8.Bölüm

126 4 0
                                    

Benim adım Sevda.
Yaşım daha yeni yirmidört. Bilmediğim bir girdabın icindeyim.
Benim adım Sevda, kendi sevdamı bile unutmuş haldeyim.

Ömer'e dün gece olanlardan sonra güvenebilir miyim bilmiyorum. Bir yanım güvenmek istiyor bir yanım uzak dur diyor. Herşey yine karma karışık. Hiçbir şey seçemiyorum.

Bugün Esra hanımla randevum oldugu için erken kalktım. Hemen dolaba yönelip mavi bir etek ve ince şifon yesil bir gömlek giydim. Saçlarımıda at kuyruğu yapınca kapıya yöneldim. Ömer'in uyanıp benle gelmesini istemiyordum. Bu yüzden evden çıktıgımı duymasın diye parmak uçlarımda yürümeye başladım. Bir yandan yürüyor diğer yandan koltukta uyuyan Ömer'e bakıyordum. Kapıya yaklaşınca elime çantamı ve ayakkabılarımı alıp çıktım. Kapıyı örtmeden önce tekrar Ömer'e baktığımda mışıl mışıl uyuyordu. Yavaşca kapıyı çekip çıktım. Hemen kapının önünde ayakkabılarımı bağladım. Sokağa çıkıp cadde boyunca taksi aradım. Gördüğüm ilk taksiyi çevirip bindim. Çantamda duran hastane kağıdını çıkarıp taksiciye uzattım. "Bu hastaneye gidicem" dedim. Taksici "tamam" deyip hemen arabayı çalıştırdı. Ne vardı ki yani tek başına dışarı çıkabilirim. Alt tarafı hafızamı kaybettim. Kocaman kadın bi yolu bulamaz mı? Tabiki de bulur. On dakika sonra hastaneye gelmiştim. Hemen danışmadaki kızlara sorup Esra hanımın odasına çıktım. Kapıyı çalıp içeri girdiğimde Esra hanım beni güler yüzle karşılamıştı.

"Aa Sevda'cım hoşgeldin" dedi. Bu güler yüze karşılıkk olarak
"Hoşbulduk Esra hanım nasılsınız " dedim. Dudağını büküp
"Şu hanımı bi kenara bırakalım Sevdacım" dedi. Bu sıcaklığı beni çok mutlu etmişti.
"Peki siz.. pardon sen nasıl istersen" dedim gülümseyerek.
"Ee nasıl gidiyor bir şeyler hatırlamaya başladın mi?" Dedi. Yüzümdeki gülümsemem solmuştu.
"Yani birseyler hatırlıyorum ama kesik kesik. Tam bi bütün değil" Ellerini masasına koyup " ilk önce acele etme birşeyler hatırlıyor olman iyiye işaret. Hem daha hastaneden çıkalı kaç gün oldu ki? Kendine biraz zaman tanımanı istiyorum." Dedi
"Ömer'de aynı şeyi söylüyor ama yapamıyorum içimde bitmeyen bi merak var. Nasil anlatsamki yani böyle düğüm olmuşta hatırlayınca çözülecek gibi. Puzzlemışta son parça bir sonraki hatırlayacağım şeymis gibi. Tuhaf bi sekilde merak ediyorum. Ve korkuyorum" dedim
"Tam olarak neyden korkuyorsun Sevda "
"Bilmiyorum. Puzzlr bitmezse diye korkuyorum sanırım."
"Yani hatırlayamamaktan korkuyorsun öyle mi?'
"Evet hem o hemde hatırladığım zaman üzüleceğimi hissediyorum hem herşey bitecek gibi şuan yaşadığım tüm sorunlar bitecek gibi hemde asıl izdirap o zaman başlayacak gibi. Kafam allak bullak "
"Anlıyorum Sevda aslında bu hissettiğin seni çağıran duygular. Hafızanı kaybetmeden önce önemli bir şey yaşamış olmalısın. O duyguyu hatırlıyor ama adını koyamıyorsun. Çok küçük bir şekilde o duyguyu yaşıyorsun. Bu yüzden hatırladığında o duyguya tamamen kavuşmuş olacaksın. Tamamen onu yaşayıp bitireceksin. Tabi seni üzeceğinide hissediyorsun. Yani burada yine en doğrusu zamana bırakmak oluyor. Başka şeylerle uğraşmanı tavsiye ederim."
"Bilemiyorum ki. Sizinde dediğiniz gibi en iyisi zaman bırakmak" dedim.
"Şuanda yanında ailenden biri var mı Sevda'cım" dedi yüzüm daha çok düşmüştü.
"Hayır. Kimsem yok. Kimse aramadı. Sadece Ömer var" dedim.
Yüzüme şevkatle baktı.
"O zaman işin çoğu Ömer beye düşüyor. Seni bu düşüncelerden uzak tutması gerek sende ilgini başka şeylere ver olur mu canım?" dedi.
Aşağı yukarı 40-45 dakika konuşmuştuk. Çok tatlı bir kadındı. Kadın doğum uzmanım yakışıklı doktorum Hakan beyin yanına gitmek için yanından ayrıldım. Haftaya tekrar gelmemi istedi. Konuşmak bana iyi geliyordu. Hakan beyin odası Esra hanımın bir alt katındaydı. Hemen aşağı kata inip Hakan beyin yanına girdim. Bir kaç küçük testten sonra düşük tehlikemin geçtiğini söylemişti. İçten içe sevinmem bu bebeğe aliştiğimi gösteriyordu. Biranda içim neşe dolmuştu bu haberle. Hastaneden çıkıp yürümeye başladım. Kafamda onlarca düşünce vardı. Bu düşünceyle ne kadar yürüdüğümü bilmiyorum. Etrafa baktığımda ara sokaklara girmiştim. Sokaklar bomboştu. Eski bi mahalleydi. Bir türlü ana caddeye çıkamıyordum. Hemen çantamı acıp kurcalamaya başladım polisin verdiği dosya ordaydı. Elime alıp hızlı hızlı gözlerimle taradım adres bilgilerim aradım ama bulamadım. Telaşla etrafa baktığımda iki iri cüsseli adamin sokağın kenarında konuştuğunu gördüm. Az önceki halimden eser kalmamıştı. İçimi büyük bi korku kaplamıştı. Adamlara çaktırmadan baktığımdan gözleri üstümdeydi. Sert bakışlarla bana bakıyorlardı. Adam cebinden çıkardığı küçük şeffaf paketi diğer adama verdiğinde gözlerimin büyüdüğüne emindim. Uyuşturucu satışı yapıyorlardı. Hızlı adımlarla yürümeye başladım. Acaba onları gördüğümü biliyorlar mıydı? Arkamdan geliyorlar mi? Omzumun üstünden baksam mi ki? Bu düşüncelerle boğuşurken bir eli bileğimden hissetmemle geriye dönmem bir oldu. Ani dönüşümle birinin göğsüne çarpmıştım. Kalbim yerinden çikacak gibiydi. Bakışları korkuyla elimi tutan kişiye çevirdiğimde Ömer'i görmeyi hiç beklemiyordum. Onu görünce bütün sinirlerim boşalmıştı. Hemen boynuna sarıldım. Bunu istemeden yapmıştım. Ömer'in bütün vücudu kaskatı olmuştu. Bir kaç dakika sonra kendime gelip hemen Ömer'den uzaklaştım. Yüzümdeki endişeyi fark edince "iyi misin" diye sordu. Başımı sallayıp "iyiyim" dedim. Kaşlarını çatıp
"Senin burada ne işin var" dedi. Hesap sorması içten içe hoşuma gitmişti. Biri beni merak ediyordu. Beni eskiden seven birinin merak etmesi ise hoşuma gitmenin önüne geçip sinirimi bozmuştu.
"Sanane" dedim ve hemen orada bulunan kaldırıma oturdum. Hemen önümde durup
" Ne demek sanane? Bu sokağa neden girdin? Burada senin ne işin olur ki?" dedi. Bakışlarımı ona çevirip
"Sen beni mi takip ediyorsun?" dedim. Gülümseyerek baktı tek kaşını kaldırıp "Uyuduğumu mu sanıyordunuz küçük hanım" dedi. Bu davranışı sinirimi hemen yumuşatmıştı. Yinede kendimi tutamayarak
"Fazla iyi oyuncusun" dedim imalı bi şekilde. Yüzünü düşürdü anlamıştı. Elimdeki dosyayı gösterip
"Her şey burada yazıyor ama bazı şeyler eksik" dedim. Anlamyarak yüzüme baktı "Bana her şeyi anlat" dedim anlamasını bekleyerek.
"Sana murat hakkinda herşeyi anlattım daha ne anlatayım ki?" dedi. Gözlerimi devirdim
"Hayır bu sefer seni anlat" dedim. Gözleri birden büyüdü
"Beni mi?" dedi
"Evet seni anlat. Senide tanımıyorum ve artık senin hakkında yeni şeyler ögrenmek istemiyorum." Ne demek istediğimi anlamıştıki başını salladı.
"Neyi oğrenmek istiyorsun Sevda" dedi. Gözlerinde yorgun bir adam vardı.
"Beni ne zaman gördün? Ne zaman sevdin bilmek istiyorum" dedim. Söylediklerim benden izinsiz çıkıyordu agzımdan. Engel olamıyordum. Ömer'in yüzünde ufak bir tebessüm oluştu. O güne gittigi belliydi. Kaldırımda öylece oturuyordum Ömer'se hemen önümde ayakta duruyordu. Birden elini uzattı anlamayarak baktıdığımda elini daha çok uzatıp
"Hadi" dedi. Ne hadi demeye kalmadan elimi yakalayıp
"O günü yaşamaya gidiyoruz" dedi. Elimden tutup beni peşinden sürüklemeye başladı. Hemen sokağın başında bulunan arabaya dogru gidiyorduk. Ömer ön kapıyı açıp beni bindirdi. Üzerime eğilip emniyet kemerimi taktığımda kokusu ciğerlerime dolmuştu. Kemeri taktıktan sonra kapıyı örtüp hızla şöför tarafına geçip yerleşti. Arabayı çalıştırmadan bana kısa bi bakış attığında yüzündeki tebessümü bir kez daha gördüm. Benimde yüzümde tebessüm tomurcuklanıyordu. O gülümsediğinde bende gülümsüyordum. Arabayı çalıştırdı. Yol boyunca hiç konuşmadı. Bir lisenin önünde durdu. Ben etrafımı incelerken bana dönüp
"Arabada bekle" dedi. Tamam dememi bile beklemeden arabadan inip kırtasiye girdi. Her halinden heyecanlı olduğu belliydi. İki dakika içinde elinde defterle çıktı. Hemen benim oldugum tarafa gelip kapımı açtı. Neler oldugunu anlamak için yüzüne baktığımda hiç birsey anlayamamıştım. Arabadan indim. Elimden tutup kapıya götürdü beni. Gözlerini gözlerime dikti. Okulun içine girdim. Çıkışa yakın durumdaydık. belki 3-4 adım vardı. Ömer elindeki kitapları bana verdi. "
Ben kapıdan dışarı çıktıgımda başını öne eğerek çıkışa doğru yavaşca yürü. Benimle karşı karşıya kaldığında gözlerime bak" dedi. Boş boş yüzüne baktım
"Anladın mi beni?" diye sordu. Başımı salladım. Arkasını dönüp çıkışa gitti. Gözlerim onun üzerindeydi başını başlamam için sallamasıyla bakışlarımı yere eğdim. Yavaşça yürümeye başladım. Ona yaklaştığımı hissediyordum. Her adımda kalbim yerinden çıkacak gibi oluyordu. Çıkışa yaklıştığımda nefesim kesilmek üzereydi. Son bir kez derin nefes alıp son adımı attığımda Ömer'in gölgesi önümdeydi. Benim başımın hizasında onun çenesi vardı. Bakışlarımı yavaşça Ömer'e çevirdim. Ömer'in gözleri elaydı. Elanın en güzel hali. Nefesimin daha çok kesildigini hissettim. Neydi o gördüğüm? Özlem mi? Olabilir mi bu?
"İşte tamda böyleydi. Gözlerin gülüyordu. Hazırsızlık yakalanmıştım. Sen ansızın beni kuşattın. Söylesene bu mavi gözleri sevmekten başka seçeneğim olabilir miydi?" Ömer beni hala seviyor olabilir mi? Baktıkca gözlerine dahada derinleşiyordu sanki. Sormak istediğim soruları gözlerimle soruyordum Ömer'e. Bir an gözleri parladı. Sanki bana "evet" der gibiydi. Mümkün müydü bu? Konuşmadan anlaşmak mümkün müydü? Gözlerinden "evet" cevabını alınca bakışlarımı yere çiviledim. Eliyle çene ucumdan tutup başımı kaldırdı. Bakışlarını bakışlarıma kitleyip fısıltı gibi çıkan sesiyle
"Bir daha bu soruyu sorma" dedi. Nefesi yüzüme değiyordu. Dizlerimin bağı çözülmüştü. Gerçekten okumuş muydu gözlerimden? Bütün bu sorular eşliğinde gözyaşım yanaklarımdan yuvarlanıyordu. Ömer sıcacık eliyle yanağımdan akan yaşı silip attı.
"Ne sen sor ne ben sana söyleyeyim duygularımı. Sadece her şeyi hatırlamanı istiyorum." Dedi. Gözlerimi gözlerinden ayırmadan
"Seni değil Murat'ı hatırlayacağımı biliyorsun degil mi?" dedim. Ufacık tebessümle baktı
"Murat'ı bir kere unuttun bir kere hatırlayacaksın ama beni hiç unutmayacaksın" dedi. Gözlerim gözlerinde esirdi. Yüreğimdeki kuşlar yüzüme değen nefesiyle hareketleniyordu. Birde o güven kokusu alıyordu beni benden. Öylece sessizce baktım. Zaten diyecek çok fazla sözde kalmamıştı.

TUTUN BANA #WATTYS2017Where stories live. Discover now