11. bölüm

554 45 16
                                    

"Say everything's alright
Lie to me"

(Bana herşeyin yolunda olduğunu söyle
Bana yalan söyle)

...

"Hadi eve gidelim" Alex' in önerisine hak verip, ayağa kalktım.

"Sen Kate' i evine bırakırsın muhtemelen. O yüzden evde görüşürüz." Dedikten sonra onlara vedalaşıp, kulaklığımı taktım. Az önce jade ile konuştuğum yere baktığımda hala orada olduğunu gördüm. Kafamı başka tarafta çevirip, onu görmezden gelerek uzaklaşmaya çalıştım. Telefonumu elime alıp, lie to me şarkısını açıp, yürümeye devam ettim. Sanırım başarıyordum. Onu unutuyordum. Kendimi şarkıya kaptırmış yürürken kolumda hissettiğim temasla korkudan sıçrayıp, arkamı döndüm.

"Benden ne istiyorsun Jade!?"

"Sadece konuşmak istiyorum." Ona bıkkınlık la bakıp, başımı gökyüzüne kaldırdım.

"Mektubun..."

"O saçma kağıt parçasını unut gitsin."

"Beni dinle Soul. Sana haksızlık yaptığım için üzgünüm ama..."

"Neden uzatıyorsun ki Jade? Artık bir önemi yok." Ona soğuk davranmam onu afallatmıştı. Dudakları hafif aralıktı ve çenesi titriyordu. Öylece bana baka kaldı.

"İyi geceler jade. Ve... Bir daha konuşmasak ikimiz içinde iyi olur." Gözlerine bakmak acı vericiydi. Ama yinede göz temasını bir süre kesmeden bekledim. Susyordu. Bende zaten bu kadar şey olduktan sonra birşey söylemesini beklemiyordum. Kulaklıklarımı takıp, koşar adım oradan uzaklaştım. Hayır! Bu halde eve gidemezdim. Uzun zamandır gelmediğim ağaçların altında uygun bir yer bulduktan sonra oturup, sakinleşmeye çalıştım.

"Getirdiği acıyı inkar edemezsin
(You can't deny the hurt that it brings)

Güven aldatıldığında
(When trust is deceived)

sonunda bir kalp var
(There's a heart at it's end)"

Şarkıya bağırarak eşlik ettiğimde biraz olsun rahatlamıştım. Başımı dizlerime dayamadan önce şarkıyı kapattım. Gözlerimle zemini incelediğimde bir defter fark ettim. Defteri kaldırıp, kapağını inceledim. Onun günlüğü idi.

"Ah! Neden sürekli yollarım seninle kesişiyor." Başımı gökyüzüne kaldırmış isyan ediyordum. Dayanamayıp, günlüğü açtım. Yazdığım mektuptan sonra jade bir şeyler daha yazmıştı.

"Neden gittiğini biliyorum. Üzgünüm." Cümlenin devamı yoktu. Diğer sayfadan devam etmişti. Shakespeare' den alıntılar diye bir başlık vardı.

"yağmuru sevdiğini
söylüyorsun

ama yağınca şemsiyeni açıyorsun

güneşi sevdiğini söylüyorsun ama açınca gölgeye
kaçıyorsun

rüzgârı sevdiğini söylüyorsun

ama esince pencereni kapatıyorsun

işte bundan korkuyorum çünkü beni de sevdiğini
söylüyorsun..."

"Sen ne kadar kalsan da, geliyorsun benimle. Ben ne kadar gitsem de, kalıyorum seninle. " :) Cümlenin sonuna gülücük koymuştu. Buna gülmeden edemedim. Bu gülüşüm hıçkırıklara dönüşmüştü. Hıçkırıklar; yapmak isteyip, yapamadığım, içime attığım şeyleri temsil ediyordu. İsyan etmek istiyordum. Onu unutmak zorunda oluşuma, onu unutuşuma isyan etmek istiyordum. Günlüğü biraz kurcalayıp, sayfa arasında bir kalem buldum. Son cümlesinin altına yazmaya başladım.

"

Alışmak zamanla mümkün, unutmak imkansız."

Günlüğü kapatıp, eski yerine geri koydum. Ayağa kalkıp, hiç acele etmeden eve doğru yol aldım.

...
Bölüm kısa
Üzgünüm :)

SENDE KALAN PARÇAM -MÜHÜR- *TAMAMLANDI*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin