Berksay da olsaydı, ah ahh..." Atlas'ın babası abime neden bu kadar çok kafayı takmıştı? "Ne zaman Mirza ile çalışmak istersen bize gelebilirsin, Atlas. Sakın çekinme." Babam elini Atlas'ın omzuna koyup sıktı. "Teşekkürler Hakan Amca."

"Hadi yemeklere geçelim." Annem herkesin kasesine tek tek çorba koyunca etrafa baktım.

Neredeydi acaba?

Kaan: Söyle sana bakmasın.

Mirza: Neredesin?

Başımı geriye atıp sağ tarafa baktım.

Kaan: Beni istesen de göremezsin.

Mirza: Kaan!

Kaan: Baban az önce onu sizin eve davet etti. Babanla tanışmak istiyorum.

Mirza: erkeklere karşı abim gibi değil, Kaan.

Kaan: O zaman neden onu size davet etti?

Mirza: Bilmiyorum.

(Görüldü ✔✔)

Çevrimdışı.

"Of." Elimi yüzüme doğru sallayıp telefonu tabağın yanına bıraktım. "Atlas senin bu kadar iyi olduğunu bilmiyordum. Mirza hiç bahsetmedi bana."

"Atlas bahseder bana Mirza'dan. Malum okul birincisi." Babam bana doğru dönünce saçlarımı geriye atıp babama baktım. "Fark etmedim. Atlas'ı tanımıyorum."

Atlas bana baktı.

Bu dediğim hoşuna gitmemişti sanırım.

Aynı şey babamın da hoşuna gitmedi.

🌾

Yemekten sonra lavabo izniyle ön kapıdan gizlice bahçeye geçtim. Daha fazla onu görmeseydim her halde çatlardım. Hem onu görmüyordum, hem nerede olduğunu bilmiyordum, hem de bizim her adımımızı izlediğini biliyordum.

Ayağımda ki topuklu ayakkabıyı çıkarıp kenara koydum ve arka bahçeden gizlice ormana doğru koştum. Orman dediğime bakmayın, birkaç ağaçlık alandı aslında.

"Kaan?" Diye fısıldadım. "Kaan?"

Etrafima bakarken bir ağacın dibinde üç tane içki şişesi gördüm. İkisi dolu, biri boştu. "Kaan..." dedim ağacın etrafına bakarak.

Ardından biri bileğimi tutup beni kendine çekti. Korkmadım çünkü onun kokusunu alabiliyordum. Oydu...

"Seni tam şu an götürmek istiyorum." Sırtımı ağacın gövdesine yaslayıp karanlıkta yüzünü seçmeye çalıştım. "Kaan lütfen... lütfen git."

"O herif ailesiyle aile yemeğine geliyor, Mirza?" Eliyle arkasında duran evi gösterdi. "Ben neden ailemi getiremiyorum?"

"Onunla kendini mi karşılaştırıyorsun gerçekten? Yapma, Kaan saçmalıyorsun." Ayağımın dibinde duran içki şişelerine baktım. "Ve sarhoşsun."

"Sen beni sarhoş ettin, Mirza!" Hemen ağzını tutup gözlerine masum masum baktım. "Sessiz ol nolur Kaan. Yakalanmadan gitmelisin."

"O da gitsin bana ne." Omuzlarım düştü. "Bana kalsa hemen şu an evden giderler ama elimde değil, ne yapayım?"

"Kov."

"Yapamam." Kaan gözlerini yumup bir adım geri çekildi. "Gitmeyeceğim."

"Lütfen... lütfen, lütfen..."

"Bu kadar güzel olman adil değil." Beni baştan aşağıya inceledi. "Bu elbise, bu saç. Aklımı geçtim artık kalbime iyi gelmiyor."

Sarhoştu.

"Sessiz ol." Eve bakıp onun ellerinin arasından sıyrıldım. "Gitmem gerek, görüşürüz."

"O çocukla konuşma."

"Konuşmuyorum." Parmaklarımın üzerine çıkıp yanağına bir buse kondurdum. Belki bu şekilde bir tık yumuşardı ama yok... bu öpücük onu etkilememişti bile. O derece kızgındı.

"Görüşürüz." Onun kollarının arasından hemen kurtulup eve doğru koştum. Arkama dönüp baktığımda sırtını duvara yaslamış bana bakıyordu.

21.BÖLÜM SONU.

22. BÖLÜM DE BOMBELER PATLIYOR DİYEBİLİR MİYİZ!!!🔥

Solitude | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin