Bölüm 3: Zaman Bazen Ne Çabuk Geçiyor

6 3 0
                                    

Mustang, uzun zamandır konuşmuyoruz. Bugün seninle konuşmak istedim çünkü uzun zamandan beri ilk kez kendimi bu kadar dolmuş hissediyorum. Uzun vakit oldu derken yalan söylemiyorum, ben artık gerçekten bir anneyim. Dört yaşında bir kızım ve bir oğlum var... Adlarını tahmin etmek zor değil, değil mi? Evet, evet, kızımın adı Twilight, oğlumun adı ise Sean Martin. Seninle konuşmak istememin tek nedeni vardı bugün. Çocuklar artık bana onu sormaya başlıyor.. artık açıklamak bir hayli zor geliyor. Diğer çocuklarla birlikte oynarlarken sürekli onların babaları hakkında bir şeyler duyuyorlar, kendilerine bir soru yöneltilinceyse donup kalıyorlar. Bu galiba en çok oğlumu üzüyor ve ben hiçbir şey yapamıyorum. Yapabildiğim tek şey, çağresizce uyuyan babalarını izlemeleri için onları hastaneye götürmek oluyor. Oğlum bazen, hatta çoğu zaman gittiği kreşten kaçıyor ama kız kardeşi her zaman ona destek olmak için yanında oluyor. Ben hissediyorum mustang, erken olgunlaşmaya başlıyorlar ve bunun tek sorumlusu benim. Çocukları bilirsin, bu yaşlarda deli dolu olurlar, evi, odalarını dağıtırlar. Benim çocuklarım odalarına oturup yalnızca babaları hakkında anlattığım anıları ya çizmeye çalışıyorlar ya da hayal ediyorlar. Bazen yanlarına gidiyorum, ben de onlarla çizim yapıyorum. Bir kanadımın hep kırık olduğunu biliyormuş gibi beni hiç incitmek istemiyorlar. Oturuyoruz, susuyoruz.. hepimiz birbirimizin aynı yerden kırıldığını biliyormuş gibi susuyoruz. İşte günler hep böyle geçiyor. O sabah ikizleri kreşe bırakıp tamirhaneye dönmüştüm. Son yarıştan sonra yaptığım Subaru'yu tekrar düzeltmenin sevincini yaşıyordum. O sırada kapıdan aniden içeriye dalan oğlumun sesiyle irkildim, bana masumca bakarak "Ben kreşten kaçtım anne..." dedi, kız kardeşi arkasından nefes nefese "Sean yine annemi üzeceksin!" Dedi, ikisini de susturarak "Peki, peki... Bugün izin gününüz olsun. Martin bana şuradan malzemeleri uzat bakalım. Bana biraz burada yardım edersiniz, daha sonra babanızı görmeye gideriz." Dedim, parlayan gözleriyle bana baktılar ve "Tamam anne!" Dediler. Biraz tamiratla uğraştıktan sonra Sean Martin bana hayranlıkla bakarak "Harikasın anne, bu kadar az sürede çok iyi iş çıkardın." Dedi, Twilight arkadan çok bilmiş bir sesle "Annem bu işte en iyisi, tabii ki mükemmel yapacak!" Dedi, ikisinin tatlı atışmasından dolayı bir kahkaha atarak "Tamam, tamam, hadi babanızı görmeye gidiyoruz." Dedim.

Gittiğimizde Ryan yine uyuyordu, her zamanki gibi... çocuklar yanına yaklaştı ve onun ellerinden tutmaya başladılar. Çok geçmeden sağ tarafında Sean, sol tarafında Twilight uyudu. Onların bu keyifli anını bozmak istemedim, sol tarafta tam Ryan'ın yüzüne bakar şekilde ben de Twilight'ın yanına geçtim. Kaç saat uyuduğumuzu bilmiyordum. Uyandığımda gördüğüm ilk şey akşam karanlığının odaya dolmuş olmasıydı. Başımı yana çevirip Twilight'a baktığımda hâlâ uyuyor olduğunu gördüm, sonra Sean'a bakarak onun da uyuyor olduğunu gördüm. Acı içinde istemeyerek Ryan'ın yüzüne bir kararsızlıkla bakamaya çalıştığımda bana bakan bir çift mavi göz gördüm. Bana şaşkınlıkla "Günaydın, Jessica..." dedi, ona dilim tutulmuş bir şekilde bakakaldım, bana ağlayarak "Jessica? Bu çocuklar, hastane, ne kadar zamandır buradayım? Evlendin mi?" Dedi, mutluluktan ağlayıp kekeleyerek "Ne evlenmesi Ryan? Bunlar bizim çocuklarımız, sen komadaydın." Dedim, gözyaşlarını eliyle silerken "Ben ne zamandır uyuyordum?" Dedi, ona ağlamamaya çalışarak "4 senedir uyuyorsun neredeyse Ryan." Dedim. Afallamış bir şekilde alnını ovuşturmaya başladı, çocuklara bakarak "Bizim çocuklarımız... ne zaman baba oldum ben?" Dedi, tekrar akan gözyaşlarımla "Evet, bizim ikizlerimiz. Kızımızın adı Twilight, oğlumuzun adı Sean Martin. Sen komadayken doğdular. Sen onları hiç öğrenemedin." Dedim, Ryan gözlerini kapatıp başını geriye yaslayarken "Uyanamayabilirdim... Sen, sen sahip çıktın bütün anılarımıza, hayatımıza..." dedi, içten bir gülümsemeyle "Benim hayatım sensin Ryan. O tamirhane, o arabalar, dostlarımız, ikizlerimiz. Hepsi benim hayatım." Dedim. Twilight'ın başını okşayarak onu uyandırdı. Twilight gördüğü karşısında şok olmuş gibiydi. Ryan'a bakarak "Baba? Uyandın mı?" Dedi, Ryan ağlamaya devam edip bir yandan da gülümseyerek "Uyandım kızım... artık buradayım. Baban asla seni yalnız bırakmayacak." Dedi, Twilight Sean'a dokunarak onunda uyanmasını sağladı, Sean babasının suratına aşırı şaşkın bir şekilde bakarak "Uyandın... Sonunda uyandın!" dedi, Ryan Sean'a ve Twilight'a kucağını açarak "Özlemediniz mi beni?" Dedi, belliydi, arayı kapatmaya çalışıyordu, Twilight işi onun için kolaylaştıracak türden bir yakınlık gösterirken Sean biraz afallamış duruyordu ama sonunda ikisi de Ryan'a sarıldı. Sean ağlayarak Ryan'a "Seni çok özledim baba." Dedi, Ryan onu sakinleştirmeye çalışarak "Ağlamak yok Sean. Ben buradayım, annen burada, ikizin burada. Artık hep beraber olacağız." Dedi, bana dönüp bakarak "Çok sıkışık olacak ama 4. Bir kişiye daha yerimiz olduğunu düşünüyorum." Dedi, gülümseyerek "Tamam ama sonra doktoru çağıracağım." Dedim. Yanlarına katılıp ben de ona sıkıca sarılmaya başladım. O an sanki ömrüm boyunca ilk kez bir şeyler hissettiğimi hissettim. Etraf daha güzel kokuyordu sanki, dışarısı daha bir parlak, daha bir iç açıcıydı. Hava karanlıktı ama sanki bana gündüz olmuş gibiydi. Bir yapbozun tüm parçalarını tamamlamış gibiydim. Ailemle tamamlanmıştım Mustang, kayıp parçam Ryan, sonunda aramıza geri dönmüştü. Biz o gün çocuklarla eve geri dönmüştük. Daha sonra üç günlüğüne çocukları Paul'a bıraktım. Ryan'ın eve alışması ve düzene ayak uydurması için buna ihtiyacımız vardı. Eve geldiğinde her şeye yabancı bir gözle bakıyordu. Eşyalara dokundu, tüm odaları gezdi ama sonrasında koridor duvarına yaslanıp ellerini kafasının üstünde birleştirdi. Bana kızarmış gözleriyle "Yapamadım Jessica, kendime küçüklüğümden beri o kadar çok söz vermiştim ki, ama hiçbirini tutamadım. Ben de babam gibi bir baba oldum. Ya onlara bir şey olsaydı? Ya sen bu kadar güçlü kalamasaydın? Ben berbat bir adamım. Babamın kız kardeşim Twilight'ı haketmediği gibi ben de ikizlerimizi haketmiyorum." Dedi, ona yaklaştım ve sırtını sıvazlarken, "bilemezdin Ryan, bilemezdin. O gün sen yarışta komaya girdiğinde, senin kaza yapmanı sağlayan adamla yarıştım ve yarışı kazandım. O gün öğrendim ikizlerimizi, ben de onlara zarar verebilirdim. Senden kalan tek hatırayı ellerimle yok edebilirdim." Dedim, bana bakarak "Suçlu yine bendim Jessica, intikamımı almak isteyeceğini bilecek kadar çok tanıyorum seni. Biz seninle on altı yaşından beri aynı yolda yürüyoruz. Senin o yarıştaki Subaru'yu yapmaya çalışman, her an yanımda olman.. Jessica bizi birleştiren şey yalnızca kalbimiz, dostlarımız ve ikizlerimiz değil. Bizi birleştiren şey kaderlerimiz. Aynı hataları yapmamız, aynı acıları yaşamamız ve içimize kapanmamız." Dedi, gözlerimi gözlerinden ayırmadan "Martin'di adı." Dedim, sustu, bana ortam hazırlıyordu sanki, gözlerini gözlerimden çekti ağlayacağımı bilerek, ağlamamı gördüğü zaman ne kadar çok üzüleceğimi ve utanacağımı bilerek yere eğdi kafasını. Ben de kafamı yere eğdim ve "Henüz küçüktüm ama abla olmanın ne olduğunu biliyordum. Annem beni her zaman güçlü yetiştirmeye çalıştı. Babamı, ailemi çok seviyordum. Onu tanıdığımı sanıyordum ama yanılmışım galiba. O alkolün etkisinde bir canavardı o gün. Bu yüzden asla gerçek kişiliğini öğrenemedim, gerçekten bir canavar mıydı yoksa bunu bir sebepten dolayı mı yaptı bilmiyorum. Benden çaldığı şeyler benim canımı yakıyor olabilir ama onun hayatını karartıyor buna eminim. Biliyordum Ryan, annemi seviyordu, beni seviyordu, Martin'i seviyordu ama o gün neler döndü anlayamadım. Alkol onun gözünü kör etmişti, annemin ve Martin'in çığlıkları tüm sokağa yayılıyordu. Tek bir gece Ryan, tek bir gecede benim tüm hayatımı mahvetti. Nedenini bilmediğim bir sebeple annemi ve Martin'i öldürdü. Aslında öldürüp öldürmediğini bile bilmiyorum. Haberlere çıkmadı, onların ölü hallerini de görmedim ama çığlıkları bir anda kesilince öldüklerini düşündüm. Ben kardeşimin ve annemin çığlıkları arasında saatlerce odamda kilitli kaldım. O gece penceremden kaçıp kayıplara karıştım, işte o gece bitti çocukluğum ve hayatım. Şimdi yirmi yedi yaşında bir anneyim fakat hâlâ bir yanım eksik. Babamla hâlâ yüzleşmeye cesaretim yok. Annemle Martin'in ölümünü araştıracak gücüm yok. Korkuyorum. Yıllarca onların öldüklerini düşündüm, yaşıyor olabileceklerini de düşündüm. Şimdi tümüyle gerçekten ölü olabileceklerini düşünmek beni korkutuyor." Dedim. Acıyla bir nefes aldı, yüzüme baktı ve "O gün geçmişimizi çok mutlu olduğumuzda anlatacağımıza söz vermiştik, ben de sana anlatacağım her şeyi çünkü beni sana ve ikizlerimize sahip olmaktan daha fazla hiçbir şey mutlu edemez." Dedi. Gözlerime bakarak "Benim kardeşimin adı Twilight'tı. O öyle çok uzun yaşamadı. Doğdu ve öldü. Bizim ailemizde de sorunlar vardı. Babam yarışlara katılmayı çok severdi. Bana her zaman geçmişteki acılarını hız tutkusunun unutturduğunu söylerdi. Annem en son geçirdiği ağır bir kazadan sonra yarışlara katılmasından çok korkar oldu. O sıralar kız kardeşime hamileydi, doğmasına az kalmıştı. Babam bizi şaşırtarak kız kardeşim olacağını öğrendiğimiz gün bir söz vermişti. Artık yarışlara katılmayacaktı ve sakin bir hayatımız olacaktı.. Fakat yapamadı, sözünü yerine getiremedi, kız kardeşim doğmadan önce bir yarışa katıldı. Yarış oldukça tehlikeliydi ve annem bu sefer gerçekten babamın ölmesinden korkuyordu. Annemin korktuğundan fazlası oldu. Zor ve uzun bir doğumla Twilight dünyaya geldi. Annem doğumdan sonra komaya girdi. Babam zaten yarışta yaptığı kazadan saatler sonra hayata veda etmişti. Hemşire kısa bir süreliğine, yalnızca iki dakika onu kucağıma vermişti. O iki dakikada yaşaması için kaç kere dua ettiğimi sayamam. Ailemden kalan son kişiydi çünkü annemin bir daha hayata döneceğini düşünmüyordum. Tüm bu olaylardan bir veya iki hafta sonra Twilight öldü. Altı ay sonra annem de hayatını kaybetti. Yapayalnız bir başıma kaldım. Yanımda yalnızca dostlarım vardı. Artık bir ailem var, sayende dünyanın en şanslı babası oldum fakat kalbimde kapanmayan yaralar var Jessica. Her şey için çok üzgünüm." Dedi...

İşte Mustang, hiçbir hayatın kolay olmadığının kanıtı. İkimiz de çocuktuk ama felaketlerle boğuştuk. Geçmişin acısı ve karanlığı üzerimize çöktü. Geçmiş asla peşimizi bırakmayacaktı, yaşadığımız kötü tecrübeler ve yaptığımız hatalar hep kalbimizde bir yük olarak kalacaktı. Artık üzüldüğüm ne varsa haykırmıştım, bir gece de olsa tüm acılarımdan azade hissetmiştim. Yeni bir gelecek kurmak artık kolaydı çünkü beni acı çekmeye alıştırmış onca yaram, beni hayata bağlayacak sebeplerim ve umutlarım vardı...

LIFE OF SPEEDHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin