4. "İddia"

9.4K 946 415
                                    

Bu bölüm sizlerden yorum bekliyorum! Okuduktan sonra lütfen yorumlarınızla hikayemi şenlendirin.  Ayrıca @seymademirhikayeleri instagram adresinde hikayelerle ilgili kesitler, videolar paylaşmaya başladık. Bizi takip etmeyi unutmayın. <3 Yüsra'yı ve Tugay'ı bu kadar çabuk benimsediğiniz için çok teşekkür ederim. İyileşmemde ve yeniden yazmaya dönmemde en büyük etken sizler ve mesajlarınız. Hepinizi kalplerinizden öpüyorum.


Hayat ağacından koparılan genç meyvelerin, kendi dallarını korumak için verdiği mücadeleye ilk elden tanık oluyordu. Bu da onu daha güçlü olmaya itiyordu. 

Kulağı ne kadar az işitirse işitsin, o gençler kadar ruhu da, bedeni de zarar görmemişti. Onlara şifa vermek için görevinin başında olması gerekirdi. Garip bir şekilde "Zehir Komutan" onu rahat bırakıyordu. O kadar rahat bırakıyordu ki, Yüsra pencerede onu anımsatan siluetleri görünce bile heyecanlanıyor ve özlemle kalbi sızlıyordu. 

Kendine şunu her gece söylemeye başlamıştı. "O adamla bir sonun yokken, neden özlemini duyuyorsun?" Bunu kendine söylediği geceler oldukça kararlı oluyordu Sabahları bu kararlılıkla soğuk evinden çıkıyordu ve sonucunda, onu kısacık gördüğü anlar bile kalbi söz dinlemeyen aç gözlülüğüyle özlemle görüntüsünü içiyor, daha yakınında olmak için günahın kollarında kıvrandırıyordu. 

"Beni özledin mi?" diye fısıldıyordu hayallerinde. "Mesai bitti, hadi evimize gidelim," de diyordu. Korkunç ve büyük hayal dünyası ona eziyet ediyordu. 

Neyse ki, bugün izin günüydü. Bugünü evini düzene sokarak harcamak istiyordu. Başkalarına bel bağlamaktan vazgeçmesi gerekiyordu. Bu sebepten, her şeyi kendi başına yapmaya karar verdi. En önemli iş, bahçeydi. Bahçeyi temizlemesi gerekiyordu. "Bir müslüman evinden anlaşılır," derdi yengesi Erva. Onu ağabeyi ve Erva yengesi yetiştirmişti. Onların evlerini, evliliklerini, insanlarla iletişimini gıptayla izlerdi. Evleri ise çiçek gibiydi. Yüsra çiçekleri severdi.

Sorun şuydu ki, pek ekmeyi beceremezdi. Yine de temizlemekte iyiydi. Arka kömürlükte kürek, tırpan, çalı süpürgesi buldu. Bahçeye giriştiğinde öğlen saatleriydi. O güne kadar tanışmadığı bir kaç köylüyle tanıştı. Kadınların çoğu Türkçe konuşamıyordu. Yüsra onların sıcak kanlı insanlar olduğuna kanaat getirdi. Yüsra çalışırken birisi çay, diğeri ise çörek benzeri bir tandır ekmeği getirmişti. Dışarıya koyduğu sandalyede oturdu ve çayını içerken, onu inceleyen kadınlara kızararak baktı. Dillerini anlamasa da, yüzlerindeki gülümseme samimiydi. 

El işaretleriyle bir kaç sorularını cevapladı. Bekar olduğunu söylediğinde, ikisi de şaşırmış, hatta meraklı görünüyordu. Yüsra omuz silkti. Onlar için Yüsra'nın yaşında birinin evli olmaması garip olabilirdi ancak Yüsra için gayet normaldi. O "Doğru" kişi hayatına bir kez girmiş ve sonsuza kadar çıkmayı seçmişti. Bundan sonra da başka ihtimalleri aklına bile getirememişti. 

Kadınlar biraz daha oturdu, Yüsra'ya çiçek ekmek konusunda yardımcı oldular. Hatta kendi tohumlarından getirdiler. Bahçesinden topladığı otları el arabasıyla köyün içinde bulunan nadir çöp kovalarından birine taşıdı. Oldukça uzaktaydı. Kolları uyuşsa da, engebeli yollardan ilerledi.

Çöpü boşaltırken genç bir adam yardımına geldi. Yüsra kibarca teşekkür ettiğinde, adam düzgün bir Türkçe ile "Rica ederim," dedi.

Göz göze geldiklerinde, Yüsra kaşlarını çatarak adamı nereden tanıdığını düşünmeye çalıştı. Oldukça hoşnutsuz hissediyordu ama neden böyle hissettiğini anlayamadı. Adam da kaşlarını çattı. 

"Yok artık," dedi kaşlarını kaldırarak. "Burada görmeyi umduğum son insan sensin!"

"Affedersiniz? Beni nereden tanıyorsunuz?"

Sana Teslim Oluyorum (Umut Serisi 7)Where stories live. Discover now