|2| Kırılmış, Kanayan Melek

3.4K 392 258
                                    


Merhabalar.

Telefonumun dokunmatiğinde sorun var ve asla düzgün yazı yazamıyorum :( bu yüzden taslak falan da biriktiremiyorum. En kısa zamanda bunu düzeltmezsem uzun süre aralıklarla yb atacağım.

Bölümü kontrol etmeden atıyorum.

İyi okumalar<3

•••

Çirkin hissediyorum.

Annem güzel bir kadındı. Simsiyah saçları, bembeyaz bir teni ve keskin yüz hatlarıyla gerçekten güzel bir kadındı. Yani hatırladığım kadarıyla öyleydi. Dokuz yaşımda ölürken bile çok güzeldi. O kalp rahatsızlıkları bile yüzüne yansımamıştı. Hastalıktan ölürken bile güzeldi. Babam onu sırf güzelliği için çok severdi. Herkes onu güzel olduğu için çok severdi.

Annem kişiliğine tezat olarak kötü bir karaktere sahipti. Cinselliğe düşkündü. Babam bana eziyet çekerken evde olmazdı, bundan haberi olsada babamın yaptığına pek inanmaz, inanmak istemezdi. Sadece para ve cinsellik için babamın yanında kaldığına emindim. Beni önemsemiyordu, beni sevmiyordu. Bana eziyet çektirmiyordu, benden uzaktı ve ben yokmuşum gibi yaşıyordu. Beni doğurduğu için pişman bile değildi belki de. Sadece bir boşluktum onun için.

Neyse.

Ondan siyah saçlarını ve beyaz tenini almışım. Keskin yüz hatlarım yok. Yumuşak yüz hatlarına sahibim ve bu yetmezmiş gibi annemden hiç güzelliğini almamışım.

Çirkin hissediyordum. Göz altlarım morarmış, burnum büyük ve dudaklarım incecik. Gözlerim her zaman baygın bakıyor. Bedenim çelimsiz, uyluklarım gereksiz yere kalın ve etli. Onun dışında zayıfım. İşte bu yüzden şekilsiz bir bedene sahibim ve bu fiziksel özelliklere sahip insanlar gözüme güzel gelse bile ben çok çirkinim. Her zaman, her daim.

Ama bugün daha da bir çirkindim. Okulun erkekler tuvaletinde köşesi kırık aynanın karşısına geçmiş çirkinlik akan yüzümü inceliyordum. Dudaklarımın rengi de solmuştu. Bazen canlı renge bürünüyorlardı. Fakat babam onların canlı bir renkte olmasını sevmiyordu. Direkt mahvediyordu dudaklarımı.

Benim fiziksel olarak ölü gibi olmama bayılıyordu. Bütün sinirini benden çıkarmaktan, bunun eserini, benim ölümümü görmekten ölesiye zevk alıyordu.

Gözlerimi bile kan çanağına çeviriyordu. Pırıltılarım hiçbir zaman olmadığı için bir tuhaflık görünmüyordu fakat gözlerimi bir kez bile olsun pırıltılı görmek isterdim. Bir kere gülmek, tavşan dişlerimi gülerken göstermek isterdim. Fakat gülemezdim çünkü sürekli kanatılan, parçalanan ve mahvolan dudaklarım güldüğümde gerildiğinden dolayı fena acıyordu. Yani, birkaç kez gülmeyi denemiştim ve maalesef acıdan sızım sızım sızlamıştı canım. Ama pek hissetmediğim için çokta sorun yoktu aslında.

Bir kere de sinirlenmeyi isterdim. Çatılan kaşlarımı, hafif buruşan yüzümü ve sert bakan gözlerimi aynada görmek isterdim. Daha önce hiç sinirlendiğimi hatırlamıyordum. Her zaman pasiftim ve sadece korkuyordum. Bana en tanıdık duygu korku ve çaresizlikti. Diğer duyguları da tatmak isterdim. En azından bir kere bile olsa gülümsemek veya sinirlenmek isterdim.

Ben hâlâ aynadan kendime bakmaya devam ederken içeriye Jihoon girdi. Beni görünce cebindeki ellerini çıkardı, bakışlarını yüzümde gezdirdi ve ben ona biraz yakın arkadaş olduğumuzdan dolayı tebessüm etmeye çalıştım. Fakat canım acıdığı için gülüşümü terkettim. 

"Gözlerinin altındaki morluklarla bile nasıl böyle güzel olabiliyorsun?"

Sorduğu soruya karşı hızlanan kalbimle gözlerimi büyüttüm. Güzel olduğumu düşündüğünü dile getirmesi beni heyecanlandırdı ve bir yandan da gerdi. Ne demem gerektiğini bilmediğimden birkaç saniye sessiz kalıp yüzüne bakmaya devam ettim. Daha önce hiç iltifat aldığımı hatırlamıyordum.

Revolution Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin