BÖLÜM 65

11.6K 833 87
                                    


🌼🌼🌼


Bugün güzel başlamıştı fakat okula gelir gelmez matematik quizi olduğunu öğrenince kimilerimiz için güzel bitmeyeceğini belli olmuştu. Benim için sorun yoktu, her türlü yapardım. Ama Halil bayağı zorlanıyordu. Kağıdımı açıp göstermeye çalışıyordum soruları ama bakmamayı tercih ediyordu. Herhalde kopya sevmiyordu, bana verseler havada kapadım ama o da böyleydi işte. 

Sonunda quiz biterken kağıtlarımızı teslim ettik. Halil kağıdını verir vermez direkt başını masaya koyup yattı. Galiba bayağı kötü geçmişti. Yüzünü göremediğim için ne yaptığını da anlamıyordum. Bu yüzden kulağına doğru yaklaşıp "Halil." diye fısıldadım. 

Bana bakmadan "Efendim." diye cevap verdi. 

"Üzgün müsün?" diye sordum bu sefer.  Halil'in sessizliğinden üzgün olduğunu anlamıştım. Ne yapsam diye düşündüm biraz. Şu an pek de yapabilecek bir şeyim yoktu aslında. Ortaokula ilk başladığımda beraber oturduğum sıra arkadaşım biraz çocuksu birisiydi. Benim en yakın arkadaşı olduğumu iddia eder, ara sıra bana küserdi. İyi niyetli bir kızdı, ben de bunu büyük dert ediyormuş gibi yapıp nedenini bile bilmediğim küslük için gönlünü alırdım. Hemen de barışırdı zaten. Bazen böyle Halil gibi kafasını sıraya gömerdi, ben de gıdıklardım kalksın diye. Çok gülerdi o zamanlar. Halil bana küsmemişti ama o da güler diye düşünerek ellerimi beline yerleştirip gıdıklamaya çalıştım. Fakat elimi değdirdiğim an da   "Ah." diye bağırıp havaya zıplayan Halil hiç de ortaokul arkadaşım gibi bir tepki vermemişti. Hoca da dahil tüm sınıf bize dönerken gözlerim şaşkınlık içinde sınıfa bakındı. Halil yüzünü buruşturup beline tutarken, galiba Halil'in tiki varmış diye düşündüm. 

Yani bende ki şansa tüküreyim, herkes saçma sapan bize bakıyordu. 

"Halil iyi misin oğlum?" diye sordu hoca. 

Halil ensesini kaşıyıp "İyiyim hocam." diye mırıldandı. Hocanın gözleri Halil'den çekilip benim üstümde dolandığında kendimi açıklama gereği hissettim. "Halil quiz yüzünden biraz üzülmüş de hocam gülsün diye gıdıklamak istedim. Ama galiba tiki varmış." 

Hocamız dünyanın en tatlı matematik hocasıydı zaten. Gülümseyip sınıf defterini yazmaya başladı. Bazıları bize gülerken ben de güldüm. Halil birden çok saçma bir ses çıkarmıştı. Ona baktığımda utanmışa benziyordu. Elimi uzatıp yanağını sıktım. Halil tebessüm ederek önüne döndü ve ben de arkama yaslandım. 

"Bazıları buranın bir sınıf olduğunu unutuyor galiba, çocuk parkı zannedenler var." 

O sinir bozucu ses cam kenarından gelip benim kulağıma ulaştığında derin bir nefes alıp verdim. Kafamı yana çevirdiğimde Serkan'ın o meymenetsiz suratıyla karşılaşmak şaşırtıcı değildi. 

"Ya Serkan, teneffüste uzun eşek oynayıp, kağıttan uçakları birilerine fırlatan adamsın. Ciddi ciddi biz mi burayı çocuk parkı sanıyoruz." 

Sınıftan bir 'Oooo' sesi yükselirken göz devirip önüme döndüm. Halil bana bakıyordu. "Boş ver." dedi kısık sesle. 

Ben boş verecektim de Serkan'ın durmaya pek niyeti yoktu. "Yanında çocuk gezdiren de sensin Feride." diye söylendi sanki çok mantıklı bir cümle kurmuş gibi olduğu yerde yayılarak. 

Halil altta duran elimi tutup sıktı. Onunla konuşmamı istemiyordu biliyordum. Ama sessiz kalamıyordum, çünkü böyle bir yapım yoktu. Halil'in tuttuğu elimi havaya kaldırıp Serkan'a bakarak Halil'in elinin üstüne bir öpücük kondurdum. "Senin çocuk dediğin kişi benim sevgilim yalnız, ayrıca zekan biraz düşük bilmiyor olabilirsin hatırlatayım, biz aynı yaştayız. Ha sen hareketlerini çocuksu buluyorsan, ayı olmaktan daha iyidir." dedim ve önüme döndüm. 

Anlaşmalı Arkadaş - Yarı TextingWhere stories live. Discover now