-I-

2.3K 165 132
                                    

⚜️
Karşılaşma
⚜️

Siyah eldivenin bileklerinden çekip, parmaklarıma iyice oturttum. Karanlık evin üst katına çıkan merdivenin boşluğuna iyice sokulurken salonun ortasında minik el feneri ile çekmeceyi karıştıran kişiye verdim dikkatimi.

Yüzünde maske vardı, ama hareketleri kimliğini açıklıyordu bana.

Bu titiz davranışları nasıl anlamam ki zaten? Çekmeceleri açtıktan sonra yıkması gereken yerleri bile aynı dizaynda geri yerleştirmesi. Kuşkulandığı şeylerin kapağını, başka bir şeylerin yardımıyla kaldırması. Ve cebine atacağı şeyleri, yanına aldığı mendille silip, öyle alması...

Bu kesinlikle oydu.
Levi Ackerman.

Bir kez daha kesişmişti yollarımız. Bir kez daha, peşinde olduğumuz şey için birbirimizle savaşmamız gerekecekti.

Sadece biraz daha beklemeliydim. Birazcık daha...

Çekmeceyi özenle kapattığında, elinde tuttuğu minik parçaya yöneltti feneri. Beyaz ışık, parmakları arasındaki usb belleği ortaya serdiğinde, hedefi benim adıma kolaylaştırdığı ve bu görevi de zevkli hale getirdiği için içten bir teşekkür ettim ona.

Yüzündeki siyah maskeyi çenesinin altına çektiğinde, şapkasını da çıkarıp, düz saçlarını elleriyle karıştırdı. Parmakları, tıraşlı bölgede bir süre durduktan sonra mavi gözlerini karşısındaki aynaya dikti aniden.

Hemen geri çekildim. Loş bir karanlık olsa da beni farkedebilecek kadar kurnaz ve zekiydi...

Sessiz ortamda derin ve sert bir nefes bıraktığında, "İlena!" diye, ansızın duyurdu sesini. Tüylerim diken diken oldu o an. Sanki elli metre ötemde değil de ensemdeydi nefesi. "Daha ne kadar fare gibi saklanacaksın?"

Sinsi...

Duvarda dolaştırdığım bakışlarımı yere eğerken gülümsedim. Haklıydı. En son onun yaptığı gibi şu anda ben bir fare gibi saklanıp, hedefi ayağıma getirmesini bekliyordum.

"Şaşırtıyorsun beni." Tamamen ortaya çıkmadan önce duyurdum sesimi. Belimdeki çantanın kemerlerini iyice sıktığımda, fermuarını hafifçe çekiştirip, usb belleği kolayca koyacağım mesafe oluşturmamın hemen ardından karanlıktan ayrılıp, onun gibi loş ortama taşıdım bedenimi. "Hatalarından güzel ders çıkarıyormuşsun meğer."

Anlamından zıt bir şekilde gülümseyerek karanlıkta daha da koyu parlayan mavi gözlerini dikti gözlerime. Minik parçayı ön cebine sıkıştırdığında, feneri kapayıp, aynı cebine koyarken daha da yaklaştım ona. Maskesinin iplerini kulaklarından ayırarak diğer cebine tıkıştırdığında elindeki şapkayı bir köşeye bıraktı.

Fazla uzatmamak adına ilk hamleyi yaptım o an. Omuz hizasına kadar kaldırdığım bacağımdan eğilerek kaçtığında, yere sabitli bacağımın bileğine attı ayak ucu tekmesini. Hafifçe sendelesem de dengemi yakaladığım ilk anda, ikinci darbesini dirseğiyle yaptığını farkedip, hemen kolunu kavradım. Bu kez, diğer kolunu geriye savunduğunda, çeneme gelen güç, minik bir inilti çıkarmama neden oldu.

Tutmuş olduğum kolunu ittirdiğimde, bir kez daha karşı karşıya geldik.

Nefesimi dizginlemeye çalışırken duvar dibindeki masanın üzerinde bulunan retro vazoyu kestirdim gözüme bu kez. Amacımı anlamaması için yeniden ona baktım hemen. Ellerimi yavaşça havaya kaldırdığımda, o da kaldırdı.

Yeni bir hamleyi yumruk yaparak savurmamla bileğimi yakalayarak çekince onun gerisinde kaldım. Fırsattan istifade ikinci bir dirsek darbesi sırtıma vurduğunda, başından beri hedeflediğim şeyi elde ettim aslında.

MY DEAR ENEMY | Levi Ackerman +18Where stories live. Discover now