-XI-

1K 89 61
                                    

⚜️
Pim
⚜️

Yol boyunca gözlerim yolda olsa da zihnim hâlâ daha yaşanılan olayla birlikteydi.
Beni öpmemişti.
Ya da ben de onu öpmemiştim.
Biz farklı bir düzeyde öpüşmüştük. His yoktu. Hatta geçerli bir sebep de vardı, buna emindim. Fakat ne diye bu kez farklıydı? Dudaklarıma teması ilk değildi. Ama böyle şekilde dokunuşu ilkti.

Aracı açıp, oturmamı söyledikten sonra hiçbir şey hiçbir zaman yaşanmamış gibi bakması, ne diye moralimi bozmuştu ki?

Aracımın hızını yavaşlattığımda, iki dakikalık yoluna rağmen arkamdan gelecek araçlara sinyalleri açarak yol kenarında durdum. Dirseklerimi direksiyona yasladığımda, saçlarıma geçirdim parmaklarımı. Kapalı gözlerimin altında, bu sabah evden çıktığımdan şu ana kadar yaşadığım her şeyi fragman gibi geçirdim defalarca.

"Kendine gel İlena..." Dudaklarımdan çıkan sözler kulaklarıma vardığında, ben değil de başkası uyarıyor gibi düşünmeye çalıştım. Zayıf bir şekilde düşünemezdim. Asla. Bu sadece bir görevin bir hareketiydi. Başka hiçbir şey söz konusu değildi ve olamazdı da. "Her zaman ben temas ederken eğlenceli oluyordu. İpleri almasına izin veremem."

Ellerimi indirip, geriye yaslandığımda, ters yönden gelen araçlarda öylesine gezdirdim gözlerimi. Yanımdan geçip giden sesleri, kendime gelmemde oldukça güzel yardım ediyor gibi geliyordu. "Levi Ackerman," diye kendi kendime mırıldandım yine. "Madem zora binince bu yolu tercih ediyorsun, ben de İlena Amber'sem, sana mislince ödetirim."

Usulca kıvrıldı dudaklarım. Zihnimde yaramazca kurulmaya başlayan planlar, şimdiden güldürmeye başlamıştı bile. İçimdeki seslerden birisi, ileride çok daha burun buruna geleceğimizi söylüyordu. Belki de gelmek zorunda kalacaktık.

Ama her şey, ilerlemek istediğim zafer yolunda bir merdivendi. Ve bu yol, ekibim ve benim kaderimdi.

Aracı yeniden yola sürdüğümde, çok geçmeden zaten yaklaştığım evin yanına park ettim. Üzerimdeki ceketi düzeltip, herhangi bir sorun olmadığını kendime kılıf olarak geçirirken, çantamın hafiften lekelenen kısmını bel boşluğuma yasladığımda, salınarak girdim evin kapısından. Sorun olmadığını ifade etmeye çalışırken abartı hareket yapmamalıydım. Çünkü her biri ve özellikle de Eren, anında bir durum olduğunu anlardı.

Çok sakin de giremezdim. Moralimin bozuk olduğunu düşünüp, ardımdan gelirlerse üzerimdekilerden kurtulma fırsatım olamazdı.

"Selam bebekler," diye yükselttim sesimi en sonunda.

Kanepede telefonunda bir şeylere bakan Jean, beni duysa da yüzüme bakmadan genişçe sırıtıp, "Sana da selam dadı," diye şirin bir alay yolladı.

Bahçe kapısından içeriye giren Eren, ellerini birbirine vurdurduğunda, hiçbir şey söylemeden baktı yüzüme. Ona gülümsediğim anda mimiklerine söz hakkı vererek tebessüm yolladığında, belindeki önlüğü çözmeye koyuldu.

Zaman kaybetmeden odama ilerledim hemen. Odamı kilitlemeden doğruca banyoya gittiğimde, kanlı kıyafetlerden kurtulup, küvetin içine bıraktım. Aynanın karşısına geçtiğimde, gerekli malzemelerle dikkatlice yaptığım pansumanın ardından, dolaptaki pedlerden birinin paketini alıp, kanlı pamukları içine koyarak sarmamın ardından, kenardaki çöp kıyısına attım.

Zaten banyoma girmezlerdi. Ama olası bir şüphede, hedef şaşırtmalıydım. Ciddi bir tehdit görene kadar Kenny yüzünden baş ağrıtmamalıydık.

MY DEAR ENEMY | Levi Ackerman +18Where stories live. Discover now