"İsimlerin bir önemi yok ama illa nasıl hitap edeceğini öğrenmek istersen bana Cemile diyebilirsin."

"Memnun oldum Cemile Hanım."

Kadın "sadece Cemile diyebilirsin. İlave unvanlara ihtiyacım yok."

Annem yaşındaki bir kadına ismiyle hitap etmek bana yanlış gelse de, onun isteğini yerine getirecektim.

"Teykelle nasıl mücadele edeceğim, birçok ordusu olan kudretli biri. Teke tek mücadelede korkum yok ama hileleriyle bana zor anlar yaşatacaktır."

"Hacı Anne'ye danışmayı düşündün mü? Sana doğrudan yardım edemem ama Hacı Anne edebilir."

Son karşılaşmamızda cinlerle mücadele sonucunda, nasıl bitap düştüğünü görmüştüm. Onu işe karıştırmak istemiyordum, "bu sorunu kendi başıma çözsem iyi olur. Her başım sıkıştığında kendisi bana yardım ediyor zaten ama artık ayaklarımın üstünde durma zamanım geldi."

Kadın memnun olmuş gibiydi, yanımıza gelen adamı da tanıdığımı fark ettim.

"Merhaba Mert, sana yardımcı olmak için söyleyeceğim bir şey var. Cinlerin hepsi kâfir değildir, Müslüman olanları da vardır. Onları kendi yanına çekebilirsin."

Bunu şu ana kadar bilmediğimi fark ettim, tüm cinleri birbirinin aynısı zannetme hatasına düşmüştüm. Aldığım fikir beni heyecanlandırmıştı, eğer Müslüman olanlardan bazılarını yanıma çekebilirsem güçlü müttefikler kazanmış olurdum.

"Yalnız seni uyarayım" dedi Cemile. "Her ne kadar Müslüman da olsalar onlarla çok yakınlaşma. Büyüklerimiz bizi onlardan uzak durmak konusunda uyarıyor."

Anladığımı belirttikten sonra izin isteyip ayrıldım ve bedenime geri döndüm. İlk işim İslami kaynakları araştırıp Müslüman cinlerle nasıl temas kuracağımı öğrenmek olacaktı.

Bu işlere kalkışmadan önce Hacı Anne'ye danışmamın iyi olacağını biliyordum. Onu görmek için düşünerek uykuya daldım, her zamanki gibi yanı başımda belirdi.

"Allah'ın rahmeti üzerine olsun evladım. Birçok zorluklara katlanıyorsun ama inşallah mükâfatını da alırsın."

Benim hiçbir beklentim olmadığını söylemek istedim ama o daha önce davrandı.

"Tüm mükâfatlar maddi olmak zorunda değil, ölümü tattıktan sonraki yaşamını da düşünmelisin."

Ne demek istediğini anlayıp mutlu oldum. Müslüman cinlerle ittifak yapmak istediğimi nasıl söyleyecektim?

"Aklın karışmış çok belli oluyor, bana sormak istediğin her şeyi çekinmeden sor."

Hacı Anne'den aldığım cesaretle konuyu açmaya karar verdim. "Teykel'e karşı müttefike ihtiyacım var, meclis alanında biri bana Müslüman cinlerden bahsetti."

"Anlıyorum evladım, bu konu biraz riskli. Müslüman bile olsalar özlerinde Cin'dirler, tamamen güvenemezsin. Son çare olarak düşünmeni tavsiye ederim. Daha çok kendine güven ve bunların üstesinden gelebileceğine inan."

Hacı Anne güven vermek için bu sözleri söyledikten sonra ayrıldı, bende uyandım. Gece boyunca düşündükten sonra yaşlı kadının dediklerini dikkate alıp kendi başıma çözmeye karar verdim.

Bütün bu problemlerle uğraşırken Kang Ho ile uzun zamandır görüşmediğimi fark ettim. Yarın Yu-Mi ile birlikte ziyaretine gidip gelişmeleri öğrenmeliydim.

Ruh emici özelliğinin ne gibi bir fayda sağlayacağını merak ettiğim cihazın son durumu hakkında bilgi edinmeliydim.

Do Hyun'un sırrımı saklayacağına güvenim tamdı, üstelik cihazın olması gerektiği gibi çalışmadığını da biliyordu. Bu durumda öğrenmek istediğim bilgileri ondan alabilirdim.

Sonuçta amacımız ortaktı, bu ortaklık birbirimize güvenmemizi ve bilgi alışverişini gerektiriyordu. Telefonum çaldığında Do Hyun'un aradığını görüp şaşırdım.

"Do Hyun Ssi hayırdır bir sorun mu var?"

"Evet Mert Ssi, laboratuvara girmeye çalıştılar. Kang Ho yaralandı bir asistanı da yoğun bakıma alındı. Bizden de üç ajan zarar gördü ama durdurmayı başardık. Buraya gelebilir misiniz?"

"Yu-Mi'yi alıp geliyorum, onun da peşine düşebilirler."

"Haklısınız, size hastanenin adresini yolluyorum" dedikten sonra çağrı sonlandı.

Hızla Yu-Mi'yi arayıp çıkmak için hazırlanmasını söyledim, kısaca olanları anlattım. İlk şaşkınlığını atlattıktan sonra babasını görmek için bir an önce gelip kendisini almamı istedi.

Taksiyle gidip kızı aldım ve oradan mesajda yazan adresi verip hastaneye gittik. Yu-Mi babasını görünce gözyaşlarına hâkim olamadı, teselli etmek yine bana düşmüştü.

Kang Ho saldırganları durdurmak, en azından zaman kazanmak için mücadele vermiş ve itilme sonucunda kafasını çarpmış.

Asistanlardan biri de mücadele edince bıçaklanmış, durumu ağırmış. Tüm bu bilgileri bize aktaran Do Hyun beni kenara çekerek özel konuşmak istedi.

"Kang Ho Ssi'nin durumu göründüğünden daha ağır, başından darbe aldığı için hafıza kaybı yaşayabilirmiş. İlk muayene sonuçlarında kısmı kayıp tespit edilmiş, şimdi uyanmasını bekliyoruz."

Babasının başında ağlayan Yu-Mi gözlerini açması için yalvarıyordu. Gözlerini açmaya çalışan babasını fark eden Yu-Mi şükürler olsun diyerek sevincini belli etti.

Kang Ho'nun gözlerini açması üzerine doktora haber veren ajanlar muayene için odayı boşalttılar. Sadece ben, Yu-Mi ve Do Hyun kalmıştık.

Doktor muayene ederken bazı sorular soruyordu. "Kang Ho Ssi, beni net olarak görüyor musunuz? Nerede olduğunuzu biliyor musunuz?"

Adam güçlükle konuşarak, "hastanede olmalıyım, sizi görüyorum doktor" dedi.

Yu-Mi sevinçle el çırptı, "baba iyisin şükürler olsun" dediğinde Kang Ho doktora bakıp, "bu genç hanım kim, neden bana baba diye sesleniyor?" diye sordu.

-DEVAM EDECEK-

Yayımlanma tarihi: 19.04.2015

Y.N: Bölümü beğendiyseniz oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum.

Üçüncü Göz (SY)Where stories live. Discover now