~7~

135 21 4
                                    

"Bir adım daha at sevgilim."

Hyunjin ellerini daha da sıkılaştırıp bir adım daha attığında Jeongin kocaman gülümsemeye başladı.

"Tanrım, aferim bebeğim çok iyi gidiyorsun!"

Hyunjin bir adım daha attığı anda sendeledi ama Jeongin düşmemesi için çoktan belini kavramıştı. Uzanıp sevgilisinin dudaklarına dudaklarını bastırdı. Jeongin dudaklarını ayırmadan Hyunjin'i kucağına aldı ve iskeleye oturdu.

"Oha siz ne ara sevgili oldunuz?!"

Jisung'un sesini duymalarıyla birbirlerinden uzaklaştılar. Hyunjin utanarak kafasını Jeongin'in boynuna gömdüğünde Jeongin kıkırdadı ve konuşmaya başladı.

"Dün gece, ayrıca sizin gece gece ne işiniz var burada?"

"Canımız sıkıldı gezintiye çıkalım dedik."

Minho Jisung'un elini sıkıca kavradı ve yanlarına oturdular. Hyunjin hala Jeongin'in boynunda soluklanmaya devam ederken diğerleri sohbet etmeye başladı. Jeongin bir süre sonra Hyunjin'in düzenli nefeslerini duyduğunda uyuduğunu anladı ve eğilip omzuna kelebek öpücüğü kondurdu.

"Uyumuş."

"Çok sevimlisiniz! Biz de gidelim o zaman siz vakit geçirin, sevgilimle ilgilenmem gereken konular var."

Minho Jisung'a göz kırptığında Jisung omzuna sert olmayacak şekilde vurdu ve ayağa kalktı.

"Görüşürüz Jeong!"

"Görüşürüz!"

İkili yanlarından ayrıldıklarında Jeongin burnunu Hyunjin'in saçlarına daldırdı ve derin nefesler aldı. Kendine özel kokusu vardı ve Jeongin bunu nasıl tarif edebileceğini bilmiyordu. Kendini uzun bir zaman sonra rahatlamış hissediyordu.

Şehirden, işlerinden, günlük yoğun koşturmalarından kurtulmuş hissediyordu. Tatili bitince Hyunjin'i bırakıp nasıl şehre geri döneceğini düşünmeye başladı. Aralarına mesafeler girsin istemiyordu ama onu beraberinde götürmesi de oldukça tehlikeliydi.

Sonuçta kimse insanlara kıyasla elf kulaklara, köpek dişleri oldukça sivri ve şeffaf kanatlara sahip birisini görmemişlerdir. Onu oraya götürmesinin kesinlikle tehlikeli olduğunun yeterince farkındaydı.

Derince yutkunup boğazındaki yumrunun gitmesini bekledi. Kafasını biraz daha düşüncelerinden ayırdı ve önünde daha 1 haftası olduğunu tekrarladı kendine. Bu onların yeterince vakit geçirebileceği bir zaman dilimiydi. Hyunjin kucağında kıpırdanmaya başladığında Jeongin saçlarına rahatlatıcı öpücükler bırakıyordu.

"Jeongin~"

"Efendim güzelim?"

"Seni seviyorum sevgilim."

"Ben de... ben de seni seviyorum sevgilim."

Hyunjin burnunu Jeongin'in boynuna sürttüğünde sevgilisi omzuna öpücükler hediye etmişti. Hyunjin geri çekilip bu kez dudaklarını hedef aldığında yavaşça öpüyordu. Jeongin ellerini oldukça kısa, kalçasını bile zor kapatan dar model elbisenin kalça kısmında gezdiriyor ve baş parmağı ile okşuyordu. Hyunjin son kez sertçe dudaklarını bastırdı ve geri çekildi. Alınları birbirine yaslıyken sesi titreyerek konuşmaya başladı.

"Tatilin bitince... Geri dönmek zorunda kalacaksın değil mi?"

"Maalesef bebeğim, inan yanında kalmayı çok isterdim ama-"

"Ama iş yerin buraya çok uzak ve orayı idare etmek zorundasın."

"Evet."

Bir süre konuşmadan öylece beklediler.

"Seni beraberimde götürmek isterdim fakat doğandan ayırmak da istemiyorum alışman çok zor olur."

"Biliyorum sevgilim endişelenme, zaten oraya alışabileceğimi söylesem de vücudum buna izin vermez."

Jeongin sıkıca sarıldı kucağındaki bedene. Boynunda hissettiği ıslaklıkla hızlıca geri çekildi ve sevgilisinin gözündeki yaşları parmaklarıyla sildi.

"Ağlama lütfen, ağlamamak için zor duruyorum zaten kötü hissediyorum."

Hyunjin bu kez hıçkırarak ağlamaya başladığında Jeongin de birkaç damla yaşın akmasına izin vermişti. Gece boyunca sadece öpüşüp ağladılar. Jeongin Hyunjin'i sakinleştirmek için öptü; bu kez Jeongin hıçkırmaya başladı. Hyunjin onu sakinleştirmek için öptü ve bu döngü günün ilk ışıklarına kadar sürdü.

En sonunda ikisi de ağlamaktan yorgun düştü ve iskelenin üzerinde; Jeongin ve onun göğsünde yatan Hyunjin olarak uykuya daldılar. Uykuya dalmadan önce birbirlerine sevgilerini fısıldadılar ve ardından küçük öpücükler...

"Sadece seni istiyorum Yang."

~~~

-momo

four-leaf clover - Hyunin✓Where stories live. Discover now