3- Tanrıçanın Kanı

274 47 38
                                    


🧜🏼‍♂️

"Dinliyorum, Wooyoung."

Kısa boylu olan, pembe saçlı yemeğini yerken yaslandığı duvardan ayrıldı. Yavaş adımlarla parmaklıklara doğru yürüyüp ellerini kalın demirlere sardı.

"Bir hayalimiz var. Uzun yıllardır peşindeyiz. Bunun için nice kayıplar verip fedakarlıklar yaptık. Ancak yakın zamanda öğrendik ki aradığımız hazineyi bulmak için bir deniz insanına, eğer detay vermem gerekirse özellikle sana ihtiyacımız var."

Seonghwa'nın kaşları çatıldı. Özel bir hazinenin yerini bilmiyordu. Hatta alıkonulduğu sular dışında başka hiçbir yeri bilmiyordu. Zaten gençliğinin büyük bir kısmını siren hapishanesinde geçirmişti.

"Özür dilerim ama anlayamadım. Neden bana ihtiyacınız var?"

Diğer deniz insanı gülümsedi.

"Bir kehanet var. Şimdilik ezberimde değil, Yeosang daha sonra sana detaylıca anlatır. Ancak kehanette bahsedilen kişinin sen olduğunu ortaya çıkaran güçlü bir büyü yaptık."

Her şey çok saçmaydı. Seonghwa bir kehanette adı geçebilecek kadar önemli biri değildi. Hatta hayatı da oldukça boktan geçmişti. Olanların tamamının şaka olması ihtimalini düşündü fakat böylesine kötü şöhretli bir korsan mürettebatının şaka yapıyor olma ihtimali çok düşüktü.

Gürültülü bot sesleri hücrelerin olduğu odayı doldurduğunda Wooyoung ve Seonghwa kimin geldiğini anlamıştı. Pembe saçlı çocuk henüz gemide bir günden az vakit geçirse bile o botlardan gelen ses beynine kazınmıştı. Kaptan, varlığını bir şekilde insanlara belli etmekte oldukça iyiydi.

Kapının gıcırtılı sesiyle birlikte içeriye Kim Hongjoong girdi. Seonghwa yemek yerken gevşeyen vücudunu tekrar koruma almak için duvara sindi.

"Doyduğunu düşünüyorum."

Kaptan, yerde duran kanlı kemiklere göz attı. Gerçekten mide bulandırıcı bir görüntüydü. Herkesin zihni ve midesi bu manzarayı kaldıramazdı. Neyse ki Hongjoong, mürettebatına bulaşan insanlara bundan daha kötüsünü yaptığından alışıktı.

Seonghwa kendisine dikkatle bakan kaptanı onayladı. Ondan gelen bu hareket kaptanın gözlerinin rahatsız edici bir sırıtışla kısılmasını sağladı. Kim Hongjoong etrafındaki insanlara korku salmayı severdi. Zaten bu nedenle herkes onu korsan kral seçmekte bu kadar hevesli davranmıştı. Kaptanın yıllar içinde kazandığı saygı ve hissettirdiği korku diğer hiçbir gemiye korsan kralı özgürce seçme şansı bırakmamıştı.

Hongjoong tüm oylamayı gülümseyerek izlemişti.

O zamanlar siyah olan saçları onu daha ürkütücü gösteriyordu, ancak sadece bakışları bile onlara bakan kişinin korkudan titremesine sebebiyet veriyordu. Hongjoong bu hakimiyete bayılıyordu.

"Güzel. Şimdi konuşma zamanı." Kaptan deniz erkeğine bir bakış atıp devam etti konuşmasına. "Duyduğuna inanıyorum ancak yine de söyleyeceğim. Bir hayalimiz var, bunun için herhangi birini gözümüzü kırpmadan katledebiliriz. Buna sen de dahilsin, güzelim. Yine de eğer iş birliğimizi kabul edersen seni mürettebattan biri haline getirebiliriz."

Seonghwa gözlerini devirmemek için kendini tuttu. Bu mürettebattan biri olup masum insanları öldüremezdi. Bu, her ne kadar etçil bir deniz insanı olsa da onun için vahşilikti. Şimdiye kadar sadece hayatta kalmak için insan öldürmüştü, başka bir sebepten dolayı değil. Fakat eğer bu mürettebattan biri haline gelirse bu durum çok geçmeden değişebilirdi. Seonghwa masumluğunu kaybetmek istemedi, kendisinden çok uzun yıllar önce alınmış olmasına rağmen.

horizon : seongjoongWhere stories live. Discover now