Bölüm 4: Geçmişten Başlamak

1 0 0
                                    

  Jessica London
Bugün evden uzakta olduğum ilk gün, on dört yaşında bir gecede tüm ailemden ve yaşantımdan oldum. Ne yapacağım konusunda en ufak bir fikrim yok, şimdiden annemin kokusunu özledim. Kardeşimin bağırışlarını, defterlerime yaptığı karalamaları, odamda uyuyakalmasını özledim. O onları hiç acımadan öldürdü, doğduğumdan beri baba dediğim adam, öz babam, öz babamız, annemi ve kardeşimi öldürdü. Şimdi soracaksınız, "polisi neden aramadın?" Diye, o an adete tüm zaman bedenimle birlikte dondu. Kanım buz kesildi, gözlerim karardı, havadaki ölüm kokusu nefesimi daralttı. Tüm sesler kesildiğinde ayak seslerini duydum, odama doğru geliyordu. Bir içgüdüyle çantamı kapıp camdan aşağı atladım. Evimiz iki katlıydı. Yere düştüğümde canım yanmıştı fakat ayağa kalkıp koşmaya başladım, öyle hızlı koştum ki, en sonunda bir taksinin bana çarpmasına ramak kala durdum. Sonra hızlıca koşmaya devam ettim. O geceyi sahilde hırçın dalgaları izleyerek geçirdim. O kadar geç bir saatti ki sahilde kimsecikler yoktu. Yavaş yavaş güneş doğmaya başlarken sahilden ayrıldım. Çantamın içini açtım ve biraz düşünmeye başladım. Çantanın içinde telefonum, kulaklığım, cüzdanım, ceketim, bir kalem, bir defter ve aile fotoğrafı vardı. Gözyaşları içinde fotoğrafa baktım ve tek hamlede babamı fotoğraftan yırtıp attım. Telefonu elime aldığımda şarjımın olmadığını fark ettim. İçindeki hattı çıkardım ve ayağımla ezdim. Telefon bu haliyle en azından yüz elli-iki yüz dolar ederdi. Bulduğum ilk yere yüz seksen dolara sattım. Bu kadar parayla ne kadar yaşayabilirdim bilmiyordum ama tek istediğim şey o eve geri dönmemekti. Böyle böyle günlük işlerde çalışarak iki yıl boyunca sokaklarda yaşadım. Günlük garsonluk, bakıcılık, hayvan gezdirme, bulaşık yıkama gibi sayamayacağım bir sürü iş yaptım. Her gittiğim yerde kendimi farklı biri olarak tanıtıyordum, dış görünüşümü değiştirmek için elimden geleni yapıyordum. Şansım iyi gitmiş olacak ki beni bulamamışlardı. Bir de size hiç yaşadığım şehri söylemedim sanırım, New York'ta yaşıyorum. Buradan gitmek istiyorum çünkü bulunmak istemiyorum ve anılarımı unutmak istiyorum. Annem her zaman gençken California'ya gitmek istediğini söylerdi, ben de ona hep bir gün sizi oraya götüreceğim diye söz verirdim. Onları götüremedim ama eminim ki onlar melek olup tüm Amerika'yı gezmişlerdir. Tüm bunların üzerine en ucuz yolla California'ya gitme yollarını araştırdım. Burada sokakta kaldığım iki yıl süresince benim gibi sokakta yaşayan daha deneyimli yaşıtlarımla tanıştım. En sonunda sokaktaki en yakın arkadaşım Mia benim için bir yol bulmuştu. Buralarda birkaç araba sevdalısı genç bulduğundan söz etmişti bana. İlk başlarda bunu güvenli bulmamıştım. Hız sınırını aşıp otobanda ölmek için çok gençtim ne de olsa ama Mia beni bir tanesiyle tanıştırmaya zorladı. Söylediğine göre adı Ryan'dı, Mia'ya göre olgun ve güvenilebilecek biriydi. Ryan ile tanıştığım zaman Mia'ya biraz hak vermiştim. En azından gerçekten güvenilir birine benziyordu. Arabalardan pek anlamazdım ama en azından babam sayesinde markalarını biliyordum. Ryan ile tanışmaya gittiğimizde Nissan markalı bir arabaya yaslanmış bizi bekliyordu. Mia Ryan'a yaklaşıp elini uzatarak "Merhaba Ryan, bahsettiğim arkadaşım işte burada." Dedi, Ryan elini bana uzatarak "Merhaba, adın Jessica olmalı yanlış hatırlamıyorsam." Dedi, elini sıkarken "Evet, adım Jessica. Mia bana sizin hakkınızda çok şey söyledi. Onu California'dan New York'a siz getirmişsiniz. İyi bir yolculuk geçirdiğini söyledi bana. Umarım biz de iyi bir yolculuk geçiririz." Dedim, bana bakarak "Merak etme, bana güvendiğin sürece seni asla yanıltmam. Yolculuk boyunca güvende olacağına söz veriyorum. Ve bu arada bana Ryan diyebilirsin, siz diye hitap etmene gerek yok." Dedi, bakışlarımı ondan kaçırarak "Peki Ryan. Ne zaman yola çıkacağız?" Dedim, Ryan arabanın kapısını açarak "İstersen şimdi istersen daha sonra. Yapacak işim yok, New York'a gelmeyeli uzun zaman oluyor, senin için bir- iki gün daha bekleyebilirim. O sırada uğraşacak birkaç şey bulurum." Dedi, Mia'ya dönerek "Elveda Mia..." dedim, Mia bana yaşlı gözlerle "Jessica, bir tanem. Sen benim kız kardeşimsin, bunu asla unutma olur mu? İstediğin an bu şehre dönebilirsin, burada bir ailen var. Sen bu konuda ne hissediyorsun bilmiyorum ama sen benim ailemden birisin, bunu hep bil, nereye gidersen git asla unutma." Dedi, ona sarılarak "Sen de gel Mia. Orada yeniden başlayabiliriz." Dedim, Mia benden ayrılarak "Sanmıyorum, oraya dönecek cesaretim yok hâlâ. Belki daha sonra." Dedi. Arabaya bindim ve uzaklaşırken camdan Mia'ya el salladım. Artık buradan gidiyordum. Gidiyorum New York, giderken yanıma sadece kırık kalbimi ve cüzdanımdaki birkaç bozukluktan daha az olan umudumu alıp gidiyorum. New York'u, yaşayamadığım çocukluğu terk edip gidiyorum. Kaybettiğim ailemi, annemi, Martin'i ve Mia'yı New York'a emanet ediyorum aslına bakarsanız emanet etmeye mecbur kalıyorum.

LIFE OF SPEEDWhere stories live. Discover now