[1]

21 7 3
                                    


   18 Şubat 2001

          "Hadi Zayn! Uyan. Bana söz vermiştin unuttun mu?" Küçük ellerimi yanaklarına yerleştirip sıkmaya başladım. Beş dakikadır burada onu uyandırmaya çalışıyordum ama kalkmıyordu. Bana söz vermişti. Bugün benimle top oynayacaktı. "Zayn! Uyanman lazım! Parka gidecektik." Yatakta ayağa kalkıp zıplamaya başladım. Yanlış bir şekilde yere basmam sonucu ayağım yamulmuş ve düşerken kolumu komidine vurmama sebep olmuştum. Gözlerim dolarken acıyla bir çığlık kopardım.

           "Sel? İyi misin? Bir şey mi oldu?" Kafamı kaldırıp Zayn'in bana baktığını gördüm. Mutlulukla gözümdeki yaşları silip boynuna atıldım. "Hayır, hadi hazırlan parka gidelim." Geri çekilip yataktan indim. Benimle beraber o da yataktan inerken üstümdeki formayı çekiştirdim. "Giyinip aşağıya gel tamam mı? Annen ile seni bekliyorum."

------------------------------

           "Ufaklık! Hazır ol, hızlı bir şut geliyor!" Jake'in dediği şeye kaşlarımı çatıp topa odaklandım. Jake isabetli bir şut atmıştı fakat bana karşı bir isabetti. Top olduğu gibi yüzüme çarpmış ve dudağımın kanamasına sebep olmuştu. Gözlerim dolarken ağlamamaya çalışıyordum çünkü Zayn buradaydı. Her şeyden önemlisi ben asla insan önünde ağlamazdım. Zayn endişeyle yanıma gelip dudağıma baktı. Kaşlarını çatıp arkasındaki Jake'e dönüp onu ittirdi. "Dikkatli olsana! Ne yaptığının farkında mısın? Özür dile çabuk!"

          Zayn'in yanına gidip koluna tutundum. Küçükte olsak kavga edebilirlerdi ve ben Zayn'in zarar görmesini istemiyordum. "O sıskaysa ben ne yapabilirim? Ağlayacaksa oynamasaymış." Zayn tuttuğum kolunu elimden kurtarıp Jake'in üstüne yürümeye başlamıştı. Pekala, yüzümün acısını çoktan unutmuş, Zayn'e bir şey olacak korkusuyla dolmuştum. Bu sefer daha sağlam bir şekilde Jake'i ittirince yere düşmüştü. "Bir daha sakın. Sakın ona zarar vermeyi düşünme. Yoksa zarar gören tek kişi o değil, sen de olacaksın. Yürü Sel, gidiyoruz." Bileğimden tutup beni arkasında götürmeye başladı.
_________________________________________

          "Peki bu nasıl?" Eliyle etrafımda dönmemi belirten bir işaret yaptı. Kollarımı yana açıp etrafımda dönüp ufak bir selamlama yaptım. "Hayır, bu da olmaz. Selena, hep böyle açık elbiseler bakmak zorunda mısın?" Sıkıntıyla oflayıp önüne adımladım. "Bana bak rampa kafa! Sabahtan beri kaç tane elbise denedim, bir tanesini beğenmedin. O davete seninle gelmemi istiyorsan artık bir şey beğenmelisin!" Alnına ufak bir fiske atıp geri çekildim.

          "Dekoltesiz bir şeyler beğenmek çok mu zor? Düzgün bir elbise denedin de ben mi beğenmedim?" Arkamı dönüp kabine girdim. Açık elbise denediğim felan yoktu. Zayn'e göre ayak bileklerime kadar uzanan, kolları bileklerimde biten ve boğazıma kadar kapalı bir elbise bulmalıydım sanırsam. Son şansım tişört elbiseydi ve bunu beğenmeme gibi bir şansı yoktu. Hem gündelik hayatta giyebilirim, hem de doğum gününde giyebilirim. Aynada kendime bakıp Zayn'e göstermeden tekrardan üzerimi değiştirdim. Daha fazla onun kaprisleriyle uğraşamayacaktım. Kabinden çıkıp Zayn'i oturduğu yerden kaldırdım.

          "Ah hadi ama! Bir sürü şortun ve eteğin var zaten. Niye sürekli yenilerini alıyorsun?" Kafamı kaldırıp yüzüne baktım. "Aynı şeyleri mi giyeyim?" "Kot al, pantolon al. Ne bileyim tulum al?" Beğendiğim ve bedenime uygun olan bir kaç şortu ve eteği Zayn'in kucağına bırakarak dediklerini duymazdan geldim. Bugün niye sürekli böyle davranıyordu anlamış değilim. Kasaya gidip aldıklarımı öderken bir yandan da telefonum ile ilgileniyordum. İki saate dersim başlayacaktı. Önce eve gidip aldıklarımı bırakacak daha sonrasında okula gidecektim.

          Kasadaki çalışana gülümseyip teşekkür ederek poşetleri aldım. Bir kısmını Zayn taşırken bir kısmını da ben taşıyordum. İnsanlar bize bakıyordu fakat ne Zayn umursuyordu ne de ben. Otoparka inip poşetleri bagaja yerleştirdik. "Şimdi ne yapacağız?" "Önce beni eve bırakırsın, daha sonra okula." "Ne yani benimle değil misin bugün?" Kemerimi takıp güldüm. "Herkes senin gibi milyarder değil genç adam. Bazılarının okuyup kariyer yapması gerekiyor." Kahkaha atıp elini saçıma yerleştirdi. Kırmızı ışık yanmış olsa da araba sürüyordu. Elini tutup direksiyona koydum tekrardan. "Yine de eskisi gibi vakit geçiremiyoruz. Üstelik şimdi sanki çok ihtiyacın varmış gibi bir de çalışmaya başladın. Özlemeye başlıyorum artık seni." "Abartma Zain, yine de sık görüşüyoruz." Ellerimi saçlarına götürüp karıştırdım. Sahte bir kızgınlıkla "Sana bana Zain dememeni kaç defa söyleyeceğim!" Dedi.
_________________________________________

 • There You Are • ZAYLENAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin