|6| Ortaya Serilen Uyuşturucular

Magsimula sa umpisa
                                    

Ayak ucumdaki V'nin varlığını farkeder farketmez yattığım yerden doğruldum. Saçlarım gözlerime girerken gözlerimi daha uykunun esirinde olduğum için açamadım. Kurumuş boğazım yüzümü buruşturmama sebep olurken yine kurumuş dudaklarımı dilimle ıslattım.

Gözlerimi zar zor araladım. Karşılaştığım görüntü daha da afallamama sebep oldu. V, ayak ucumda oturmuş, bana bakarak tebessüm ediyordu. Tebessümünü ilk görüşümdü. Sabahın bilmem kaçında, hâlâ doğru düzgün uyanamamışken onun yüzünde ilk defa gördüğüm o tebessüm, bütün düşüncelerimin yok olmasına sebep oldu. Sadece tebessümüne odaklandım; hiçbir şey söylemeden, hiçbir şey düşünmeden ve hiçbir şey sorgulamadan.

Daha sonra o, elini saçlarıma atıp gözlerime dökülen saçlarımı kulağımın arkasına iterken tebessümünü söndürdü. Sanki tek derdim buymuş gibi saatlerce bunun hakkında isyan etmek istedim. Tebessüm etmesi için ona yalvarmak, her tebessümünü söndürdüğünde küçük bir çocuk gibi saatlerce yakınmak istedim.

"Aslında uyandırmayacaktım ama saat geç oluyor." Dedi, sesi boğuktu. Kulağımın arkasına ittiği saçım yerinde durmaya devam ederken elini saçlarımdan çekti. Dokunuşunun yerini boşluk aldığında inanılmaz bir isyan isteği beni ele geçirdi.

"Saat kaç?" Diye sorduğumda sol kolunu kaldırıp saatine baktı, "on ikiye geliyor." Dediğinde derin bir nefes alıp saçlarımı karıştırdım. Kulağımın arkasındaki saç tutamı tekrar önüme düştüğünde bakışları direkt gözlerimi buldu.

"Normalde," parmakları yine saçımı kulağımın arkasına itti, "bu kadar geç kalkmazdım." Dediğimde hmmladı kendi kendine. Bu sefer parmakları saçlarımı okşamaya başladı, kafamı avucuna yasladım istemsizce ve o, bunu tuhafsamadan saçlarımı okşamaya devam etti.

"Dün gece geç uyudun, ondandır." Dediğinde kafamı sallayarak onayladım. Saçlarımı birkaç saniye daha okşadı ve sonra geri çekilip ayağa kalktı.

"Kahvaltı yapalım. Ondan sonra alışverişe çıkacağız." Dediğinde içimde tuhaf bir heyecan duygusu yeşerdi. Onun ardından ben de ayağa kalktım ve o, sandalyenin üzerine bırakılmış kıyafetleri işaret parmağıyla gösterdi.

"Bunları giy ve aşağı gel." Dedikten sonra odadan çıktı.

Ardından kapıyı kapattığında sandalyedeki kıyafetleri alıp inceledim. Düz, siyah bir pantolon ve beyaz bir tişört vardı. Bir de ceket. Klasik kıyafetlerdi, bu yüzden sevmiştim.

Üstümdeki ona ait kıyafetleri çıkarıp yine ona ait olan kıyafetleri geçirirken, nedensizce ona ait olan bu kumaş parçaları iyi hissettiriyordu. V ile ile ilgili her şey, şimdiye kadar hep iyi hissettirmişti. İyi hissettiriyordu ve ben bu hisse bağımlı oluyordum.

Aşağı inerken aşağıdan gelen Hyemin teyzenin V ile olan konuşması kulaklarıma ulaşıyordu. V'nin sesi her zamanki gibi düz olsada, Hyemin teyze ile konuşurken oldukça kibar çıkarmaya çalışıyordu. Benimle konuşurken sesi yumuşaktı fakat kibar değildi.

Sesine neden bu kadar takıldığım hakkında da bir fikrim yoktu.

"Günaydın oğlum." Hyemin noona, masaya bir tabak daha eklerken kocaman gülümsediğinde V'nin karşısındaki sandalyeye kuruldum.

"Günaydın, noona." Diye mırıldandım ve masadaki yemeklerde göz gezdirdim. O sırada içeriye Jimin ve Hoseok girdi. Bakışları direkt beni bulduğunda bakışlarımı kaçırdım. Yapışık ikizler gibi hep yan yana geziyorlardı sanırım.

"Günaydın tavşan çocuk." Dedi Jimin, yanıma kuruldu. Ona cevap vermedim çünkü, bana tavşan çocuk diye seslenmesine karşı ne cevap vereceğimi bilemedim.

Revolution Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon