"Efendim, Kral Kim sizi yemeğe çağırıyor."

Sıkıntılı bir nefes almış ve hizmetçiyi başımla onaylayarak odadan çıkışını izlemiştim. Aç değildim ama mecburen inmem gerekiyordu. Çünkü yemek saatinde mutlaka herkesin sofrada olması gerekiyordu, yemek yemesek bile orada olmamız lazımdı.

Mia uyuduğu için onu uyandırma gereği duymadan yataktan kalktım. Büyük bir ihtimalle o uyanmadan geri gelmiş olurdum, yani umarım.

Üzerimi düzelttikten sonra sessiz olmaya dikkat ederek odadan yavaşça çıkmıştım. Aşağı katta bulunan yemek salonuna inerken önüme çıkan personeller bana selam verdikçe bende onlara baş selamı veriyordum. Ah! Sürekli böyle selam vermek cidden çok zordu. Aslında ben karşılık vermek zorunda değildim ama hiç bir şey yapmadan direkt geçersem kendimi çok kötü hissederdim bu yüzden bende selam veriyordum.

Gereğinden büyük olan merdivenleri sonunda bitirip yemek salonun önüne geldiğimde, kapıda bekleyen iki görevlinin açtığı kapıdan girmiş ve ortada büyükçe duran masaya adımlamıştım. Annem gayet sakin bir şekilde masaya oturmamı izlerken, babam anlamadığım bir şekilde kaşlarını çatıyordu. Normalde sert bir mizacı vardır lakin şu an daha farklıydı, sinirli duruyordu. Acaba yemeğe geç geldiğim için mi?

Babamla göz göze gelmemeye dikkat ederek sessizce masaya oturmuştum. Ortam biraz gergin gibiydi ve bu benim hiç hoşuma gitmemişti. Nedenini bilmediğim şekilde bu gerici ortam beni de germiş, soğuk terler dökmeme neden olmuştu. Tabaklarda gezdirdiğim bakışlarımı sonunda kaldırdığımda babamla göz göze gelmemiz bir olmuştu. Fakat yine aynı sert ifadesiyle beni izliyordu. Neler olduğunu anlayamamıştım ama bu sefer bakışlarımı da çekmemiştim, hiç bir şey yapmamıştım sonuçta neyden çekiniyordum ki?

"Saraya dönmediğin gece neredeydin?"

Babamın sarf ettiği cümleleri ile, odaya girdiğim andan beri neden sinirli olduğunu anlamıştım. Yoongi bugün olanları babama anlatmış olmalıydı. Tabiki yoongiye kızamazdım ve gönül koyamazdım sonuçta biz onunla dost olmamıştık sadece aramızdaki resmiyetin birazını kaldırmıştık. Hem bizi halktan birileri duymuş hatta bazıları ileri geri konuşmuştu yani babamın kulağına yoongiden değilde başka birinden gitseydi bu sefer yoonginin başı yanardı.

Babamın sorusuna hiç bir şey diyememiş sadece kafamı eğmiştim. Zaten cevabını biliyordu ama benim asıl korktuğum yoonginin bıçak olayından bahsetmiş olma ihtimaliydi. Eğer babam, jungkook'un boğazıma bıçak dayadığını öğrenirse sonuçlar hiç iyi bitmezdi, özellik jungkook için hiç iyi olmazdı. Ama yoongi bu konudan bahsetmeyeceğini söylemişti.

"Sana bir soru sordum!"

Babamın sertçe yumruğunu masaya vurması ile oturduğum sandalyede irkilmiştim. Ellerim titremeye başlamış ve kalp atışlarım hızlanmıştı. Gözlerimin yandığını hissedebiliyordum, Elimde olsa şurada oturup ağlayabilirdim. Babam nadiren bana bu kadar sinirli yaklaşırdı ve ben bu zamanlarda gerçekten çok korkardım. Tabi babamın sinirden dolayı yaydığı feromonları da beni iyice zora sokuyor, daha çok korkmamı sağlıyordu.

Babam, Delici bakışlarını bir saniye bile benden ayırmıyordu. Eğer biraz daha sessizce oturursam daha çok sinirleneceğini bildiğim için boğazımı temizlemiş ve titrememesine özen gösterdiğim sesim ile konuşmaya çalışmıştım.

"Jungkook diye bir adamın evinde."

Kısık çıkan sesimle cümleler ağzımdan döküldüğü anda babam sıktığı yumrukla tekrar masaya vurmuştu. Neden çekiniyordum anlamıyordum, ben kötü bir şey yapmamıştım. Lakin babamı bu kadar sinirli görmek beni korkutuyordu.

A lost omega ~ 𝑇𝐾Where stories live. Discover now