1. BÖLÜM: PASTA ve ŞEFTALİ

En başından başla
                                    

Tuna bana eli ile işaret edip sipariş panolarının oraya gitti.

"Dörtte biri tırnak, kalanlar ise standart patates cipsi."

Onaylayıp doğrama bıçağı ile patatesleri dilimlemeye başladım.

"Ee, anlat biraz ne zamandır bu işin içindesin?" Bir anda sorduğu soru ile patates dilimlemek gibi basit bir işte zorlanmaya başlamıştım.

"Emin değilim. Oldu biraz." Hafifçe gülereek cevap verdim. Gerildiğimde hep gülerdim. Umarım buradaki insanlar bunu çabuk kavramazdı.

"Pekala nerede eğitim gördün?" Ocağa koyduğu tencerenin altını kısarken bir yandan da bana bakıyordu.

"Resmi bir eğitim almadım aslında. En azından bir okula gitmedim. Sadece bir kaç kurs merkezinde tatlı ve soğuk yemekler hakkında bir şeyler öğrenmiştim."

"Dün yaptığın yemek düşünülürse bu biraz şaşırtıcı. Sadece sosunun tadına baktım. Kısa zamanda düşünülmüş olsada oldukça başarılıydı." Dediğinde bu sefer samimi bir gülümseme dudaklarımda yer etti.

"Sen bahset birazda kendinden." Dedim ışıkları üzerimden çekerken.

"Tatlı. Bildiğim en önemli şey. Tahmin edebileceğin gibide bu restorantta yaptığım şey tatlılar. Bu yüzden doğum günü partisi için en erken gelen benim." Dedi kremasını bir tel ile hızlıca çırparken. "Erken gelmene bu yüzden şaşırdım. Dün balık yaptığın için tatlıdan pek anlamadığını düşündüm. Sabah seni görünce neden geldiğini pek anlayamadım."

"Pek anlamam zaten " hızlıca sözünü kestim. tatlı adına bildiğim şeyler bir elin parmaklarını geçmezdi. Şimdi benden bir iş istese elim ayağıma dolaşacaktı.

"Ah, şey. Aslında biliyorum. Efsun dün gece sana yaptığı ufak şakayı restorant grubunda anlatmış. Fakat telefona çok bakmadığım için on dakika önce gördüm." Mahçup bir gülümseme ile ensesini kaşıdı.

Bildiği halde bilmiyomuş gibi davranması canımı sıksada tek kelime etmedim. Gülümsedim ve işime geri döndüm.

"Tatlı diyordun." Buzdolabına yönelip bir poşet buz alırken gergin ortamı dağıtmaya çalıştım.

"E-evet." Kekelemesi beni güldürebilirdi. Fakat sabah altıda buraya dikilmem onun için zerre sorun gibi gözükmediğinden şimdilik yaakın arkadaşlar olmadığımızı anlamıştım.

Bu şekilde genellikle onun konuşması ile devam eden sohbet açılan kapı ile kesilmişti.

Rüzgar içeri girdiğinde Tuna daha resmi bir kişiliğe bürünüp mutfakta olan biteni haber vermek için kremaların başından ayrılmıştı. Ve rica etmesede diplerinin tutmaması için başına geçmiştim.

Bir tel yardımı ile tenecereyi karıştırırken Rüzgar hemen arkamda belirmişti.

"Pişirme işleri bu mutfaktan herhangi biri sana izin vermediği sürece senin için yasak." Dedi buz gibi bir sesle. Söylediklerini anlamam bir kaç saniyemi almıştı.

"Anlayamadım?" Söylediği gibi teli bırakıp yüzümü ona çevirdim.

"Oldukça açıktı. Kulaklarında bir problem mi var Farel?"

Yanağımın içini sertçe dişlerken karşımdaki kişinin birinci şef olduğunu unutmamaya çalıştım. Mutfakta tüm kuralları o belirlerdi. Yani itiraz etmek aptallıktı. Fakat bana ikinci sınıf bir aşçı muammelesi yapması da can sıkıcıydı.

"Hayır yok şef." Dedim başımı eğerken. Tuna telaşla yanımıza gelip kremasını çırpmaya tek kelime etmeden devam etti.

"Güzel. Şimdi bizim için biraz meyve dilimle." Dedi sipariş panosuna ilerlerken.

Yes CHEFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin