BÖLÜM 81

9.1K 804 26
                                    



🌼🌼🌼




Saat yediye gelirken ben de saçımı bağlıyordum. Halil birazdan gelirdi. Annem; Halil ne sever, pişirelim deyince ne diyeceğimi bilemeyip mantı demiştim. Annem de yok ebenin ki diyerek sarma yapmıştı. Biz okulda tavuk döner harici pek bir şey yemediğimiz için Halil'in ne sevdiğini de bilmiyordum, ama bugün önüne ne gelse yiyeceğinden çok emindim. Babam koltukta oturmuş telefondan bir şeyler izliyordu. Saçma sapan videolara gülüp, Halil geldiğinde de sert adam rolü yapacağına emindim. Güya Halil'i korkutacaktı. Aslında iki saf oturup beraber yemek yiyeceklerdi o kadar. Kaldı ki babamın Halil'i çok seveceğine şüphem de yoktu.

Rastgele bir krem alıp ellerimin üstüne sürdüm. Şu sıralar çok çatlıyordu ellerim. Kapı çaldığında yatağımdan kalkıp kapıya doğru yürüdüm. Halil gelmişti.

Kapıyı açtığımda gülen yüzüm, boşlukla karşılaşınca bir an düştü. Birkaç adımda dışarı çıkıp merdivenlere baktım. Halil doğrudan bana bakıyordu. Kapıyı çalıp saklanmak neyin çabasıydı acaba.

"Halil'im niye orada duruyorsun?" dedim gülerek.

Halil mahcup görünüyordu. Yavaşça merdivenleri çıkıp yanıma geldi. O sırada annem de arkamda bitmişti. Halil annemi gördüğü an irkildi. "Feride annen gelmiş." deyince kaşlarımı çattım.

"Annem zaten buradaydı Halil, sen geldin. Hoş geldin." dedim geçmesi için yer açarken. Halil dudağını ısırıp gülümsemeye çalıştı.

Anneme baktığımda Halil'e anlamsız bakışlar atıyordu. "Hoş geldin Halil." dedi onu içeri davet ederken.

Halil ayakkabılarını çıkarıp girişteki basamağa koyup içeri girdi. "Hoş buldum Feride'nin annesi Hanım." deyince elimi ağzıma kapatıp gülmemeye çalıştım.

Annem zaten benim yerime kahkaha atmıştı. "Oğlum bu kız sana demedi mi ismimi, o nasıl bir hitap öyle. Leyla teyze diyebilirsin."

Halil terleyen yüzünü elleriyle serinletmeye çalışıp gülümsedi. "Kusura bakmayın." dedi anneme bakarak.

Annem içten bir gülümsemeyle karşılık verdi. Halil'e elimle içeriyi göstererek ilerlemesini söyledim. Annem önden Halil ve ben de arkasından giderken kardeşlerim Semra ve Burak içeriye koşarak girdiler. Babam hala burada değildi. Semra bizi görünce dururken, Burak ise koşarak Halil'in ayaklarının dibine düştü. Anında ağlamaya başlayan kardeşimin haline, annem de ben de bıkkınlık içinde nefes verdik. Burak sürekli düşer, sonra da yalandan ağlardı. Annem çocuğuna uzanacakken Halil bir an da dibine düşen çocuğu tutup kucağına aldı.

"İyi misin Feride'nin kardeşi?" diyerek çocuğu bir o yana bir bu yana çevirdi endişeyle. Halil'in hareketlerine Burak bile dayanamayarak gülmeye başladı.

"Feride bak, ben güldürdüm." dedi sevinçle Halil.

Ben de tebessüm edip kafamı sallarken annem Burak'ı kucağına aldı. "Biz sofrayı hazırlayalım siz de oturun babanla." dedi Semra'yı da alıp mutfağa giderken.

Halil baş başa kaldığımızda biraz daha rahat görünüyordu. Yan yana duran tekli koltuklara oturduk. Halil etrafı izlemeye başlamıştı. Tam sakin olmasını söyleyecekken babam içeri girince bakışlarımız ona döndü. Elinde telefonu kahkaha atarak geliyordu ve bizi muhtemelen hala fark etmemişti. Koltuğa oturduğunda kafasını telefondan kaldırıp bize baktı. Yüzü anında düz bir ifadeye dönerken telefonu kapatıp yerinde dikleşti. Hazırlıksız yakalanmıştı. Halil'e sert olduğunu düşündüğü bakışlar atıyordu şu an.

"Hoş geldin çocuk." dedi biraz öne doğru eğilerek. Şimdi bayılacaktım. Çocuk demişti resmen. Yani nasıl sert gözükebilirim diye araştırma mı yapmıştı bu adam?

Halil bana baktığında tebessüm ettim rahatlaması için. Babama dönerek "Hoş bulduk amca." dedi.

"İsmin Halil'di değil mi?"

Babamın sorusuna karşın başını hızla salladı Halil. Babam "İyi, benim de Mahmut Cabbar, memnun oldum." deyince "Baba senin adın Rüştü, ne sallıyorsun." diye araya girdim.

"Göbek adım Mahmur Cabbar ama." diye cırladı babam. Sabır dileyerek Halil'e döndüm. "Halil, bu babam Rüştü." dedim elimle babamı göstererek. Halil gülümseyerek başını eğdi. "Memnun oldum Rüştü amca."

Babam da yalandan gülümseyerek Halil'e baktı. "Ee Halil kimlerdensin, nesin necisin, ne iş yaparsın?"

Son sorusu ne alaka diye sormama gerek bile yoktu bence. Halil de sanki gayet normal bir şey sorulmuş gibi cevaplamaya başladı. "Halil Beste ben. Öğrenciyim, Feride ile aynı sınıfta. Annem avukat, babam da ticaretle uğraşıyor."

Babam iyiymiş dercesine başını salladı. "İleride ne olmayı düşünüyorsun?" diye sordu. Biraz meraklı biriydi.

"Bilmiyorum aslında, ama resim yapmayı çok seviyorum, belki bununla ilgili olabilir."

Halil'in söyledikleriyle babamın gözleri açıldı. "Vallahi mi? Ben de küçükken hep ressam olmak istemişimdir." dedi heyecanla.

Halil de aynı şekilde şaşırmıştı. "Öyle mi, ne güzel." diye cevap verdi.

"Hatta bak, çizimlerimi göstereyim." deyip televizyon ünitesinin yanına gitti. Çekmecelerden birinden defter çıkarıp Halil'in yanına gelince kalkıp diğer koltuğa geçtim. Babam da yerime oturmuştu. Sayfaları açıp Halil'e gösterdiğinde Halil'in yüzü bir an bozguna uğramıştı. Nedenini biliyordum. Babam güzel resim çizdiğin iddia eden ama çizdikleri hiçbir şeye benzemeyen bir adamdı. Armut çizer patates sanırdık. Sonra da siz sanattan ne anlarsınız deyip giderdi. Halil'e de bir resim gösterip "Bak bu Feride." deyince Halil'in gözleri fal taşı gibi açıldı. Muhtemelen çizdiği cin aliden hallice şeyi ben diye gösteriyordu çocuğa. Halil belli etmemeye çalışarak gülümsüyordu.

"Çizmeye devam edin, çok güzel." diye gaz verdi babama. İşte şimdi gönlünü kazanmıştı. Biraz daha gösterip övgü almaya niyetliydi ama neyse ki annem yemeğe çağırıyordu. Halil de şimdilik babamın gazabından yırtmıştı. 





Devamı biraz daha sonra, bayramlaşmaya gidiyorum kardeşlerim. 

Anlaşmalı Arkadaş - Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin