8. "Kıskançlık"

11.7K 941 559
                                    

O iştahı beklediğime değdi. Sonuna kadar hissiyatla yazdığım bir bölüm oldu. Deli gibi güldüm, ağladım, sevdim. Yüsramla beraber çarpıntıyla yazdım bu bölümü. Tugay en yoğun erkek karakter listesinde başı çekmeye başladı. Sizi de bu yoğunlukla baş başa bırakıyorum. Pencereleri açarak okuyun, biraz terletebilir. :)

Bölüm şarkısı sağ olsun, Tugay'ın tüm hislerini güzelce aktardım. Dinleyerek okumanızı öneririm. 

Kapkara ve ateş saçan gözleri üzerinde hissederek, dikkatle ne içmek istediklerini sordu. Gözlerin sahibi tekli koltukta, en köşede oturuyordu. Asker kıyafetini giymemiş olsaydı bile, saç tıraşından, gözlerinde ki tedbirli bakıştan asker olduğu anlaşılırdı. Onun gibi askeri kıyafetlerle olan arkadaşları, odanın en uzak köşesinde, sandalyeye oturmuş ve fısıldaşıyorlardı. Yüsra'nın suratı asıldı. Elbette, onu konuşuyorlardı. Çağla'nın üstten bakan gözlerini üzerinde hissediyordu. 

"Çay," dedi Tugay, misafirler yerine cevap vererek. Sonra açıkladı. Ellerini önünde bağlayıp öne eğilir ve konuşurken, gelen talip adama bakıyordu. "Henüz kahve içtik, midemizi ağrıtmayalım." 

Polis olduğunu hatırladığı adam pek mesleğini yansıtmıyordu. Yüsra genelde onları atılgan ve konuşkan bulurdu ancak bu adam sessiz ve gözlemci görünüyordu. 

"Çay olur," dedi yumuşakça ve Yüsra'ya kısa bir an bakıp gülümsedi. "Ama zahmet etmeseydiniz."

"Ne zahmeti?" derken Yüsra'nın yüzüne kan hücum etti. Öyle bir karmaşanın ortasındaydı ki, odadan çıkıp mutfağa girene kadar ellerinin titrememesinin en büyük sebebi, mesleki deformasyondu. Çaydanlığı aynı sakinlikle koydu ve odaya geri döndüğünde, neredeyse boş yer olmadığını gördü. Tugay doğruldu, aynı zamanda polis talipte doğruldu. İkisi de aynı anda yerlerini verdi. 

Yüsra sersemleyerek yere baktı ve iç çekti. "Arka odada bir sandalye daha olacaktı. Nezaketiniz için teşekkür ederi..." Sözleri tamamlanmadan, Tugay bahsi geçen arka odaya doğru ilerledi.

"Siz oturun Tabip Hanım, ben getiririm."

Yüsra dikkatli bakışlar altında, oldukça pasaklı haliyle oturdu. Neyse ki elini yüzünü yıkayacak vakti olmuştu ancak üstü başı toz içindeydi. 

"Kusuruma bakmayın, bugün bahçeyle ilgilendim," diye açıkladı kadınlara.

Talip bey üstüne alınarak söze karıştı. "Estağfurullah, asıl biz habersiz geldiğimiz için kusura bakmayın. Ama yarın sabah erken yola çıkmam gerekiyor..." Adam sözlerine devam etti ama Yüsra onu bir pusun altında dinledi. Çünkü Tugay koca sandalyeyi bir koluyla taşıyordu. Onun, arkadaşlarının yanına oturacağını, özellikle Çağla'nın yanına oturacağını sanan Yüsra yanıldı. Adam ona doğru geliyordu. Pencere kenarındaki tekli koltuğun hemen yanına sandalyesini çekti, oturdu. Kollarını bağladı ve ayaklarını çaprazlayarak, gözlerini polise dikti.

Askerler ve polisler arasında bir husumet mi vardı? Yüsra oturduğu yerden bir ellerine, bir halıya, bir avizeye baktı. Odadakilerle göz kontağı kurmaya korkuyordu. Bir girdabın ortasına düşmüş gibi hissediyordu. 

"Misafirlerinizin olduğunu bilmiyorduk," dedi görücü kadınlardan biri. 

"Gelirken haber verseydiniz bilirdiniz," diye homurdandı Tugay paçalarını düzeltiyormuş gibi yaparken eğilip, Yüsra'ya döndü. Gözlerinde tehditkar bakışı gören Yüsra, ne demek istediğini anlamak için kaşlarını çattı.

"Misafir değiliz biz." diye yüksek sesle misafirlere döndü. Sonra tekrar Yüsra'ya baktı. "İş arkadaşıyız. Yarın iş başı yapacağız değil mi Tabip Hanım? Sohbeti kısa kesip, herkes evine dağılmalı."

Sana Teslim Oluyorum (Umut Serisi 7)Where stories live. Discover now